Advertisement

BEKLENMEDİK BİR SONUÇ

 

Vatandaşlarına tek soru ile AB'de kalıp kalmamayı soran Birleşik Krallık beklenmedik bir cevap aldı. Piyasalara göre imkansız, bahis şirketlerine göre zayıf, anketlere göre eşit olan ayrılma olasılığı gerçekleşti.

 

Sonuçlara göre, %52 civarında 'hayır' ile krallık AB'den ayrılma kararı almış oldu. Bundan sonraki hukuki süreç için: http://www.bloomberght.com/haberler/haber/1888856-brexitin-ardindan-simdi-ne-olacak . Başbakan Cameron 3 ay içinde liderliği bırakacağını ve yeni gelecek başbakanın ülkenin AB'den çıkışını müzakere edeceğini açıkladı. Yani Cameron istifa etmiş oldu. Kendisine tavsiye niteliğinde olan bu kararı parlamento böylece tanıyacağını ve Avrupa Birliği'nden ayrılmayı düzenleyen Lizbon Anlaşmasının 50. maddesinin işletileceğini ilan etmiş oldu.

 

Piyasalar kararı sert satışlarla karşıladılar ve riskli varlıklar satılırken, altın ve gelişmiş ülke tahvili gibi güvenli liman muamelesi görebilecek her yere doğru panik modunda bir kaçış başladı.

 

PİYASALAR NEREYE?

 

Klasik bir panik gününde kural olarak birkaç şeyi alt alta yazabiliriz. Öncelikle, yatırımcılar kısa vadeli risk bırakmayacak ya da kaldıraç kalmayana kadar satış yapacaklardır. %10'lar civarı düşen Borsalardan ve %8 kadar değer kaybeden Sterlin'den bunu anlamak mümkün. Kısa vadeli satışların nerede dengeleneceğini söylemek güç keza sonuçları tam anlaşılamamış böylesi bir olayın ardından doğru yerde durmak ve gerçek değeri keşfetmek her zaman zor olur. İlk önce farklı yönde beklentisi olan bahisler kapanır (kalalım kampı kazanacak diyenler), ardından sonuçlar belli oldukça varlık fiyatları da kendilerini ayarlamayı sürdüreceklerdir. Olay, tarihsel öneme sahip olduğu için fiyatlamanın da bildik kriz günlerinden uzun sürmesi beklenebilir.

 

Uzun vadeli yatırımcılar için bu gibi zamanlar değer aramak adına uygun gibi görünse de genellikle hiç kimse karmaşadan faydalanmaz. Öncelikle hasarın boyutunu görür ve gerekirse daha pahalı bir fiyattan ama daha donanımlı bir şekilde portföyüne yön verir. Bu hengamede umut satanlar ya zarar-kes'lerini herkesten önce çalıştırırlar ya da küçük bir kazançtan sonra 'zaten çok gürültü var' deyip kar realize ederler. Piyasalar önünü görmektir. Ufuk açılıp bulutlar dağılana kadar -sağlıklı bilgi ve ardından bir oyun planı kurabilme yetisi geri gelene kadar- sakin kalmanızı öneririm.

 

OTORİTELER GÖREVE

 

Politikacılar böyle zamanlarda mutlaka sıklıkla açıklamalar yaparlar. Bunun güven vereceğini düşünürler. Vatandaşlar için bilgi almak ve kendi demokrasilerinin nasıl işleyeceğini bilmek en temel ödevdir. Diğer yandan, ekonomi dünyası ve finans camiası böyle zamanlarda genellikle ya ilgili ülke yetkililerine bakarlar ya da merkez bankalarını takip ederler.

 

Daha şimdiden İngiltere Merkez Bankası 250 milyar pound büyüklüğünde bir likidite desteği açıkladı. Hint MB gerekli görüşmelerin merkez bankaları arasında yapıldığını açıkladı. Japonya Merkez Bankası gerekirse swap line (kurlar arasındaki takasın rahat yapılması için doğrudan hat açılması) açılabileceğini duyurdu. Avrupa Merkez Bankası her para cinsinden Euro ile takas yapmak isteyenlere yardımcı olacak likidite verebileceğini açıkladı. Önceki yıllarda finansal krizler yaşadığımız için bankaların batışından korkulur ve bu haberler ekstra iyimserlik yaratırdı. Şimdi sadece merkez bankaları defansın son hattında duruyor diye bir ferahlık yaratsa da piyasa etkisi 'nötr' denebilir.

 

HUKUKİ SÜREÇ VE İNGİLTERE'NİN DURUMU

 

Sonuçlardan anladığımız kadarıyla gençlerin ve orta yaşlıların 'kalalım' şeklindeki güçlü desteklerine rağmen 55 yaş üstü oylamanın kaderini değiştirmiş. Gençlerin geleceğini bu yaş grubunun belirlemesini ironik bulmakla beraber sonuçları kabullenmek zorundayız. Bundan sonra, Cameron'un açıklamalarına göre hareket edersek şöyle bir akış bizi bekliyor:

 

* Cameron 3 ay daha muhafazakarların başında kalacak ve ardından parti içinde yeni bir lider belirlenecek

* AB'den ayrılma şartlarını düzenleyen Lizbon Anlaşması'nın 50. maddesi yürürlüğe konacak

* Yeni lider aynı zamanda başbakan olacak

* Yeni başbakan 24 ay sürecek görüşmelerde AB ile ayrılığın şartlarını görüşecek ve yeni statü belirlenecek

* Bu süre 27 AB ülkesinin de onayıyla uzayabilir

 

