Advertisement

Daha önce, ocak ayının ortasından şubat ortasına kadar piyasalarda riske karşılık gelen getirinin daha az cazip hale geldiğini, taktiksel olarak portföylerdeki riskleri gözden geçirmenin ve gerekirse azaltmayı düşünmenin makul olabileceğini düşündüğümüzü aktarmıştık. O dönemde piyasa konsensüsünün aşırı iyimser olduğunu düşünüyorduk.


Bu yorum ve uyarılarımızın ardından gelen ve tarihsel olarak yaşanan en sert satışlardan biri olan düşüş sonrası piyasalardaki konsensüs görüş bizce aşırı korku düzeyindeydi. Bu hafta başı itibarıyla bardağın tekrar dolu olan kısmına odaklanmamız gerektiğini düşünmeye başladık. Bazı açılardan bu durum bize ekim ortasını hatırlatıyor. Hatırlayanlar olacaktır o dönem de ağır bir karamsarlığın olduğu bir piyasa ortamında sesi çıkan iyimserler nispeten azınlıktaydı.


Takip ettiğimiz birçok gösterge piyasada pozisyonların aşırılıklardan uzak hale geldiğine işaret ediyor. Küresel ölçekte özellikle Risk Parity, vol-targeted funds gibi VaR risk kontrol sistemlerine duyarlı fonlardaki hisse oranlarının minimum düzeylere gerilediğine dair işaretler var.


Merkez bankalarının attığı adımlar, özellikle ABD Merkez Bankası’nın ucu açık niceliksel gevşeme adımı, önemli ve riskli varlıklarda en azından bir ay piyasa ve trend karşıtı ralliye yol açabilir gibi gözüküyor.


Nitekim bu adım sonrası piyasalarda bir dengelenme ve tepki süreci başlamış, volatilitelerdeki düşüşlerle de birlikte gerçekleşiyor görünüyor.


Özellikle yukarıda bahsettiğimiz sistematik fonlarda satabilecek hisse miktarı azaldıysa da bu fonların hemen alıma geçeceği anlamına gelmiyor. Bunun için hem tahmini volatilite hem de gerçekleşen volatilitelerin gerilemesi gerekecek. Bu da zaman alacak bir süreç.


Fakat bono fiyatlarındaki artışın ve hisse fiyatlarındaki sert düşüş nedeniyle emeklilik fonları gibi uzun vadeli fonların alokasyon dağılımı bono lehine ve hisse senedi aleyhine fazla oynadı. Mart sonunun aynı zamanda ilk çeyrek sonu da olması sebebiyle ay sonuna kadar bu fonlardan gelecek hisse senedi talebinin Borsaları olumlu etkileyeceğini düşünmeye devam ediyoruz. Fakat çeyrek sonu geçtikten sonra piyasalarda temel gelişmelerin daha fazla ön plana geçeceğini düşünüyoruz.


Öte yandan virüsün etkisini değerlendirmek hala oldukça zor. Veriler sadece şokun kapsamını göstermeye başlamış durumda ve önümüzdeki dönemde açıklanacak verilerin de zayıf olacağını düşünüyoruz. Virüsün yayılma hızında, özellikle Avrupa ve ABD’de, yavaşlama görmeden, ayı piyasası bitti demek bizce mümkün olmayacak.


Trend karşıtı yükselişin eski dönemde gördüğümüz topyekün ve çoğu zaman en risklinin en çok yükseldiği ralliler gibi olmayacağını tahmin ediyoruz. Nitekim bunun emarelerini de görüyoruz.


Örneğin ABD’de şirket bonosu piyasasında yatırım yapılabilir bonolar daha düşük dereceye sahip bonolara nazaran, aşağı yukarı yüzde 10 daha iyi performans gösterdi. Nitekim son iki senedir zaman zaman dile getirdiğimiz gibi küresel ekonomik finansal sistem kritik konularından birinin uygulanan olağanüstü para politikalarının kriz geçtikten sonra geri alınmayacağıydı. Yani bu politikaların kalıcı hale geleceğini ve maliye politikalarıyla birleştirileceğini, hatta merkez bankalarının bütçe harcamalarını finanse etme görevinin birçok ülkede yaygınlaşacağını, Modern Para Teorisi (MMT) gibi teorilerinin gittikçe daha popüler olacağını düşünmeye devam ediyoruz. Bu görüşümüzü de koruyoruz. Dolayısıyla altın, en beğendiğimiz varlık sınıfı olmaya devam ediyor. Bu yeni dönemin stagflasyon benzeri bir ekonomik ortam getirmesi nedeniyle varlık alokasyonu konusunda bilinen birçok doğrunun bu ortamda çalışmayacağını düşünüyoruz. Altın konusunda şüphesi olanların, önceki Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi’nin Financial Times’daki yorumunu okumalarını ve ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell’in çıktığı televizyon programlarındaki açıklamalarını izlemelerini tavsiye ediyoruz. Bizim bu açıklamalardan çıkardığımız sonuç, merkez bankalarının bir borç deflasyonunu ve küresel resesyonu engellemek için yapacaklarında gökyüzünün bile sınır olmayacağı şeklinde. Bu durumda altının sınırı neresi olmalı?