Advertisement
HABERLER ABONE OL

Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, yılın ilk yarısında enflasyona paralel olarak faizlerin yüksek seyredeceğini, ikinci yarıdan itibaren kredi büyümesi için daha iyi bir ortam olacağını vurguladı.

Döviz mevduatlarına ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Binbaşgil, kendi bankalarının verilerine bakıldığında vatandaşın dövizde satım tarafında olduğunu söyledi.

Bloomberg HT'ye özel röportaj veren Binbaşgil, yılbaşından bu yana Türk Lirası lehine bir trend olduğunu da ifade etti .

Binbaşgil'in açıklamalarında öne çıkan ifadeler şunlar oldu:

2021 daha iyi bir sene olacak. Hepimizin beklentisi bu konuda paralel. İlk yarıda faizler daha yüksek seyredecektir. Ama ilk yarının ardından faiz seviyeleri gerilecektir.

TCMB enflasyonla mücadelede elindeki araçları kullanmaktan çekinmeyeceğini söylüyor. Burada Mart-Mayıs enflasyonu önemli olacak. Ama TCMB bir yere kadar buna müdahale edebilir, buna bütünsel bakmak lazım. Ama gördüğüm kadarıyla süreç koordine ilerliyor. Enflasyonla mücadelede TCMB ile birlikte hareket etmeliyiz.

Yüksek faiz ortamını bankalar da sevmez

Sektöre baktığınız zaman net faiz marjlarında bir darboğazdan geçiliyor. Düşen faiz ortamı hepimizin sevdiği bir şeydir. Burada hepimiz taşın altına elimizi koymalıyız. Bankacılar burada konuya orta ve uzun vadeli bakarlar. Enflasyon meselesinden bir an önce kurtulmamız lazım. Büyüme rakamımız çok iyi, bu alkışlanacak bir şey. Ama bunu nasıl sürdürülebilir, cari açık vermeden yapabiliriz. Asıl soru bu.

Kredi maliyetleri para maliyetleri ile bağlantılı. Oradan sonunda yine enflasyona geliyoruz. Yılın ilk yarısında enflasyonla faizler paralel olarak yüksek seyredecektir. Bizim de mevduat faizlerinde yüzde 19'u gördüğümüz durumlar oldu.

2021'de kredi talebinin de az olduğunu görüyoruz. TL kredilerde bir büyüme söz konusu değil.

Vatandaş döviz satım tarafında

Kur tahmini yapmak zor. Reel faiz artı noktaya gelince kendi paramıza olan güven arttı. Geçen sene ciddi bir dolarizasyon vardı, neredeyse 40 milyar dolarlık bir rakamdan söz ediyoruz. Biz burada ters bir trend görüyoruz. Yılbaşından bu yana bizim bankaların rakamlarına bakıldığında vatandaş döviz satım tarafında. Kurumlar da döviz yükümlülüklerini azalttılar. Ama yine de bu tarafta pozisyon kapatmak için fırsat buldukça talep gösteriyor

Türk Lirası lehine bir trend var

Yılbaşından bu yana nette TL lehine bir trend var.

Dışarıdan para akışlarında da pozitif bir trend görüyoruz. Ama ben daha da iyi olacağını düşünüyorum. Uzun vadeli yatırımcılar Türkiye'yi hâlâ test ediyor. Bir ara yabancıların hissedeki payı yüzde 73'lerdeydi. Ama şimdi yüzde 43'lere geldi. DİBS tarafında da gidilecek yolumuz var. Ama orada da tutum değişiyor. Sabırlı olmamız gerekiyor. Kolay bir ortamda değiliz. Bunu dengede tutmak da maharet istiyor. Ama başka çözüm de yok.

Bloomberg HT banka liderleri özel röportajları

Kamu ve özel bankalar önemli bir görev yaptı

Kamu bankaları geçen sene kredilerde önemli görev yaptılar. Ama özel bankalar da elinden geleni yaptılar. Özel bankalarda kredi büyümesi yüzde 30'ları buldu. İyi bir test verdik ve finansallar açısından da bir risk olmadı. Her banka kendi ekosistemini ayakta tutmak için çabaladı.

