Advertisement

Türk Lirası bir süredir kötü performans göstermiyor. Hatta hangi vadede baktığınıza göre, benzerlerine kıyasla iyi iş çıkarıyor bile diyebiliriz.

Sepet Kur 4'ü geçmişken, Dolar / TL 4'e dayanmışken sermaye kontrollerinden, döviz işlemlerine kısıtlamaya kadar birçok gün yüzü görmemiş garip korkular dillendirilmiyor muydu? Her gün hop oturup hop kalkmıyor muyduk? Tüm vadede faizler %12'ye doğru giderken rahat mıydık? Elbette değildik, böylesi çok daha iyi.

ÖNCE MANZARA

Bu sürede kurun gördüğün zarar ana kalem olmak üzere şimdi önümüze bu kısa dönemin faturası hayli şişkin bir enflasyon olarak gelmeyecek mi? Ne yazık ki bu monologda cevaplamak bana düşüyor; gelecek hem de çift hane olarak. Ne zaman? 1-2 ay içinde... Sonra düşecek mi? Ekonomi yavaş seyrettiği için böyle bir umut var ama ben %8 enflasyon düşük beklentisi olan bir ekonomist görmedim. Büyümenin 2'li figürlerle dans ettiği bir yıl için epey yüksek bir seviye bu.

Bir diğer konu politik durum. Türkiye bir elin parmakları kadar seçim atlattı neredeyse, hem de 2 yıl içinde. 2 yatırım yapılabilir kredi notunu da kaybetti. Bir başarısız darbe girişimine maruz kaldık. Çok sayıda, çok yüksek kayıplar verdiğimiz terör saldırıları yaşadık. Dış politikada ibre terse döndü. Şimdi önümüzde bir referandum daha var. OHAL ilan edildi ve hala sürüyor. Bunlar TL'yi yaraladı. Kimi hala yaralamaya devam ediyor.

Peki ne oluyor da Türk Lirası bir geri dönüş yaşıyor?

İKİ GEREKÇE, TEK SONUÇ

Ocak başında TL'nin çok satıldığı sıralarda birçok güç devredeydi ancak bunlardan en baskın olanları küresel dolar işlemleri ve yurt içinde frensiz gidişti. Küresel dolar yükselişinin sebebi Trump'un reflasyonist politikalar izleyeceği ve bunun faizleri yükselteceği idi. Bu beklenti ile Dolar yükseldi. Yurt içinde ise yukarıdaki negatif gelişmelere merkez bankasının tepki üretemeyeceği ve TL'nin sahipsiz olduğu fiyatlandı.

Sonuç malum.

Buradan sonra iki şey oldu. Bu 'iki şey' bizim paranın değerini belirledi.

Trump politikalarının bir paket olarak alınması gerektiğini yatırımcılar idrak ettiler. Korumacı politikaların küresel ticareti yavaşlatabileceği düşünüldü, Trump ve yönetimi güçsüz dolardan yana tavır koydular ve ekonomiyi canlandırıcı politikaların henüz son aşamasında olmadığı anlaşıldı. Dolar Endeksi 103'lü seviyelerden 100'e döndü.

Başka ne oldu?

TCMB piyasaya verdiği fonların kimyasını değiştirdi. Fonlamayı faiz artışları ve karmaşık politika ile pahalı hale getirdi. Miktarını ayarladı, bilerek belirsizlik yarattı ve TL'yi satmayı zorlaştırdı. Reeskont kredilerinden zorunlu karşılık ayarlarına kadar birçok kalemde oynama yapıldı ve dövize olan talep kısıtlanmaya çalışıldı. TL yeniden cazip hale geldi. Türk Lirası cinsinden varlıklara para girmeye başladı. TL güçlendi...

SON DURUM VE BİR SONRASI

Peki tüm bunlar TL'yi uçurdu mu? Hayır. Ancak paramız hak ettiği itibarı yeniden kazanmaya başladı. Paramızın dolara karşı rekor düşük seviyeye indiği günden bu yana performansı aşağıda.

 

 

Hiç fena değil. Ancak küresel rüzgarların doların aleyhine dönmesi ile tüm para birimleri değer kazandılar, sadece biz değil. JP Morgan Gelişen Ülkeler Endeksi bu arada %3 değerlendi, TL %4. Aradaki fark sadece %1. TCMB faiz artışından bu yana ise fark TL lehine bir parça daha fazla açılmış.

Toparlayalım. TL neden güçleniyor?

1) Trump ABD'yi canlandırır diyenlerin sesi kısılıyor

2) Merkez bankası sıkı para politikası izleyerek TL'yi güçlendiriyor

Ne yapmak lazım? Trump korumacı politika izlerken ticari kanalla (düşük ticaret hacmimiz sebebiyle) zarar görmeyeceğimize göre yeni düzende mümkünse lehimize anlaşmalara taraf olmaya çalışmalıyız. Rekabet avantajını kaybedenlere alternatif olmaya çalışmalıyız. Enflasyonla mücadele eden merkez bankasına desteğimizi sürdürmeliyiz.

Ya bundan sonra?

Enflasyonla mücadelede kararlılık, referandum sonrasında daha sakin bir ortama kavuşmamız ve Trump'un bütün sözlerini tutamaması TL için en olumlu senaryo. Aksi, oynaklık demek olacak.