Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ''2011 yılına ilişkin açıklanan veriler ekonomideki dengelenme sürecinin arzu ettiğimiz şekilde gerçekleşmeye başladığını gösteriyor'' dedi.

Başçı, yılın ilk Enflasyon Raporunun tanıtıldığı basın toplantısında, ekim ayı sonunda bugüne kadar Euro Bölgesi'nde kamu borçlarının sürdürülebilirliğine dair endişelerin alınan politika tedbirlerine rağmen küresel iktisadi görünümü olumsuz etkilemeye devam ettiğini söyledi.

Başta Euro Bölgesi ekonomilerinde olmak üzere küresel ölçekte büyüme tahminlerinin aşağı yönlü güncellendiğinin anımsatan Başçı, bu doğrultuda gelişmiş ülkelerde para politikalarının normalleşme sürecinin uzun bir süre için öteleneceğine dair algılamaların güçlendiğini görüldüğünü anlattı.

2012 yılının başı itibariyle risk iştahında göreli bir iyileşme görülse de Euro Bölgesi'ne ilişkin sorunların çözümüne yönelik belirsizlerin sürdüğünü yineleyen Başçı, bu durumun artan bulaşıcılık riski ile birlikte küresel finans piyasalarındaki kırılganlığın devam etmesine neden olurken aynı zamanda esnek bir para politikası çerçevesine sahip olmanın önemini de ortaya koyduğunu söyledi.

Başçı, Merkez Bankası olarak geçen yılın ilk yarısında artan makro finansal riskler karşısında ekonomide kademeli olarak daha sağlıklı bir büyüme kompozisyonuna doğru yönlendirmeyi amaçladıklarının altını çizerek, şunları kaydetti:

''Bu çerçevede bir yandan kredileri makul oranlarda büyümesi için diğer kurumların katkısıyla birlikte gerekli tedbirleri alırken diğer taraftan döviz kurunun iktisadi temellerden her iki yönde de aşırı ölçüde sapmasına karşı politikalar uyguladık. 2011 yılına ilişkin açıklanan veriler ekonomideki dengelenme sürecinin arzu ettiğimiz şekilde gerçekleşmeye başladığını gösteriyor. Geçtiğimiz yılın ikinci yarısında net ihracatın büyümeye katkısı belirgin şekilde artarken cari işlemler dengesinde kayda değer bir iyileşme gördük. Makro finansal risklerin dengelenmesi konusunda arzu ettiğimiz sonuçları almakla birlikte yılın son çeyreğinde enflasyonda belirgin bir artış gözlendiği için para politikası duruşumuzu gözden geçirdik.''

Ekim ayından itibaren para politikasında önemli bir sıkılaştırmaya gittiklerini anımsatan Başçı, bu çerçevede faiz koridorunun yukarı doğru genişletildiğini söyledi.

Başçı, ''Para Politikası Kurulu olarak enflasyon görünümünün orta vadeli hedeflerle uyumlu olması için para politikasındaki sıkı duruşun bir müddet daha devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz'' dedi.

Başçı, küresel ekonomiye dair belirsizliklerin sürmesi dolayısıyla para politikasında esnekliğin korunmasının uygun olacağı kanaatinde olduklarını ifade etti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, yılbaşı itibarıyla risk iştahında göreli bir iyileşme görülse de Euro Bölgesi'ne ilişkin sorunların çözümüne yönelik belirsizliklerin sürdüğünü belirterek, ''Bu durum, artan bulaşıcılık riski ile birlikte küresel finans piyasalarındaki kırılganlığın devam etmesine neden olurken, aynı zamanda esnek bir para politikası çerçevesine sahip olmanın önemini de ortaya koyuyor'' dedi.

Başçı, yılın ilk Enflasyon Raporunun tanıtıldığı basın toplantısında, bir önceki Enflasyon Raporu'nun yayımlandığı ekim sonundan bugüne Euro Bölgesi'nde kamu borçlarının sürdürülebilirliğine dair endişeler, alınan politika tedbirlerine rağmen küresel iktisadi görünümü olumsuz etkilemeye devam ettiğini anlattı.

