3 büyük küresel derecelendirme kuruluşundan biri olan S&P'ye göre gelişen ülkeler arasındaki en kırılgan 5'liden biri yine Türkiye.
METODOLOJİ & VARSAYIMLAR
S&P 7 kriter oluşturmuş. Bu kriterlere göre en fazla birincilik kürsüsüne çıkanı ya da oraya yaklaşanı not etmişler. En çok kürsüye çıkanlar en riskli olmuşlar. İşte Türkiye bu 7 kriterin çoğunda alarm vermiş. Kriterle neler derseniz, cari açığın çeşitli ölçümleri ve ülkenin yabancı para cinsinden sahip olduğu borçların birkaç kez farklı şekilde ölçülmesi, bunlar karşılığında ise sahip olunan rezervler başlıca parametreler olarak kabul edilmiş.
Benzer sorunun farklı metriklere göre oranlanması sonucunda da benim anladığım kadarıyla Türkiye o sorundan muzdarip olduğu için defalarca şampiyon olmuş.
Başka kimlerle paylaşmışız bu kürsüyü? Arjantin, Pakistan, Mısır ve Katar.
KIRILGANLIK DEMİŞKEN
Önceki kırılganlardan Güney Afrika hiçbir ekonomik sorun yaşamadı, politik çekişmelerden ötürü yatırım yapılabilir notunu kaybetti. Hindistan'da hemen hiç sorun yaşanmadığı gibi, enflasyon tek hanelerin dibine yürüdü ve cari açık neredeyse sıfırlandı. Endonezya yatırım yapılabilir statüye erişti! Türkiye'de darbe girişimi oldu ancak cari açığı fazla diye olmadı bu girişim. Ardından ise not düşüşü geldi. Kırılganlar yerinde duruyor sizin anlayacağınız.
Sağlam olan AB ülkelerinde kurtarmalar yaşanırken ve birçok ülkede kamu borçları %100'ü aşıp Avrupa MB yüzü suyu hürmetine faizler düşmüşken potansiyeli dışarıda aramaya ne hacet?
Diğer kırılganlara bakalım. Körfez'de yaşadığı sorunlardan sonra radara giren ve İstanbul'un neredeyse bir ilçesi kadar nüfusu olduğu halde (sıfır işsizlik, trend olarak bakınca çift haneli cari fazlasıyla) Türkiye ile listelenen Katar. 200 milyon nüfusu ve kişi başı 1.100 dolar milli geliri ile Pakistan, IMF yardımı ile hayata yeniden tutunan Mısır ve başkanlık değişimi sonrası neredeyse 20 yıl aradan sonra 'daha önce borcunu ödemediği kreditörleri' ile anlaşan Arjantin.
BORCUNU ÖDEMEK YA DA ÖDEMEMEK
En basit şekli ile, bir arkadaşınıza borç vermeden ne düşünürsünüz? Ben söyleyeyim, iki şey. Geri ödeyecek mi? Geri ödeyebilir mi?
Kurumsal hayatta da işler böyledir. Borcunu ödeyebilmek imkanı başka şeydir, ödeme isteği başka şey. Öncelikle, Türkiye'nin ödeme isteği bence tartışılmazdır. Ancak kredi derecelendirmede bu ne yazık ki hiçbir zaman dikkate alınmaz. Ödeyebilme kabiliyeti ise çeşitli şekillerde ölçülebilir. Ancak nasıl ölçerseniz ölçün değişmeyen tek şey var. O da ölçtüğünüz şey borcun geri ödenmeme riskidir.
Gelişen ülkelerin ortalama kamu borçluluğu milli hasılalarının %45'i seviyesinde. Türkiye'de ise bu oran %28'de. Üstelik hazinenin yabancı para cinsinden borcu toplam dış borcunun çok küçük bir oranıdır. Çok sayıda endeks oluşturmak bu gerçekleri değiştirmez ki. Türkiye, elinde satacak bir doğal kaynağı olmamasına rağmen borcu en düşük ülkelerden biridir ve aynı zamanda bu borç kendi para birimi cinsindendir. Dünya tersine dönse TL basıp ödeyebilir?
Bir şeyin altını kalın şekilde çizmek isterim. Türkiye hukukun üstünlüğü, yatırım ortamının iyileştirilmesi, vergi sisteminin reforme edilmesi, eğitimin çağdaşlaştırılması ve yeteneğe göre kamu görevi gibi alanlarda son yıllarda oldukça geride kalmaktadır. Ancak anılan notçu rasyolarıyla bunları ölçmek imkansız olduğu gibi, işlerin çok iyiye gittiği zamanlarda da başkaca zayıflıklardan söz edildiği için bunlara karşılık gelen bir notlama değil bahsettiğimiz.
Küresel sistemin sağlığını ölçmekle mükellef kuruluşlar içinde en çok dikkate alınan 3 derecelendirme kuruluşu vardır. Bunlar Fitch, Moody's ve S&P'dir. Küresel sistem 2008'de çökmenin eşiğinden dönmüşken bütün sorunlar en güvenli borçlanıcılardan çıkmışsa, 'Kırılgan 3'lü'den bahsetmek sanırım en doğrusu olacak.
Kırılgan 3'lü: Fitch, Moody's, S&P.