Advertisement

Yarın TCMB Para Politikası Kurulu toplanıyor. BloombergHT anketine katılan 20 ekonomist üst bantta ve politika faizinde faiz artışı bekliyorlar. Beklentiler üst bant için daha yüksek, politika faizi içinse daha düşük olmak üzere faiz artışları.

Piyasa beklentisinin sebebi belli. Dövizdeki hızlı değerlenme süreci ve bunun getirdiği risk. Bu riskler türlü türlü. Merkez bankasını en başta ilgilendiren kur geçişkenliği ile enflasyonun görünümünün bozulacağı maddesi. Bankanın anketine katılan ekonomistlerin yıl sonu beklentileri şimdiden bozulmaya başladı. Üstelik çok da güçlü olmayan büyüme tahminlerine karşın.



2017 yılı sonunda TÜFE'nin %8,5'e yükselmesi bekleniyor. Burada ana sebep kur. Değer kaybeden TL sebebiyle aldığımız ürünlerin fiyatı yukarı gidecek. Ekonomik yavaşlama sebebiyle bu geçişkenlik düşük olsa da kabaca her %10'luk devalüasyon %1 manşet enflasyon demek olacak. 9. aydan bu yana Sepet Kur (yarım dolar + yarım euro) %27 yükseldi. İyimser bir hesapla bu, 2,5 puan enflasyon demek. İlk çeyrekte çift haneli enflasyon görme riskimiz var. Hem de %3 büyüme beklediğimiz bir yılda.

Durum böyle olunca, piyasa faizleri yükseltiyor. Kurunuz değer kaybedecekse, diğer yandan dış borcunuz ve fonlama ihtiyacınız büyük oranda yerinde duruyorsa ben sizden daha yüksek faiz isterim diyor borç verenler. Şu an 10 yıllık risksiz faizimiz (Türkiye Cumhuriyeti devleti adına Hazine'nin ihraç ettiği 10 yıllık tahvilin bileşik faizi) %11'in üzerinde. Son birkaç haftada %12'yi test ettik. Enflasyon yükselişi, buna karşı tepkisiz kalınacağı ve kurun daha da değer kaybedebileceği gibi riskler var bunun içinde. Ayrıca politik iklimin karmaşık olması ve güvenlik endişeleri, yatırım ortamının bozulmuş olması gibi katkılar da mevcut. Merkez bankasının bunların çoğu üzerinde hakimiyeti yok. Yani çözüm burada değil. Ancak bunların getirdiği sonuçlarla mücadele etmesi beklenen o.

Avrupa'da politikacılar yüksek faiz görmek istiyorlar. Keza faiz çok düşük. Yüksek faizi, ancak makul ölçülerdeki yüksek faizi iyi bir gösterge olarak görüyorlar. Bu yüzden sürekli genişlemeci para politikası izleyen Avrupa Merkez Bankası'nda (ECB) eleştirilerde bulunuyorlar. ECB'nin cevabı şu: Yarın yüksek faizler elde edebilmek için bugünden faizleri düşük tutmamız gerekiyor.

Bizim gibi gelişen ülkelerde ise faizlerin özellikle düşük olması istenir. Bu hepimiz ortak kanaati ve isteğidir de aynı zamanda. Yüksek faiz ortamında, hele ki işler çok canlı değilse, hayatta kalmak zor olur. Tüketicilerin talepleri düşük olur. Bu da yatırım ve harcama kalemlerini sınırlandırarak ekonomik büyümenin önünü tıkar. Bu durumda faizlerin artışı savunulabilir mi? Evet. Yarın daha düşük faize sahip olmak için bugün faizleri yüksek tutmak gerekiyorsa evet. Aynen ECB'nin yaptığı gibi.

Merkez bankası yarın nasıl bir karar alır bilmek elbette güç. Güç çünkü kura gelen son ataktan sonra sadeleşmeyi bitiremeden yeniden karmaşık bir politika moduna geçmek durumunda kaldık. Bu süreçte alınan önlemler de bankanın faiz hadlerini artırmaktan kaçınması olarak yorumlandı. Zorunlu karşılıklarda değişiklik, sinyalleme yapılması, döviz depoya ilişkin adımlar, swap olarak tanımlayabileceğimiz adımlar ve fonlama kompozisyonunda yapılan değişiklikler ile piyasa faizlerinin yükseltilmesi. Bunlar bana göre iki şey için yapıldı.

1/ TL'ye ilişkin belirsizliği bilinçli olarak artırmak ve yarın faizin ne olacağını bilemeyeceğiniz için faizlerin yükselmesi ve TL'nin satılmasının zorlaştırılması.

2/ 24 Ocak öncesinde bir olağanüstü toplantı kararı almamak. Böyle bir karar alınırsa çok yüksek puanlı faiz artışları bekleneceği için...

Toparlamak gerekirse, ülkenin finansal istikrarını kısa vadede sağlamak ve bozulan enflasyon görünümünün fiyatlama davranışlarını bozmasını engellemek için merkez bankasının adım atabileceğini düşünüyorum. Piyasa beklentisi de bu yönde. Faizler yarın öbür gün düşük olabilsin diye...