Advertisement

Pazartesi günü Para Politikası Üyeleri ile buluştuğunda başkanın önünde iki parçalı bir fotoğraf vardı. Yılın ilk yarısında %6'ya büyümüş, aşırı ısınma endişeleri ile kuru değer kaybederken faizleri yükselmiş bir ekonomi. Yılın kalanında ise mecburi yavaşlama ve hızla düşecek cari açık. Koluna düşecek enflasyon sepetini takmış geliyor.

Gece ile gündüz gibi.

Merkez Bankasının hedefi fiyat istikrarı. Tek görevi var. Bu durumda nasıl bir karar vermeli? Geçmişe bakarak mı geleceği düşünerek mi? Elbette merkez bankaları beklentilere göre hareket eder. Enflasyon görünümündeki değişikliklere tepki verir. Ne var ki burada da birbirinden farklı iki durum var. Bankanın kendi anketine göre 12 ve 24 ay sonrasının enflasyon beklentileri %11 & %9,5'e yükseldi. Bu seviyelere bakarak %17,75 olan faizi sabit bırakması, sadece 3 aydaki enflasyon görünümü bozulmasına bakarak ise daha fazla politika sıkılaştırması yapması gerekiyor.

Otomotiv satışları, konut sektörünün yönü, sanayi üretimindeki gerileme, PMI verileri... Her biri ikinci çeyrekte yavaşlamaya işaret ediyor. üstelik yüksek kur, %25'i aşan yıllık ticari kredi faizleri ve %1,50'ye yanaşan aylık mortgage faizleri yakın vade için gayet açık bir resim ortaya koyuyor.

Ekonomi yavaşlayacak.

Banka bunu bile bile faizleri artırır mı?

Evet artırır. Sebebi bahar aylarında ve önceki iki çeyrekte gizli. OVP'de 2018-2019-2020 yılları için öngörülen TÜFE sırasıyla yüzde 7-6-5'ti. Toplayınca %18 yapıyor. Bu ayın beklenen yıllıklandırılmış enflasyonu %16'nın üstünde. Neredeyse 3 yıllık planlı enflasyonu sadece bu yıl içinde ürettiğimize göre bir terslik var. Bu, başlı başına bir problem.

İkinci konu ise mali politikalar ve para politikası uyumsuzluğu. Bankanın son turdaki 75 baz puanlık faiz artışına mali politikaların eşlik edeceği beklentisi ile 10 yıllık TL cinsi tahvil %12,5'e inmiş, Dolar 4' geri çekilmişti. Akort bozulunca o faiz %19'a, kur ise neredeyse 5'e zıpladı. Ne yazık ki şimdi oradaki verilip tutulmayan sözün sıkıntısını gideriyoruz.

Bankanın faiz kararından önce yazdığım bu satırların hasılı şu: Banka geleceği görüp, geçmişe bakarak bir karar almak zorunda kaldı. Acı ama doğrusunu yaptı. Diyecektim...

Anketlere ve piyasa beklentilerine göre 1 tam puan faiz artışı bekleniyordu. Merkez bankası politika faizini %17.75'te sabit bıraktı. Ekonomik yavaşlama sürecinin sertleştiğini resmen ilan etti ve buna dayanarak, üstelik enflasyondaki bozulma -kendi ifadesi ile- genele yayılmasına rağmen, duruşunu korudu.

Neden?

Çünkü para politikasının sıkı olduğunu düşünüyor. Ancak kararın ardından TL göstergeler yeniden hızla bozuldu. Kur 20 kuruşa yakın zıplarken 10 yıllık TL cinsi tahvili bileşik faizi 120 baz puan sıçradı. Demek ki piyasa öyle düşünmüyor. Peki çok mu önemli piyasanın düşüncesi? Aktarım mekanizması, yani fiyatlayan özel sektör olduğu için cevap evet.

Şimdi gözler mali tarafa çevrilecek. Ancak orada planın hazırlanması, kadroların belli olması derken en az 1-2 aya ihtiyaç var. Bankanın bir dahaki toplantısı 13 Eylül'de. Üstelik TL'ye karşı spekülasyon var ve bu kararın ardından güçlenerek devam ediyor.

Arada oluşacak zararı nasıl tamir edeceğiz. M noktasında tamir edip H'ye geri gitmek varken neden T noktasında bakıp ancak M noktasına dönelim?

TCMB'nin son faiz artışı olacaktı bu uzun süre için belki de. Yeni ekonomi yönetimi için de nefes alma alanı açılacaktı. Şimdi ne yazık ki bir dahaki toplantının  tarihi konuşulacak, stagflasyon diyenler çoğalacak. Son artış olacakken ilk artışın tartışılması; nasıl desem, olmadı.