Bu süreçler tamamlanınca ülkenin AB'den çıkışı tamamlanmış olacak. AB rüyasına inanan ve Birleşik Krallık'ta kalmayı onaylamış İskoçya için sonuç tam bir yıkım ve belki de Birleşik Krallık'tan ayrılmak isteyecekler. Benzer tepkiler Kuzey İrlanda cephesinde de görülebilir. İngiltere'nin oylama öncesine göre net şekilde zayıflayacağını tahmin etmek çok güç değil. Ayrıca, AB'ye ortak olan ve bir AB üyesi muamelesi gören İngiliz vatandaşları 24 aylık ayrılık sürecinin ardından oturum hakları ile ilgili yeni bir statü elde etmiş olacaklar. Eğer AB bunun 'ayrılanlar keyfine bakıyor' imajı yaratmasını istemezse İngilizler'in de Türkler'den farkı kalmayabilir. Yani en az bizim kadar zorlu süreçlerden geçmek durumunda kalabilirler. Schengen hakları gidebilir ve emeğin serbest dolaşımı maddesinden de yoksun kalabilirler. Bunu önümüzdeki müzakere süreci belirleyecek.

 

Bir önemli konu da Londra'yı finans merkezi olarak kullanan dünya şirketlerinin durumu olacak. Eğer AB ile entegre olamamış bir İngiltere ortaya çıkacaksa bu durumda birçok banka kitlesel işten çıkarmalar yapmak durumunda kalabilir ve Avrupa'nın finans ağırlığı Frankfurt'a doğru kayabilir. örneğin bir Arsenal nasıl kadro kuracak, merak konusu...

 

 

AB'NİN DURUMU

 

Reform ihtiyacı pençesinde kıvranan AB için bu doğrudan bir uyanma çağrısı olacak. Belki de en önemli 2-3 üyeden birini kaybeden birlik için 2 şeyin başarılması önemli. Önce, AB'den ayrılanlar önceki durumlarına göre daha kötü bir durumda olurlar algısını başarmalılar ve bundan sonra ayrılıkçıları bastırıp daha da birleşik bir Avrupa'ya doğru yol almalılar.

 

Avusturya'nın neredeyse yarısı, Fransız sağı, Hollanda aşırıları ve tüm yabancı & müslüman karşıtları büyük ihtimalle kısa sürede güçlü bir ses vereceklerdir. Merkel ve Hollande gibi liderlere düşen görev tam da bu zamanlarda birlik mesajı vermek ve kucaklayıcı olmak olmalıdır. Ekonomi dünyası için de piyasa için de bu yakından izlenmesi gereken bir süreç. Keza şu an kavgası verilen şey aslında Avrupa'nın özü ve geleceği. İngiltere çıkışı ile bunu tehlikeye de atmış olabilir, Avrupa'ya ihtiyacı olan gücü de vermiş olabilir; göreceğiz.

 

 

TÜRKİYE'YE ETKİSİ

 

Bana göre en tartışmalı konulardan biri bu tip olay risklerinin gelişen ülkelere etkisi olacaktır. Şu satıra kadar yazdığım her başlık aslında birer yazı konusu. Bu başlık da öyle ancak ben kısa tutmaya çalışacağım.

 

Öncelikle, böyle zamanlarda tüm riskli varlıklar satılır. Bunun önüne geçmek imkansızdır. Ardından ise depremin merkezi ve periferisi ölçülür. Türkiye şu an bu depremin ancak çevresinde yer alıyor. Bu sebeple görece olarak korunaklı kalacaktır ancak bu Türkiye güvenli liman olur, para buraya akar anlamı taşımaz. Ayrıca bu süreç dezenflasyonist ortama hizmet edeceğinden, küresel faizleri baskılayacağından ve ticareti aşağı çekeceğinden düşük faize devam tezine de hizmet edebilir. Yine de bunun için kısa vadeli sert rüzgarların esmesini gördükten sonra konuşmak gerekebilir.

 

Ticari partner olarak İngiltere'yi önemsemek gerekir. Türkiye'nin ihracatı içinde Birleşik Krallık %8 ile küçük bir yer kaplıyor gibi görünse de tek tek saydığımızda bu krallık bizim 2. ihracat pazarımızdır. Alım güçleri düşeceği için ve Sterlin / TL paritesi ihracatçımızın aleyhine işleyeceğinden dikkatli olmak lazım gelir. Sattığımız ürünlerin içinde tekstilin de ağırlıklı olduğunu düşününce, rekabet avantajımızın bir günde erimiş olduğunu not etmek gerekir.

 

AB projesinin zarar görmesi, yabancı düşmanlığı gibi damarları besleyeceği için de olumsuz etkileneceğimizi anlamamız gerekiyor. Türkiye böylesi durumlarda her zaman çoğulculuktan, demokrasiden ve birleşmeden yana olmalıdır. Aksi sonuçlar bizim de yaşam alanımızı daraltacaktır. Yaşam alanımız daraldıkça ticaretimiz de refahımız da gerileme riski taşır Ayrılıkçı kampın tüm İngiltere'yi Türkiye ile korkuttuğunu ve bizim AB'ye katılmamızın onlar için daha fazla fakirlik ve göç anlamına geleceğinin propagandasını yaptı.

 

Önümüzdeki günlerde örnekleri çoğaltmak ve bu başlıkları daha detaylı tartışmak gerekecek. Tarih yazılıyor ancak bunun dünya için sevimsiz bir şekilde tezahür ettiğini görüyoruz.