DÜŞÜŞÜN NEDENLERİ
Bildiğiniz gibi, BIST100 Endeksi gördüğü zirve seviyeden %25’e yakın düşüş gösterdi ve literature göre artık ayı piyasasında. Gerçekten her yükseliş satış fırsatı olarak mı kullanılacak göreceğiz ancak sebepleri iyi belirlersek belki geleceğe ilişkin tahminlerde de başarılı olabiliriz. Aslında çokça konuşuldu ancak yine de tam listeyi kaçıranlar varsa diye olağan şüphelileri sıralayalım. Moody’s’in de not artışı ile beraber hayli hızlanmış olan fon akımları ve yatırımcıların çoğunun Türkiye’nin ağırlığını artırarak burayı ‘kalabalık’ hale getirmeleri. Halihazırda, yatırım yapılabilir seviyeye çıkmış olan ülkelerin bu payeyi aldıktan sonra genellikle benzerlerine göre varlık performansında geri kalmaları. FED’in açıklayacağı ‘bono alımlarında azaltım’ kararının önceden satılmaya başlanması ve karar sonrasında da bunn devam etmesi. Gezi olayları ile beraber politik riskin fiyatların içine sızması. Şimdi biraz daha yaklaşalım bazı sebeplerin arkasındaki mantığı anlamaya çalışalım.
YÜKSELİŞİN NEDENLERİ
Düşüş duracak mı, duracaksa bu nasıl ve neden olabilir sorularına cevap vermek için düşüşün nedenlerini sıralamıştık. Bir sonraki aşama ise bundan önceki yükselişin neden olduğunu anlamak olacak. Biliyorum, toz ve gaz bulutuna doğru gidecekmişiz imajı veriyorum ancak öyle olmayacak. Özellikle Borsadan bahsetmek gerekirse, faizlerdeki düşüşle beraber varsayılan risksiz faiz oranında gerileme görülmüş ve endeks değerleri ya da şirket değerlemesinde kullanılan faiz oranları düşürülmüştü. Böylece de şirket değerleri bir yeniden değerlemeye tabi tutulmuştu. Bir yandan da düşen faizler güven duygusunu artırmış ve Türkiye’ye uygulanan risk priminde önemli gerileme yaşanmıştı. Dolayısıyla Türk hisse senetlerine ödenen çarpanlar daha zengin hale geldi ve faizler düştükçe risk primi de geriledi. Hem sermaye maliyeti aşağı geldi hem de Türkiye’ye ilişkin algı daha da iyileşti ve Türk varlıklarına karşı koruma alamk ucuzladı.
SON TURDA NE OLDU?
Risk primini en iyi ölçtüğümüz piyasa olan CDS (kredi temerrüt takasları) piyasasında fiyatlar yükseldi ve Türkiye riskini almak için ödenen prim 1,5 ayda 2 katına çıktı. FED sonrası yükselen faizler ile birlikte revize edilen faizler bu kez tam tersi şekilde işlemeye başladılar. 10 yıllık Türkiye faizini %6,5 olarak varsayan kurumlar şimdi bu tahminlerini yavaş yavaş değiştiriyorlar. Demek ki bundan sonrası için belirleyici olan bu revizyonların kalıcı olup olmayacağı. Eğer gerçekten faizdeki yükselişin kalıcı olduğuna inanılır ve faizler yukarı giderse endeks hedefleri de aşağı çekilebilir. Kurumlara göre değişmekle beraber %6,5’ten %7,5’e yükselecek bir faiz esas alınırsa bu 1 tam puan kabaca 10 bin puandan fazla aşağı revizyon getirebilir. Kısaca söylemek gerekirse, gelen revizyonlar şirketlerin karlarını artıracakları beklentisi ile değil düşen faizler sebebiyle gelmişti. Şimdi de yükselen faizler sebebiyle hesaplamalar sarsılıyor. Tabii ki her yerde düşüşler var ve bizim hisse senetlerimiz de bundan etkileniyorlar ancak bu hikaye biraz da gelen satışın sebebi şeklinde alınabilir.
NE OLACAK?
Gelinen nokta aslında hisse senetleri adına bildik bir yer. Yıl sonu beklenen fiyat/kazanç oranlarına bakarsak, (BIST100’deki şirketlerin her bir liralık karına karşı kaç kat ödüyorsunuz oranı da denebilir) son çarpanlar geride bıraktığımız son 5 yılın ortalamasına denk geliyor. Yaklaşık 9,5 F/K oranındayız. Kaba bir hesapla, makul seviyelerdeyiz nasıl olsa önümüzdeki 12 ayda olumlu bir fiyatlama ile bu seviyelerden daha pahalı hale geliriz ve ben de orada satarım diyebilirsiniz. Ya da, iki not artışından sonra Türkiye’nin temelleri daha sağlam hale geldi ve bu sebeple ben daha fazla ödeyecek birilerini bulabilirim de diyebilirsiniz. Ya da, iki ay önce 12,5 çarpandan almak benim gibi bir uzun vadeli yatırımcı için bile pahalıydı artık bu ortadan kalktı diyebilirsiniz. Tersi durumda da FED sonrasında sermaye akımları yavaşlayacak ve faizler anlamlı şekilde düşmeyecek. Bu sebeple de sermaye maliyetleri daha düşmeyecek ve ekonomi de karları besleyecek kadar büyümeyecek. Tüm bunları alt alta yazdığım zaman hisse senedi almak için beni teşvik eden bir şey yok demek de mümkün. FED’in ardından TL’de değer kazancı beklemiyorum ve sanayi şirketlerinde kur zararları oluşacak. İhracatta da önemli yükselişler olmayacağı beklentisi ile bu cepheden de umutsuzum diyerek uzak durabilirsiniz. Bankalar da bu yüksek faiz ortamına ayak uydurana kadar zarar görecekler ve faiz marjlarında kesinti olacak, yükselen faizler bankalar için iyi değildir diyip buradan da uzak durabilirsiniz.
Bence ne olacağı kadar sizin ne düşündüğünüz de önemli…