Başta Avro Bölgesi ekonomilerinde olmak üzere küresel ölçekte büyüme tahminlerinin aşağı yönlü güncellendiğini, bu doğrultuda, gelişmiş ülkelerde para politikalarının normalleşme sürecinin uzun bir süre için öteleneceğine dair algılamaların güçlendiğini belirten Başçı, ''2012 yılının başı itibarıyla risk iştahında göreli bir iyileşme görülse de, Euro Bölgesi'ne ilişkin sorunların çözümüne yönelik belirsizlikler sürüyor. Bu durum, artan bulaşıcılık riski ile birlikte küresel finans piyasalarındaki kırılganlığın devam etmesine neden olurken, aynı zamanda esnek bir para politikası çerçevesine sahip olmanın önemini de ortaya koyuyor'' diye konuştu

Başçı, Merkez Bankası olarak 2011 yılının ilk yarısında artan makro finansal riskler karşısında ekonomiyi kademeli olarak daha sağlıklı bir büyüme kompozisyonuna doğru yönlendirmeyi amaçladıklarını ve bu çerçevede, bir yandan kredilerin makul oranlarda büyümesi için diğer kurumların katkısıyla birlikte gerekli tedbirleri alırken, diğer yandan döviz kurunun iktisadi temellerden her iki yönde de aşırı ölçüde sapmasına karşı politikalar uyguladıklarını belirtti.

2011 yılına ilişkin açıklanan verilerin ekonomideki dengelenme sürecinin arzu edilen şekilde gerçekleşmeye başladığını gösterdiğine işaret eden Başçı, geçtiğimiz yılın ikinci yarısında net ihracatın büyümeye katkısı belirgin şekilde artarken, cari işlemler dengesinde kayda değer bir iyileşme görüldüğünü anlattı.

Makro finansal risklerin dengelenmesi konusunda arzu ettikleri sonuçları almakla birlikte, yılın son çeyreğinde enflasyonda belirgin bir artış gözlendiği için para politikası duruşunu gözden geçirdiklerini dile getiren Erdem Başçı, şöyle devam etti:

''Ağustos ayından itibaren küresel risk iştahındaki bozulmanın devam etmesi Türk lirasının aşırı değer kaybetmesine yol açarak enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaya başladı. Buna ilaveten, Ekim ayında fiyatı yönetilen/yönlendirilen ürünlerdeki yüksek oranlı fiyat ayarlamaları ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki gelişmeler de kısa vadede enflasyonda öngörülenin üzerinde bir artışa neden oldu. Bu durumun beklentileri bozmasına izin vermemek için Ekim ayından itibaren para politikasında önemli bir sıkılaştırmaya gittik. Bu çerçevede, faiz koridorunu yukarı doğru genişlettik ve bir hafta vadeli repo ihalesi ile yapılan Türk lirası fonlama miktarını ayarlayarak ortalama fonlama maliyetini belirgin şekilde yükselttik.

Para Politikası Kurulu olarak enflasyon görünümünün orta vadeli hedeflerle uyumlu olması için para politikasındaki sıkı duruşun bir müddet daha devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca, küresel ekonomiye dair belirsizliklerin sürmesi nedeniyle de para politikasında esnekliğin korunmasının uygun olacağı kanaatindeyiz.''

Uygulanan politikaların etkisiyle son dönemde getiri eğrisinin aşağı yönlü bir eğim aldığını, bu durumun para politikası duruşunun sıkı olduğunu gösterdiğini aktaran Başçı, ayrıca, Ekim ayından bu yana kredi faizlerinde de kayda değer bir artış gözlendiğini, böylelikle, kredi artış oranının da daha makul seviyelere doğru gerilediğini söyledi.

Türk lirasındaki değer kaybının sürmesinin de kısa vadeli tahminlerin sapmasına yol açan bir diğer gelişme olduğunu bildiren Başçı, yılın son çeyreğinde temel enflasyon göstergelerinin döviz kuru gelişmelerinin gecikmeli etkilerine bağlı olarak artış eğilimini koruduğunu, bu artışın esas olarak temel mal fiyatlarından kaynaklandığını kaydetti.

