Mike Tyson, Mevlâna ve Bruce Lee
Sizce Mike Tyson “Yönetim Danışmanları Tarafından Hazırlanan 10 Adımda Zirveye Nasıl Ulaşılır?” tarzı kitaplar okuyarak mı ringe çıkıyordu? Aslında bir boksörün hele Mike Tyson gibi birinin kitap okuyor olması bile kulağa tuhaf hatta komik geliyor değil mi? Ben de öyle düşünüyordum ta ki otobiyografisini okuyana kadar. Sadece boks efsanelerinin değil birçok tarihi savaşı ve önemli komutanların hayatını okumuş olması karşısında ne kadar şaşırdığımı tahmin edebilirsiniz.
Bilgi ve emeğe değer vermeyen kişilerin, organizasyonların ve kültürlerin başarılı olması mümkün mü? Aslında tarihte gördüğümüz gibi gayet mümkün ama bu genelde kısa vadelidir ve uzun vadede çöküş ile sonlanabilir. Nice şampiyon sporcu doping kullanarak kısa vadede başarılar elde etmiştir ama bedelini isimlerini, kariyerlerini ve kimi zaman da hayatını kaybederek ödemişlerdir. Profesyonel spor gibi meslekler ve bilgi ve/veya beceri ölçen sınavlar gibi gerçekten adile yakın diyebileceğimiz şartlarda milyonlarca kişinin rekabet ettiği alanlarda istikrarlı ve sürdürülebilir olarak başarılı olmak ne kadar zor ise profesyonel bir yatırımcı olarak istikrarlı bir şekilde başarılı olmak da o kadar zordur. İstikrarlı ve sürdürülebilir kelimelerinin altını kalın çizmek gerekiyor çünkü gittikçe kısalan zaman dönemleri içinde ölçülen performansın aslında nasıl elde edildiği ve karar alıcıları hangi görünmeyen veya ölçülmesi zor riskleri almaya ittiği aslında kısa vadede değil yükselişi ve düşüşü de içeren tam bir döngüyü içeren bir zaman sürecinde ölçülmesi gerekir.
Örneğin, Wall Street gibi rekabetçi olduğu kabul edilen bir yerde bir verimlilik örneği olarak gösterilen Lehman ve Bear Stearns’ın 2008 krizinde batması ve krizi daha da ağırlaştırması acaba tesadüf müydü? CEO’luğu kriz öncesi gittikçe daha fazla tartışılan ‘subprime mortgage’ işinden 2006 gibi erken bir zamanda çıktığı için fırsat kaçırıyor diye şimşekleri üstüne çeken Jamie Dimon, batan ve neticede hisse senedi fiyatı sıfırlayan ‘verimli ve dinamik’ Lehman Brothers’a nazaran başında bulunduğu JPM’in hisse performansı geride kaldığı için eski kafalı, demode ve sıkıcı bulunuyordu. Rakipleri batınca hükümet ve Fed’in ‘ricalarını’ kıramayarak Bear Stearns’ü hisse başı birkaç dolara aldı.
Başarı hikayesi gösterilen Lehman yatırım bankasının hisseleri ise sıfırlandı ve sermayedarlarının parası da buhar olup gitti.
İşin doğası gereği rekabetçi alanlarda kalıcı avantaj sahibi olmanız zordur. Her zaman vurgulanan ve reklamı yapılan konular genelde aslında rakiplerin kopyalayabileceği özelliklerdir. İşe yarar bilgi ise gereğinden bile çok fazla vardır. Genelde farkı yaratan, her ne kadar klişe haline geldiyse de bilgi ve veri değil, onu kullanan insan faktörüdür.
1974'te, Nobel ödüllü dünya çapında bir psikolog olan Daniel Kahneman'ın meslektaşı olan Paul Slovic, bilginin karar verme üzerindeki etkisini değerlendirmeye karar verdi. Slovic sekiz profesyonel ve deneyimli at bahisçisini topladı. Slovic, onlara testin art arda dört turda 40 at yarışı tahmin etmekten oluşacağını söyledi. İlk turda, her bir oyuncuya, handikapçıdan handikapöre değişen, her at için istediği beş bilgi verilecekti. Bir handikapçı, jokeyin sahip olduğu en önemli beş değişken arasında yılların deneyimini isteyebilirken, bir diğeri bunu hiç umursamayabilir, ancak herhangi bir atın geçen yıl elde ettiği en hızlı hızı ya da her neyse isteyebilir.
İkinci turda, onlara on bilgi verildi. Üçüncü turda, yirmi parça bilgi. Ve dördüncü ve son turda, kırk parça bilgi. Bu, başladıkları beş bilgiden çok daha fazlası. Şaşırtıcı bir şekilde, doğrulukları yüzde 17'de sabit kaldı; ek 35 parça bilgiyle başarı oranını artırmadı. Fakat ne yazık ki, kendi bahislerine olan güvenleri neredeyse iki katı olan yüzde 34’e katlandı! Böylece ek bilgiler onları daha doğru değil, çok daha güvenli hale getirdi. Bu onların bahislerinin boyutunu artırmalarına ve sonuç olarak para kaybetmelerine yol açtı.