2020'de hızlı büyümenin bankalarda marjlar ve kârlılıklar üzerinde baskısı oldu. Bu birkaç çeyrek sürecektir. Ama toparlanma olacaktır. Çünkü verilen kredilerin ve alınan tahvillerin vadesi gelecektir. Faizler de aşağı inerse ikinci yarıda bankalar açısından görünüm toparlar.

Kredilerde büyük bir sorun yaşayacağımızı düşünmüyorum

TGA oranı yüzde 4'ler civarında gidiyor. BDDK da birçok ülkede olduğu gibi buralarda bazı esneklikler yarattı . Ama bu oranlarda çok artmaz. Sistematik olarak kredilerde büyük bir sorun yaşayacağımızı düşünmüyorum. 2. grup krediler yüzde 15, 3. grup ise yüzde 5'ler civarındadır. Burada geçişkenlikte sorun olacağını sanmıyorum. Burada UFRS 9'a geçişin önemli olduğunu düşünüyorum. Bu UFRS 9 ile bankanın içinde bir tür modeller çalışmaya başladı. Burada algoritmalar size bir sonuç veriyor. Burada bankalar kredilerde sorun olmadan karşılık ayırmaya başladılar.

Kendi kredilerimizin yüzde 8'ini öteledik. Onun zaten yüzde 30'u ödendi. Buradan geriye kalanın yüzde 80'inde hiçbir problem yok. Bunun yüzde 10'u yapılandırıldı. Yüzde 10'unda bir sorun var. Ama o da banka portföyünde çok düşük bir oran.

Sendikasyon kredilerinde maliyeti aşağı çekmeye çalışıyoruz

Sendikasyon kredisi yenilenmesi konusunda çok şükür bir sorun yok. Biz orada maliyetleri düşürmeye çalışıyoruz. Yabancı parada kredi/mevduat oranımız yüzde 55'lerde. Son sendikasyonda maliyetleri aşağı yukarı 40 baz puan aşağı çekmeye çalışıyoruz. Türk bankacılığının 12 milyar dolarlık sendikasyonu olduğu düşünülürse bu sektör için de iyi bir şey.

Uzaktan müşteri edinimi konusunu önemli görüyoruz

Bu konuda düzenleyici otoritelerimiz bankaların önünü açmaya başladılar, vizyoner davranıyorlar. Bu konuyu kritik görüyorum. Müşteri tarafında da buna eğilim görüyoruz. Mobil bankacılık işlem adetleri çok ciddi arttı. Uzaktan müşteri edinimi konusu müşterileri de çok rahatlacaktır.

Türkiye'de nüfusun yüzde 40'ı banka müşterisi değil

Bu işler ne kadar pratik hale gelirse kapsayıcılık daha da artacaktır. Türkiye'nin nüfusunun yüzde 60'ı banka müşterisi, yüzde 40'ı değil. Bu trende gecikmeden ayak uydurmak zorundayız.

Uzaktan çalışma

Biz teknolojiyi insanla birlikte düşünüyoruz. Bankanın geleceği iki temele oturacaktır, teknolojik altyapı ve insan. Dünya değiştikçe iş yapış biçimlerimizin de değişmesi gerekiyor. Bu bizim için Kovid-19 ile başlamadı. Arkadaşlarımız değişime uzun zamandır çalışıyordu. Bence yönetimin en önemli görevi, değişime çalışanları hazırlamaktır. Biz çok önce kişi bazlı eğitime başladık. Personel sayımız çok değişmedi, ancak son dönemde iş yapış biçimimiz değişti. Çalışanlarımız katma değerli işlere yöneldi. Çok daha müşteri odaklı işlere yöneldi. Müşterilerle daha iyi konuşmak için ek zaman yarattık.

Gençlik Akademisi olarak bir şey başlattık. Akbank kendine bu kadar yatırım yapıyorsa diyoruz ki: Bunlar içeride kalmasın bunları dışarıya da açalım. Biz kendi kurslarımızı dışarıya açtık. Türkiye nasıl katma değer yaratır diyoruz ya, burada biz de elimizden geleni yapıyoruz.

Sürdürülebilirlikte hedeflerimiz var. Kendimize 2025'e kadar karbon nötr olmak hedefi koyduk. Bu kaçınılmazdır.