-İhracatta artış-

Erdem Başçı, 2011 yılının ikinci yarısında iktisadi faaliyetin, sınırlı bir miktar yavaşlamakla birlikte, gücünü koruduğunu, GSYİH verilerinin, 2011 yılının üçüncü çeyreğinde yurt içi nihai talebin Ekim Enflasyon Raporu'nda ortaya konulan görünüme kıyasla daha güçlü olduğunu gösterdiğini bildirdi.

Dolayısıyla, bu döneme ilişkin çıktı açığı tahminlerini yukarı yönlü güncellediklerini belirten Erdem Başçı, şöyle devam etti:

''Büyümenin kompozisyonundaki dengelenme ise beklediğimiz şekilde daha belirgin hale geldi. Küresel ekonomideki zayıf seyre rağmen ihracatın artmaya devam ettiğini, ithalattaki gerileme eğiliminin ise sürdüğünü görüyoruz. Bu doğrultuda, uzun bir aradan sonra ilk defa net dış talep yıllık bazda büyümeye pozitif katkı yapmış oldu.

2011 yılının son çeyreğine ilişkin göstergeler yurt içi nihai talebin yatay seyrini koruduğunu ve ekonomideki dengelenmenin öngördüğümüz şekilde sürdüğünü gösteriyor. Önümüzdeki dönemde parasal sıkılaştırmanın da etkisiyle yurt içi nihai talep büyümesinin sınırlı kalmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Nitekim yakın döneme ilişkin kredi ve sipariş verileri bu görünümü destekliyor. Bu çerçevede, enflasyon tahminlerimizi oluştururken yılın ilk aylarında yurt içi talebin yavaşlamaya devam ettiği bir görünümü esas aldık.

Konuşmamın başında da belirttiğim gibi, Ekim Enflasyon Raporu'nu yayımladığımız tarihten bu yana küresel büyüme tahminleri özellikle Euro Bölgesi kaynaklı olarak belirgin şekilde aşağı yönlü güncellendi. Bunun bir yansıması olarak, Türkiye için ihracat ağırlıklı küresel büyüme endeksine ilişkin projeksiyonlar da dış talebimizde bir önceki döneme kıyasla daha düşük bir büyüme görünümü ortaya koyuyor. Dolayısıyla, tahminlerimizi oluştururken dış talebin bir önceki döneme kıyasla daha zayıf seyrettiği bir çerçeveyi esas aldık.''

Merkez Bankası Başkanı Başçı, çıktı açığı tahminlerini, üçüncü çeyrekte iktisadi faaliyetin beklenenden daha güçlü gerçekleşmesi nedeniyle, 2011 yılının ikinci yarısı için yukarı yönlü güncellediklerini, bununla birlikte, küresel büyüme görünümündeki bozulma nedeniyle, orta vadede toplam talep koşullarının enflasyondaki düşüşe verdiği desteğin bir önceki rapor dönemine kıyasla daha belirgin olacağı bir görünümü esas aldıklarını vurguladı.

Emtia ve petrol fiyatlarına ilişkin varsayımları ise sınırlı oranda yukarı yönlü güncellediklerini, bir önceki Rapor'da 100 ABD doları olan petrol fiyatları varsayımının, son dönemdeki gelişmeler ve vadeli fiyatları göz önüne alarak 2012 yılı için 110 ABD dolarına, 2013 yılı için ise 105 ABD dolarına çıkarıldığını belirten Başçı, aynı doğrultuda, ithalat fiyatlarına dair varsayımları da sınırlı ölçüde yükselttiklerini belirterek, ''Ayrıca, gıda fiyatlarının yıllık artış oranına dair varsayımımızı tahmin ufku boyunca yüzde 7,5 olarak koruduk'' dedi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, ''Enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2012 yılı sonunda orta noktası yüzde 6,5 olmak üzere yüzde 5,1 ile yüzde 7,9 aralığında, 2013 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 5,1 olmak üzere yüzde 3,3 ile yüzde 6,9 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz'' dedi.