Örneğin, Paul Tudor Jones’a (PTJ) göre: “Başkalarının sahip olmadığı birçok veriye ve bilgiye sahip olduğumuz için istikrarlı bir şekilde başarılı olduğumuzu düşünenler var. Biz sadece ödevimizi yapıyoruz ama insanlar, kimsenin kalabalıktan kopup sıradanlığın üstüne çıkabileceğine inanmak istemiyorlar.”
Aralarında çok eğitimli ve kendi alanlarında başarılı insanlar vardır, sihirli formül bulma veya sürekli moda gibi değişen piyasa gurularını takip etme uğruna para ve zaman heba etmiştir. Piyasa uzmanı diye bilinen kişiler de aynı kişisel gelişim uzmanları, spritüal gurular gibi her ne kadar bilgili, iyi niyetli ve anlayışlı olursa olsun size en fazla fikir verebilir, yol gösterebilir, rehberlik etmeye çalışması dahi zordur. Hele ki bilgi bana hap şeklinde hazır gelsin ben hapı yutayım kestirmeden zengin olacağım diye düşünüyorsanız gerçekten de hapı yutabilirsiniz.
Zaten kıyafetlerde olduğu gibi her yatırım tarzı da herkese uymaz. Yola çıkarken kişiliğine uygun strateji gerektirir. Yolun sonunda ise eğer ustalık mertebesine erişilirse bu bir nevi Tao ve Tantra felsefelerindeki gibi tüm teknikleri bilmek değil gerçekten kavramış ve içselleştirmiş olup hiçbir tekniğe bağlı kalmamak noktasını yani zirveyi temsil eder. Dövüş sanatında 1584 yılında doğan samuray ve kılıç ustası Miyamoto Musashi buna bir örnektir. Örneğin, Musashi’nin günümüzde stratejinin en önemli eserlerinden biri kabul edilen “Beş Çember” (Go Rin No Sho) kitabı ekonomi ve piyasalar hakkında yazılmış belki yüzbinlerce kitaptan daha değerlidir. Daha modern bir efsane olan Bruce Lee de binlerce kitap okumuş, birçok kitap yazmıştır. “Tao on Jeet Kune Do” adlı kitabında “Uyarlanabilirlik, esneklikten yoksun olan sabit kalıplar size yalnızca daha iyi bir kafes sunar. Gerçek, tüm kalıpların dışındadır” der ve kendi stilini stili olmayan stil olarak tanımlar.
Yatırım alanında muadili çok azdır ama Stanley Druckenmiller ve Paul Tudor Jones gibi isimleri bu özelliklere kısmen sahip olarak düşünmek mümkün.
Yatırımcılar kendilerine uyan bir strateji bulduklarında bile, kararlarını sorgulamalarına neden olan zamanlarda zorlu testler ile karşı karşıya kalırlar. Gelmiş geçmiş en önemli yatırımcı / trader Paul Tudor Jones (PTJ), her yatırımcının hayatında en az bir kez karşılaşacağı iki önemli testten bahseder.
PTJ’ye göre her yatırımcının yaşamı boyunca en az bir kez ve büyük olasılıkla birkaç kez karşılaşacağı iki tatsız deneyim vardır. Birincisi, bir daha karlı bir yatırım yapıp yapamayacağınızı merak edeceğiniz, yıkıcı derecede acımasız ve ıstırap verici bir yatırım zarardan sonra gelecek. İkincisi, neden para kazandığınızı ve bunun gerçekten sürdürülebilir olup olmadığını kendinize sormaya başladığınızda bir nokta gelecek. PJT’ye göre bu ilk deneyim, bir bireyin cesaretini sınar; ayağa kalkıp yeniden savaşa girmek için dayanıklılığı, cesareti ve zekâsı var mı diye sorgular. O ikinci zorluk anı aslında daha korkutucu olandır çünkü herhangi bir şey üzerinde belirli bir kontrol eksikliğini kabul eder. Yani her şeyin sizin elinizde olmadığını öyleymiş gibi davranmanın ve sadece pozitif düşünmenin yeterli olmadığı bir farkındalık. PTJ o günü şöyle anlatır: “Sanırım, bir gün korkutucu bir farkındalık anında, önceki 17 yılda sahip olduğum tüm parayı nasıl ve neden kazandığımı tam olarak bilmediğimi anladığımda neredeyse 38 yaşındaydım. Bu güvenimi bir sarsıntıya dönüştürdü. Bu beni, bugün hala devam eden bir çalışma olan bir kendini keşfetme yoluna gönderdi.”
Ciddi ve samimi olan yatırımcıların önemli bir kısmı bu iki olay ile yüzleşecek diyebilirim. PTJ burada buna karşı yatırımcılara sihirli bir formül önermiyor çünkü muhtemelen dürüst ve “5 Adımda Nasıl Zengin Olunur” tarzı kitaplar satarım diye düşünmüyor. İşin gerçeği şu ki sihirli formül yok. Evet bazı işe yarar bakış açıları vardır ama bunlara hazır reçete ararken rastlamanız zordur. Tesadüfen denk gelseniz de kavramanız çok kolay değildir. Öncesinde birçok koşullanma, yanlış öğretilmiş olan kestirme yollardan ve diğer yüklerden kurtulmanız gerekir. Yazıyı bu duruma örnek olabilecek Mevlâna’nın bir sözüyle bitirmek isterim: “Ay doğmuyorsa yüzüne, güneş vurmuyorsa pencerene, kabahati ne güneşte ne de ay da ara! Gözlerindeki perdeyi arala!”