Advertisement

DURUM TESPİTİ

Türk Lirası değer kaybetmeye devam ediyor. Bugün 3,50'nin üstüne çıkan Dolar / TL ve 3,712i aşan Euro / TL ile birlikte Sepet Kur 3,61'e yaklaşarak rekor kırdı. Daha önce kura dair birkaç kez yazdığım için kendimi tekrar etmekten yana değilim. Sebepleri, olası devam yolları ve kısa vadeli çözümleri elden geldiğince orada tartışmaya çalıştım.

Son durumu değerlendirmek için aşağıdaki tabloya bakalım. Moody's not indirimi sonrasında Türk Lirası diğerlerinden kararlı şekilde ayrışıyor. Sadece o cumadan bu yana Türk Lirası, Amerikan Doları karşısında %15 gerilemiş. Bize en yakın düşüşler neredeyse yarımız kadar.




Elbette son zamanlarda başımıza gelmeyen şey kalmadı. Bunu söylemek haklıdır. Diğer yandan, Brexit, Trump derken dünyanın da başına çok iş geldi. Petrol fiyatları dalgalandı. Dış politika ısındı ve dünya yavaşça popülist & ayrımcı sağın söylemlerine esir düşmeye başlıyor. Tüm bunlar kurun değer kaybında etkili faktörlerdir. Ancak bize ait olanı söylemeden geçmek olmaz. Bunu görmezsek, sorunu da çözemeyiz. Bu yazının konusu başka olduğu için, burada durup sonuçlardan birine odaklamak istiyorum: Enflasyon

AİLENİN İSTENMEYENİ

İhracatı desteklemek için kurun zayıf kalmasını istiyoruz. Kredileri canlandırmak için faizleri aşağı çekiyoruz. TL'nin ödediği reel faizi düşürüyoruz çünkü tasarruflarımızı faiz gitsin istemiyoruz. Bunların hepsinde hemfikir olmayan ve bunların gerçekleşmesini istemeyen sanırım hiçbir vatandaş yoktur. Ancak bu ailenin bir çocuğu daha var, o da enflasyon.

Dünyada işler kimi zaman istediğimiz gibi gitmediğinde ya da biz hata yaptığımızda kur fazlaca zayıflıyor. Üretmek için de tüketmek için de dünyadan mal alan ülkemiz bu kez düşük kur sebebiyle ithalat kanalı üzerinden aldığı malların pahalı hale geldiğini görüyor. İthal fiyatları kanalıyla ürünlerin fiyatları artıyor. Buna tohum da gübre de dahil. Petrol, benzin, gaz da dahil. Otomobilden cep telefonuna kadar herşey dahil. Hele ilk ateş yandığında önü alınmazsa bu kez devreye bozulan fiyatlama davranışları, beklenti kanalı ve ikincil etkilerin girmesi ile kendilerine zam yapılanlar zam yapmaya başlıyorlar. Bu zam döngüsüne genellikle vergi artışları eşlik ediyor ve ortaya enflasyon çıkıyor.

EVDE BİR MATEM HAVASI

Ekonomi çok hızlı seyretmezken üstüne bir de enflasyon geldiğinde dikkatli davranmak gerekir. Keza bu kez herkes acı çeker. İşte bu durumda evin reisi merkez bankası olmasa da devreye para politikası giriyor. Çünkü fiyatlama davranışlarına müdahale edilmeyince devreye spekülatörler giriyor. Kolay parayı bulup ulusal parayı bir diğerine karşı satıyorlar ve aradaki fark bize enflasyon, onlara ise kolay para ve kar oluyor.

Kurda her %10'luk hareketin TÜFE'ye kabaca 1,5 puan katkı yaptığını varsayıyoruz. Yani bu son dönemdeki tatsız döviz hareketi gelecek yıl şimdiden bizim enflasyonu 1,5-2 puan tırmandırabilir. Hesap elbette bu kadar kolay değil ancak teknenin gittiği yön bu.

Kıssadan hisse, gelecek hafta açıklanacak enflasyon verileri bizi tahminen üzmeyecek. Ne var ki bu kur hareketi gelecek yılın enflasyonunu %9'un üstüne atabilir. Maliyet yapan esnafın, makineleri döndürecek fabrikanın, gelir & gider düşünen vatandaşın şimdiden bilmesinde fayda var. 3 büyüyüp 9 enflasyon vermek işimize gelmez. Öyleyse önlemleri düşünmenin zamanıdır.