Başçı, yılın ilk Enflasyon Raporunun tanıtıldığı basın toplantısında, tahminleri oluştururken para politikasındaki sıkı duruşun bir müddet daha devam edeceğini; bu doğrultuda kredilerin yıllık büyüme eğiliminin yüzde 15 civarında seyredeceğini, Türk lirasının ise ılımlı bir değerlenme eğilimi sergileyeceğini varsaydıklarını anlattı.

Enflasyon 2011 yılı sonunda yüzde 10,45 seviyesine ulaşarak hedefin belirgin olarak üzerinde gerçekleştiğini, Merkez Bankası Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca, enflasyonun hedeften belirgin olarak sapması durumunda sapmanın nedenlerini ve alınması gereken önlemleri Hükümete yazılı olarak bildirilmesi ve kamuoyuna açıklanması gerektiğini belirten Başçı, ''Bugün Hükümete göndereceğimiz açık mektubu saat 12.00'de internet sayfamızda yayımlamak suretiyle kamuoyu ile paylaşacağımızı da burada duyurmakta fayda görüyorum'' dedi.

Şimdi tahminlerimize temel oluşturan makroekonomik görünüme ve varsayımlarımıza değineceğim. Öncelikle yakın dönem enflasyon gelişmelerini özetleyip, Ekim ayında paylaştığımız kısa vadeli tahminlerimizi 2011 yılının dördüncü çeyreğindeki gerçekleşmeler ile kıyaslamak istiyorum.

''Bu çerçevede, enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2012 yılı sonunda orta noktası yüzde 6,5 olmak üzere yüzde 5,1 ile yüzde 7,9 aralığında, 2013 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 5,1 olmak üzere yüzde 3,3 ile yüzde 6,9 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Orta vadede enflasyonun yüzde 5 hedefi düzeyinde istikrar kazanacağını öngörüyoruz'' diyen Başçı, sonuç olarak, talep ve maliyet unsurlarına ilişkin olarak son üç ay içinde kaydedilen gelişmelerin bir önceki Rapor'a kıyasla önemli bir değişime işaret etmediğinin ifade edilebileceğini belirtti.

-Yukarı yönlü güncelleme-

Erdem Başçı, şöyle devam etti:

''Buna karşın, başlangıç noktasının -yani yeni tahminlerimizin hemen öncesinde gerçekleşmiş olan enflasyon oranının- önceki Rapor'a kıyasla daha yüksek bir seviyede oluşması nedeniyle 2012 yıl sonu enflasyon tahminimizi yukarı yönlü güncellemiş bulunuyoruz.

Rapor'da da ayrıntılı şekilde anlatıldığı gibi, 2011 yılında döviz kuru ve emtia fiyatlarındaki birikimli artışlar, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki hızlı yükseliş ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki gelişmeler sonucunda enflasyon yüksek seviyelere çıkmış bulunuyor. Enflasyonun yılın ilk çeyreğinde bu seviyeleri koruyacağını, ikinci çeyrekten itibaren ise kademeli bir düşüş eğilimi sergileyeceğini tahmin ediyoruz. Ekim ayından bu yana uyguladığımız sıkı para politikası, beklentileri kontrol altına alarak fiyatlama davranışlarının bozulmasını engellemektedir. Dolayısıyla, geçici fiyat hareketlerinin yıllık enflasyon üzerindeki birikimli etkileri 2012 yılında kademeli olarak ortadan kalktıkça enflasyonun aşağı yönlü bir seyir izlemesini bekliyoruz. Bu çerçevede, enflasyondaki düşüşün özellikle yılın son çeyreğinde belirginleşeceğini tahmin ediyoruz.

