Advertisement
HABERLER ABONE OL

Fed bu sefer piyasalarda 2013'tekine benzer bir etki yaratmadı.

Fed'in varlık alımlarına yönelik mesajları şahin olarak algılansa da fiyatlamalarda sert dalgalanmalar görülmedi.

Fed Başkanı Jerome Powell, gerekirse varlık alım hızının yavaşlatılması için daha fazla beklenebileceğinin de ihtimal dahilinde olduğu sinyalini verdi. Aynı zamanda Powell teşviklerin geri çekilmesinin faiz artışı başlangıcı anlamına gelmeyeceğini de söyledi.

Powell basın toplantısında, "Bilançomuzda genişleme dursa bile, uzun vadeli menkul kıymetlerin olması finansal koşulları desteklemeyi devam edecektir. Bir sonraki varlık alımlarının azaltılmasının, doğrudan herhangi bir şekilde faiz artırımına işaret etmediğinin altını çizmek isterim. Çünkü, bu tarafta daha farklı bir durum var. Mevcut olan faiz aralığının uygun olduğunu düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.

Powell'ın bu sözleri Fed'in 2013'te yarattığı sarsıntıdan ders aldığı şeklinde yorumlandı.

Bloomberg HT yayınında Fed'in kararını ve Fed Başkanı Jerome Powell'ın mesajlarını değerlendiren Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp Fed'in faiz artışı ve teşviklerin geri çekilmesi başlıklarını ayırdığını söyledi. Prof. Dr. Demiralp'e göre bu durum Fed'in 2013 tecrübesinden ders çıkardığına işaret etti.

Piyasa da kendine güvenli

Verilen mesajları değerlendiren Wall Street stratejistlerinin ilk tepkisi de 2013'ten farklı bir durum olduğunu ortaya koydu.

Hisse senetleri, Fed Başkanı Jerome Powell’ın Fed’in varlık alımlarını azaltmaya Kasım ayında başlayabileceğini duyurmasının ardından değer kazanırken, ABD Hazine tahvil getiri eğrisi yatay hale geldi. İlk tepkilere bakıldığında 2013 yılında yatırımcıları sarsan öfke nöbetine (tantrum) benzer bir hava olmadığı görüldü.

Blackrock Kıdemli Portföy Yöneticisi mesajlarla ilgili olarak “Fed, varlık alımlarının azaltılmasına giden uzun yola ilişkin iletişiminin çok korkulan öfke nöbetine yol açmamasından memnun olmalı. Yataylaşan getiri eğrisi bir çeşit ilk tepki. Evet eğri daha yatay, ancak bir gözünüzün de piyasa tepkisinde olması gerek. Bu Fed için, varlık alımlarını azaltma kararı almadan epey önce piyasaya bilgi verme niyetini işaret etme anlamında çok iyi bir sonuç.” ifadelerini kullandı.

2013'te ne olmuştu?

2008 finansal krizi tüm dünyada etkisini hissettirirken merkez bankalarının, ağır resesyondan kaçınmak ve finans piyasalarını yeniden normal işleyişine kavuşturmak amacıyla, krize ilk tepkileri politika faizlerini sıfır seviyesine çekmek ya da yaklaştırmak olmuştu. Bazı faizler ilerleyen dönemlerde eksiye bile geçmişti.

Bunun da sorunu çözemediği görülünce, olağan dışı yöntemler gündeme gelmişti. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere, Japonya ve Avrupa merkez bankaları varlık alımları yoluyla ekonomiyi canlandırmaya ve deflasyon sarmalından kaçınmaya çalışmışlardı.

Olağan dışı tedbirlere en iyi örnek, bilançosunun yaklaşık dört kat büyümesine neden olan Fed'in tahvil alım programlarıydı.

Krizi önlemek için alınan tedbirler sonucu, özellikle 2010 yılından sonra, fonlar, güçlü büyüme gösteren ve daha iyi getiri imkanları sağlayan gelişen piyasalara akmaya başlamıştı.

Gelişen piyasalara yönelen bu fonlar bazı ülkeler üzerinde konsantre oldu ve net sermaye akışının yüzde 90'ı Brezilya, Çin, Hindistan, Endonezya, Meksika, Peru, Polonya ve Türkiye'ye yönelmişti.

2013 yılının ilkbaharında ABD ekonomisinin güçlendiğine ilişkin işaretler gelmesi, dönemin Fed Başkanı Ben S. Bernanke'nin 22 Mayıs 2013'te Kongre'de yaptığı konuşmada, yılın ilerleyen dönemlerinde, varlık alımlarının hızında yavaşlamaya gidilebileceğini söylemeye yöneltmişti.

Bernanke'nin bu açıklamasını 19 Haziran'daki basın toplantısında da tekrarlaması ile birlikte, uzun vadeli ABD tahvil faizleri hızlı bir yükseliş gösterirken, dolar diğer para birimleri ve özellikle gelişen ülke paraları karşısında güçlenmişti. 2013 yılının yaz dönemindeki bu sert hareketlere, varlık alımlarının azaltılmasının yarattığı öfke anlamına gelen "taper tantrum" dendi.

Bu açıklamanın ardından piyasalarda sert bir satış dalgası yaşandı. Türk varlıkları da bu satış dalgasından etkilendi ve Dolar/TL kuru 1,80'den 2,33 seviyesine kadar yükselmişti.