Advertisement

En kısadan cevap evet. Ancak bu indirim kalıcı olabilir mi? Bunun kısa bir yolu yok.

SHORT CUT - KISA YOL

Sosyal meselelerde olmadığı gibi aslında finansal hayatta da kısa yollar yok. Sanayileşmeyi bir kez kaçırdıktan sonra Batı'ya hukuken ve iktisaden yakınsamak için sürekli ideolojik aşamalar ile gelişmeye çalışmak durumundayız.

Finans da böyle. Erken sermaye birikimi yapamadıktan sonra, refahı yakalamak için büyümek zorundayız. Hem de Batı'dan hızlı. Hızlı büyümek için başkasının tasarruflarına ihtiyacımız var. Burada bir kısa yol yok. Bu ihtiyaç arttıkça da paranın maliyeti artıyor. İhtiyacımızı zamana yayar, aldığımız parayı kullanırken karlı ve az riskli alanlara yatırım yaparsak paranın maliyeti düşer.

Mevcut kaynakları en çok ve en hızlı şekilde kullanmak istersek paranın maliyeti -bir kural olarak- artar.

MALİYETLER

Ekonomi Bakanımız Sayın Zeybekçi işte bu noktada tavsiye niteliğinde, maliyetleri düşürürsek malın fiyatı da düşer diyor. Elbette teorik olarak da pratik olarak da doğru. Bardağın maliyeti düşerse, satış fiyatı da pekala düşebilir.

Kredi de böyle...

Nedir bir liralık kredide kamunun indirebileceği maliyetler? %5'lik BSMV, zorunlu karşılıklar, çeşitli harçlar, KDV ve stopaj. bugün her 1 liralık ticari kredinin kabaca %15'i, her 1 liralık bireysel kredinin kabaca %25'i bu cins maliyetlerden oluşuyor. Bunlar düşerse kredi faizleri düşebilir mi?

Elbette...

HAREKET ALANI

Zorunlu karşılıklardan başlayalım. Bugün kabaca her 1 liralık mevduatın 10 kuruşu TCMB'ye depo ediliyor, zorunlu karşılık olarak. Zorunlu olarak karşılık ayrılması aynı zamanda ihtiyatlı bir politika demek. Karşılıkları artırırsanız politika sıkı olur. Karşılıklar inerse politika gevşek olur. Son toplantısında 'kararlı' şekilde sıkı duracağının iletişimini yapan bankanın burayı gevşetmesi en azından bir süre mümkün değil.

Geriye diğer maliyetler kalıyor.

Sanırım burada hareket edilebilecek minik bir alan var. Ne var ki farkı yaratabilecek kadar 'vergi almaz'ı maliye kabul edebilir mi? Hem de iki şey olmuşken.

Bir, bütçe dengeleri konusunda karmaşık mesajlar verilmişken. İki, bu karmaşadan ötürü indirilmek istenen kurumlar vergisi dahi artmışken.

ÇÖZÜM NEDİR?

Bu durumda kredi maliyetleri düşmeyecek mi? Elbette düşebilir. Kısa yoldan değil, bildik yollardan.

İki şekilde düşebilir. Kaynak ihtiyacını azaltarak. Sistem, kaynaklara daha az müracaat ederse, elinde birikimi olanlar da açıkta kalmamak için daha düşük faiz talep ederler. Bu nasıl olur? Kredi büyümesini, başka ifade ile 'büyümeyi' daha düşük bir seviyede hedefleyerek. Seçimler öncesinde bu irade pek öne çıkmayacak, biliyoruz çünkü OVP söylüyor.

Dışarıdan sert bir sermaye akışı ile. Dış koşullar bu yıl iyi seyrediyor. Ancak dış ilişkilerimiz pek iç açıcı değil. Bu durumda, herkesin payına bir fon akımı düşecek ancak biz sıranın önünde olmayacağız belli ki.

Alternatif kanallar ve araçlar yaratarak. Örneğin gayrimenkulü, kredileri menkulleştirerek. Bunun halihazırda mevzuatı var, yapan da var. Ancak bankaların kredi / mevduat rasyosunu aşağı çekecek kadar güçlü değil. Üstelik özel sektörün tasarruflarına sağdan değil soldan talip olmanın farkı yok. Yani buranın çalışması için bizim olmayan bir paranın, kısacası yabancının gelmesi gerekecek. Ya da piyasada dönmeyen bir paranın gelmesi gerekecek. Örneğin yastık altından altınlar. Burada ilk turda 350 milyon TL'lik altına dayalı bono satışını anabiliriz. Oldukça iyi bir gelişme ancak yetersiz bir kaynak. Merkez bankasının bankaların ihraç edeceği kıymetleri alması peki? Hafazanallah...

Son ve en etkili çözüm? Elbette enflasyonun düşmesi. Buna topyekün odaklanmalı. Ancak ekonomi potansiyele yakın büyürken ve devamlı olarak fazladan ithal ederken buradan gelecek rahatlama sınırlı olacak. Büyük ihtimalle 2 puanı geçmeyecek.

Yüzde 5 büyüyüp, yüksek enflasyon taşıyıp, kaynakları seferber edip aynı zamanda kredi maliyetlerini düşürmenin kısa bir yolu yok.