Enflasyon görünümüne dair risklere geçmeden önce bir konuya özellikle değinmek istiyorum. Dikkat ederseniz 2012 yılsonu için yüzde 5 hedefimizin üzerinde bir tahmin verdim. Çünkü enflasyonu hemen 2012 yılının sonunda hedefe getirmenin oldukça maliyetli olabileceğini düşünüyoruz. Mevcut durumda yüzde 10,45 olan enflasyonu 12 ay içinde yüzde 5 düzeyine düşürmek iktisadi faaliyette arzu edilmeyen dalgalanmalara yol açabilecektir. Bu nedenle hedefe ulaşma sürecinin yaklaşık bir buçuk yıllık bir zaman dilimine yayılmasının daha uygun olacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla, enflasyonun yüzde 5'lik hedefe 2013 yılının ortalarında ulaşacağı bir çerçeveyi esas aldık. Öte yandan, önümüzdeki dönemde risk iştahının belirgin şekilde iyileşmesi ve gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının tekrar hızlanarak Türk lirasındaki değerlenmenin baz senaryodaki varsayımımıza kıyasla daha güçlü olması durumunda, hedefe 2012 yılının sonunda ulaşılması mümkün olabilecektir.

Bu noktada, açıklanacak her türlü yeni veri ve haberin para politikası duruşunu değiştirmemize neden olabileceğini tekrar vurgulamak isterim. Dolayısıyla, tahminlerimizi oluştururken para politikasının görünümüne ilişkin ifade etmiş olduğum varsayımlar tarafımızca verilmiş bir taahhüt olarak algılanmamalıdır.''

Enflasyon görünümüne dair riskleri nasıl değerlendirdiklerine de değinen Erdem Başçı, kısa vadede enflasyonun yüksek seyrini sürdürecek olması nedeniyle oluşabilecek ikincil etkilerin yarattığı riske dikkati çekti.

Erdem Başçı, 2011 yılının son üç ayında tüketici fiyatlarının birikimli artış oranının yüzde 5,66 olduğunu, bu artışın 2012 yılının son çeyreğine kadar yıllık enflasyon hesabının içinde kalacağını, bu nedenle önümüzdeki dönemde enflasyonun ana eğilimi hedefle uyumlu seviyelere gerileyecek olsa dahi, 12 aylık birikimli fiyat artışları ile ölçülen enflasyon yılın son çeyreğine kadar hedefin belirgin olarak üzerinde seyredebileceğini ifade etti.

''Ekim ayından itibaren gerçekleştirdiğimiz parasal sıkılaştırma ikincil etkilerin ortaya çıkma olasılığını azaltmış olsa da, önümüzdeki dönemde enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarını dikkatle takip ederek orta vadeli enflasyon görünümünün hedefle uyumlu olması için gereken tedbirleri alacağımızı tekrar vurgulamakta fayda görüyorum'' diyen Başçı, küresel ekonomiye dair belirsizliklerin devam etmesinin para politikasında esnek bir yaklaşıma sahip olmanın önemini ortaya koyduğunu vurguladı.

Raporda sunulan orta vadeli görünümün Avro Bölgesi'ndeki sorunların kademeli bir şekilde çözüleceği ve küresel ekonomide ek bir kötüleşme olmayacağı varsayımına dayandığını belirten Başçı, bununla birlikte, Avro Bölgesi'ndeki sorunların çözümünün beklenenden uzun ve sancılı olma olasılığı hem küresel büyüme hem de risk iştahına dair aşağı yönlü risk oluşturduğunu bildirdi.

-Olumlu algılama-

Öte yandan, çözüme yönelik atılan adımların beklenenden daha hızlı ve kararlı bir şekilde sonuçlandırılması halinde ise küresel ekonomiye dair öngörülenden daha olumlu bir algılama ortaya çıkabileceğini belirten Erdem Başçı, böyle bir durumun, gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının uyguladığı miktarsal genişleme politikasının da etkisiyle risk iştahını güçlendirerek gelişmekte olan ülkelere yönelen sermaye akımlarını tekrar hızlandırabileceğini kaydetti.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, konuşmasını şöyle tamamladı:

''Sonuç olarak, Avro Bölgesi'ne ilişkin süregelen sorunlar ve buna yönelik tedbirlerin etkililiğine ilişkin belirsizlikler, önümüzdeki dönemde küresel piyasalardaki oynaklığın süreceğine işaret ediyor. Bu görünümün, birden fazla aracın kullanıldığı esnek para politikası yaklaşımını gerekli kıldığı kanaatindeyiz. Önümüzdeki dönemde küresel ekonomideki gelişmeleri yakından izleyerek üzerimize düşen tedbirleri gecikmeksizin almaya devam edeceğimizi bir kez daha ifade etmekte fayda görüyorum.

