Advertisement

Türk insanının yegane ekonomik barometrelerinden biridir döviz. Geçmiş zamanlarda, sabit kur rejimi uygulanan yıllarda gecelik %50 devalüasyonla güne uyanan bir halk için makul elbette. Bu yüzden ekonominin sağlığı dövizle ölçülür bizde. Taksici yorumlar, telefon ya da bilgisayar isteyen genç takip eder ve ekonomiyi oradan anlar, annem sorar mesela en başta. Döviz barometredir.

Ne var ki aradan geçen bu yıllara parasından 6 sıfır atan ve TL'ye moral veren ülkemiz aynı zamanda dalgalı kur rejimine de geçmiştir. Bu yüzden kur harika bir gösterge olmayabilir. Eski alışkanlıkları bırakmak zor olsa da durum bu. 2008'de 1'e yaklaşan Dolar nasıl ki harika bir gösterge değilse, o günden bu güne enflasyon farkının çok üzerinde değer yitiren TL'nin seviyesi de çok harika bir gösterge olmayabilir.

Reel efektif döviz kuru bizim neredeyse 2003 seviyesine döndüğümüzü gösteriyor. Geçen sene de buralara yaklaşmıştık. Bir yandan iyi haber bu. Demek ki kötü haberler fiyatların içine girmiş. Bundan sonra iki haneli faize ve bu kadar değersiz TL'ye bakarak ülkenin kalkanları güçlü denebilir. Ancak reel kurun tepki vererek güçleneceği beklentisi, ki ben de bu göstergeyi sıklıkla kullanırım, bazı temellere dayanır.

Ülkenin AB çıpası, sağlam bankacılık sistemi, bir demokrasi olması, açık piyasa ekonomisi olması gibi temel varsayımlar bizi her zaman cazip kılar. Dış politikada yapıcı tutum, içeride az seçim ve istikrarlı bir politika yönetimi, sağlam mali yapı, güçlü dış ticaret hacmi ve coğrafi konumu da yanına koyduğumuzda paranın Türkiye'ye gelmesi sadece bir fiyat meselesidir. Kimi zaman az kimi zaman ise çok. Bu şartlar altında genç nüfusumuz ve atak girişimcilerimiz hızlıca işler kurarlar ve talep yaratırlar. Özel sektörümüz yatırım yapar, dış alemden yatırım gelir ve yerli & yabancı ortaklıklar ile güçlü ilişkiler kurarız. Bu sosyal çabaların ve sermaye hareketlerinin tümü hukukun güvencesi altındadır. Tüm bunlar olurken hükümet çağa ve gelişmelere ayak uydurmak için reformlar yapar. Memleket çağa ayak uydurur; rekabet ederiz. Türkiye ekonomisinin kısa özeti budur.

Yukarıdaki hikayenin devam etmesi ekonominin sağlığı için olmazsa olmazdır. Geniş çerçevede çözüm budur. Kalıcı ve gerçek çözüm de budur.

DÖVİZ KANALLARI

Dövizin fiyatı nasıl ucuzlar? Ya dünyada o dövizde bir indirim olmalı ya da içeride o paraya karşı baskın çıkan bir yerli para olmalı. Bunun yolları nelerdir? Memlekete güçlü sermaye akımları, artan bir ihracat, düşük dış talep, çevrilebilen ve proporsiyonel olarak uygun döviz borcu, doğrudan yabancı yatırımda artış ve dövize ilginin az olması. Döviz getirecek turizm gibi faaliyetler de dövizin değeri için belirleyici olabilir. Hiçbiri yoksa onları örtecek bir faiz ödenir ki bazen buna bile bakılmaz. Son olarak ileri dönük beklentiler de yatırımcı davranışını yönlendirmekte kullanılır. Gelecek öngörülebilir ve parlaksa fiyatlama da öyle olur.

Bugün bunların birçoğu bizde yok. Sadece 3-4 yıl önce yıllık 80-90 milyar dolar bandında olan doğrudan yabancı yatırım + sermaye akımları bugün 10 milyar dolara doğru neredeyse inme eğiliminde. İhracat yerinde sayıyor, turizm gelirleri yaklaşık 1/3 nispetinde düşmüş durumda ve küresel risk iştahında bir tıkanıklık ve istikametinde bir oynaklık görüyoruz. Ödediğimiz faiz makul kertede. Öngörülebilirlik konusunda geriliyoruz. Vatandaş dövizi makul gördüğü seviyelerden bozuyor ancak hala daha mevduatın 1/3'ü bu cibsten tutuluyor.

Dar çerçevede ve teknik yönüyle de durum budur.

NASIL YAKLAŞMALI

Dövizdeki yükselişe bakıp bir gelecek tasviri yapmak doğru olmaz. Türkiye borç çevirme kapasitesi yüksek, hane halkı yabancı para varlığı yüksek, kamu borcu düşük ve bunun içinde de dövizin payının düşük olduğu bir yapıya sahip. Bununla birlikte, kurumuzun diğerlerinden açıkça ayrışmaya başlaması ve TL'ye ilişkin negatif bakışın artması sebebiyle kimi adımlar atmak gerekir.

Öncelikle, TCMB'nin mevcut fonlama faizi olan %7,75'e haftalık ihale faizini çekerek mini bir sinyal üretmesi ve sadeleşmeyi bitirmesi bana kalırsa makul bir başlangıç olacaktır. Ardından reform mesajlarının yenilenmesi ve ekonomi gündeminin yeniden öne çekilmesi, çok sesli açıklamaların en azından benzer tonlarda buluşması da önemli birer adım olabilir.

Döviz ilk kez yükselmiyor. Mutlaka sakin günler gelecektir. Ancak bunun için uygun ortamı sağlamak gerek. Döviz borcu olan özel sektör için, güven kanalıyla vatandaş için, döviz kirası olan için, bütçe yapanlar için ve makro dengelerimiz için.