Enflasyon görünümüne dair bir diğer risk unsuru petrol fiyatlarına ilişkin belirsizliklerdir. Her ne kadar küresel iktisadi görünümün zayıf seyri emtia fiyatları üzerinde aşağı yönlü baskı oluştursa da, son dönemde petrol arzına dair sorunların belirginleşmesinin, enerji fiyatlarının görünümüne ilişkin yukarı yönlü bir risk unsuru olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Böyle bir riskin gerçekleşmesi halinde, geçici fiyat hareketlerine tepki vermeyeceğimizi, ancak beklentilerin bozulmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğimizi tekrar vurgulamak istiyorum.

Para politikası stratejimizi oluştururken maliye politikasına ilişkin gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceğiz. Rapor'da baz senaryoda yer alan enflasyon tahminlerimiz Orta Vadeli Program'da belirlenen çerçeveyi esas alıyor, dolayısıyla mali disiplinin devamını öngörüyor. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşumuzu güncellememiz söz konusu olabilecektir.

Önümüzdeki dönemde para politikasını oluştururken, fiyat istikrarının kalıcı olarak tesis edilmesine odaklanmaya ve finansal istikrarı gözetmeye devam edeceğiz. Bu süreçte Bankamız ve diğer kurumlarca alınan finansal istikrara yönelik önlemlerin enflasyon görünümü üzerindeki etkisini de dikkatle değerlendireceğiz. Orta vadede mali disiplini kalıcı hale getirecek ve tasarruf açığını azaltacak yapısal reformların güçlendirilmesinin, ülkemizin kredi riskindeki göreli iyileşmeye katkıda bulunarak fiyat istikrarını ve finansal istikrarı destekleyeceğini düşünüyoruz. Bu yönde alınacak mesafe aynı zamanda para politikasının hareket alanını genişletecek ve uzun vadeli kamu borçlanma faizlerinin düşük düzeylerde kalıcı olmasını sağlayarak toplumsal refahı destekleyecektir. Bu çerçevede, Orta Vadeli Program'ın gerektirdiği yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda atılacak adımların büyük önem taşıdığını hatırlatarak konuşmama son veriyor ve katılımınız için hepinize teşekkürlerimi sunuyorum.''

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ''Toplam yatırım pastası içinde gelişmekte olan ülkelerin payında bir artış gözlenebilir. Bu olabilecek bir senaryo'' dedi.

Başçı, enflasyon raporunun açıklandığı toplantıda soruları da yanıtladı.

Enerji fiyatlarına ilişkin bir soru üzerine Başçı, enerjiye ilişkin otomatik fiyatlama mekanizmalarının çalışacağını varsaydıklarını belirtti.

Yüzde 10,5'a yakın bir enflasyon seviyesinden yüzde 5'e düşmenin bir yıl içinde mümkün olduğunu belirten Başçı, şöyle devam etti:

''2013 yılının ortalarında yüzde 5'e gelmesini öngörüyoruz. Fakat buna mukabil şöyle bir senaryo var; bu tabii çok tartışılabilir. Gelişmekte olan ülkeler bu defa ayrışacak. Yani Lehman krizinde olmayan şey bu defa olacak diye bir yaklaşım var. En son katıldığım Davos'taki toplantıda da bu tema biraz ön plandaydı. Çünkü bu defa kriz seçici olarak vuruyor. En zayıf ülkeyi vuruyor. Büyüme açısından da öyle, diğer göstergeler, kredi riski açısından da öyle.''

Gelişmekte olan ülkelerde ise kamu maliyesi açısından sorun olmadığını anımsatan Başçı, ''Bazı ülkelerde bütçe açıkları yüksek ama çok az bunların sayısı... Türkiye, bütçe disiplini, mali disiplin iyi olan ülkelerden birisi. Ona ilaveten bankacılık sektörleri de bu ülkelerde iyi'' dedi.

Bu ülkelerde ciddi bir kredi açlığı bulunduğunu da hatırlatan Başçı, ''O yüzden Avrupa'nın kendi içinde seçici olarak etkilediğini gördüğümüz bu kriz, gelişmekte olan ve gelişmiş ülkeleri de gene ülke bazında ayrıştırarak farklı sonuçlara yol açabilir. Öyle bir durumda toplam yatırım pastası içinde gelişmekte olan ülkelerin payında bir artış gözlenebilir. bu olabilecek bir senaryo'' dedi.

Erdem Başçı, böyle bir durumda döviz kurlarında da tekrar bir değerlenme baskısının söz konusu olabileceğinin altını çizdi.

2012 yılında önceliği enflasyondaki düşüşe verdiklerini belirten Başçı, ''Çünkü dış denge ile ilgili alınan tedbirler etki göstermeye başladı. O etki zaman içinde aylar geçtikçe daha fazla görülecek. O nedenle enflasyonun daha hızlı düşmesi olumlu karşılanır. Aktif bir politika çabasıyla değil de kendiliğinden değerlenme sonucunda enflasyon daha hızlı düşerse ve 2012 sonunda hedefe daha yakın olursak biz bunu tercih ederiz'' diye konuştu.

Başçı, finansal istikrarı da yine her zaman arka planda gözetmeye devam edeceklerini vurguladı.

Kredilerdeki artış konusunda artık kur etkisinden arındırılmış olarak konuşmaya başladıklarını söyleyen Başçı, bu varsayımların da kur etkisinden arındırılmış olarak yapıldığını kaydetti.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, döviz kurlarının daha hızlı şekilde enflasyonu etkileyen bir unsur olduğunu belirterek, ''O yüzden o anlamda enflasyonu düşürücü yönde katkı gelebilir. Çünkü şu ana kadar gelişmeler olumlu. Yıl sonuna kadar Türk Lirası'nda önemli değer kazancı gözlendi. Onun katkısı olacak. Bu ay olmazsa gelecek aydan itibaren bunun kademeli şekilde faydasını enflasyon üzerinde göreceğiz'' dedi.

Başçı, Merkez Bankası Enflasyon Raporunu açıkladığı toplantıda soruları da yanıtladı.

Kanunda kendilerine verilen temel amacın fiyat istikrarı ve finansal istikrara katkı yapmak olduğunu, bununla ilişkili olarak döviz kurlarındaki gelişmelere baktıklarını ifade eden Başçı, geçen sene enflasyonun hedefin altında olduğunu ve döviz kurlarındaki değerlenme baskısının enflasyonu hedefin belki daha da altına getirebilecek şekilde olduğunu söyledi.

Başçı, o zaman bunun finansal istikrar açısından sağlıklı bir gelişme olmayacağını öngörerek politika değişikliğini belirlediklerini, şu anda ise enflasyonun hedefin oldukça üzerinde olduğunu vurguladı.

Erdem Başçı, ''O yüzden temel amacımız olan fiyat istikrarı çerçevesinde konuya bakmamız gerekiyor. Sadece biz bunlara bakmıyoruz. Kredi gelişmeleri de talep unsurları açısından önemli gösterge. Kredi gelişmeleri hem dış denge hem iç denge açısından olumlu. Bizim ılımlı büyüme senaryosuyla uyumlu bir gelişme var kredi tarafında. Döviz kurları daha hızlı şekilde enflasyonu etkileyen bir unsur. Talep unsurları biraz daha gecikmeli enflasyonu etkiliyor ama döviz kurları daha hızlı şekilde yakın dönem enflasyonuna etki ediyor. O yüzden o anlamda da enflasyonu düşürücü yönde katkı gelebilir. Çünkü şu ana kadar gelişmeler olumlu. Yıl sonuna kadar Türk Lirası'nda önemli değer kazancı gözlendi. Onun katkısı olacak. Bu ay olmazsa gelecek aydan itibaren bunun kademeli şekilde faydasını enflasyon üzerinde göreceğiz'' dedi.

-''Faizlerle ilgili hedef oran vermiyoruz''-

Başçı, ''Faizlerle ilgili hedef oran verebilir misiniz?'' yönündeki bir soruya da bir hedef oran zikretmektense, bir hareket alanı vermek şeklinde politikaları olduğunu söyledi.

Başçı, fonlamayı normal dönemde yüzde 5,75'den yaptıklarını, fakat bankalararası piyasada fona ihtiyacı olan bankaların biraz daha yüksek faize muhatap olduklarını belirterek, şunları kaydetti:

''Ne kadar yüksek faize muhatap olacakları konusunda bir hedef vermiyoruz. Burada geniş bir harekat alanı var. Bu çok düşük de olabilir fonlamayı fazla artırırsak yüzde 5,75'e kadar düşebilir, fonlamayı bir miktar artırırsak yüzde 11'e kadar çıkma şansı olabilir. Oradaki esneklikten memnunuz. Değişen küresel şartlara risk iştahındaki değişikliklere bağlı olarak oradaki esnekliği kullanmak daha doğru olur. Fakat yine de yön vermek açısından Para Politikası Kurulu fonlama miktarıyla ilgili aralık verdi. Haftalık vadeli fonlamada 3 ile 7 milyar Türk Lirası arasında bir fonlama yapılacağına dair bir aylık süre için kurul bilgi verdi. Şu anda daha ziyade üst sınırına yakın devam ediyoruz. Buna rağmen Bankalararası piyasadaki faiz 5,75'in üzerinde oluşuyor. Bu bizim sıkı olduğumuzu gösteriyor. Oradaki 7 milyar sıkı.''

Başçı, Avro bölgesi borç krizi başladığında zorunlu karşılık oranlarında zaten bir indirim yaptıklarını, onun dışında bankalara sağladıkları bir esneklik bulunduğunu, Türk Lirası zorunlu karşılığına karşı döviz veya kısmen altın cinsinden zorunlu karşılık yatırabildiklerini söyledi.

Onun da makro ihtiyati araçlarda bir miktar destekleme anlamına geldiğini, bunun genişletici politika olarak düşünülebileceğini, çünkü maliyet kanalında bankaların maliyetini azaltıcı bir etki yaptığını ve bununla ilgili de adım attıklarını anlatan Başçı, raporda onunla ilgili bir sinyal olmadığını şartlar değişirse onunla ilgili gereken sinyalleri önce vererek daha sonra harekete geçebileceklerini söyledi.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, mevcut koşullarda ek parasal sıkılaştırmaya şu anda bir ihtiyaç görmediklerini bildirdi.

Başçı, Enflasyon Raporunun tanıtıldığı basın toplantısında soruları yanıtladı. İstisnai durumlarda ek parasal sıkılaştırma uyguladıklarını dile getiren Başçı, ek parasal sıkılaştırma içerisinde gerekirse kullanılabilecek döviz satımları da olduğunu, döviz satımlarıyla ilgili ekonomik literatüre bakıldığında, eğer Türk Lirası'na değer kazandıracak bir döviz müdahalesi yapmak düşünülüyorsa, bunun sterilize edilmemiş bir müdahale olması gerektiğini anlattı.

Başçı, müdahale ederken sistemin fonlama ihtiyacının bir yandan artacağını, kısa vadeli faizlerde yukarı yönlü bir baskı oluşacağını belirterek, buna izin vermek açısından da etkili bir müdahale yapılmak isteniyorsa yüzde 5,75'ten fonlama yapmamak gerektiğini söyledi.

Bu açıdan değerlendirildiğinde ek parasal sıkılaştırmanın güçlü, etkili ve geçici olması gerektiğini vurgulayan Başçı, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Neden durup dururken Merkez Bankası ek parasal sıkılaştırma yapsın? Normalde yapmaz. Eğer fiyat istikrarı ile ilgili özellikle bir kaygısı varsa, döviz kuru hareketlerinden fiyat istikrarına bir kaygısı varsa o zaman bunu yapar. 8 gün sürdü bizim yaptığımız ek parasal sıkılaştırma, 8 gün boyunca piyasaya fonlama yapmadık. 5,75'ten daha yukarı bir yerde faizler oluştu. Bu borçlanıp da Türk Lirası üzerinde değer kaybı yönünde spekülasyonu da engeller. Başka birtakım faydaları da var. Etkili oldu mu? Etkili oldu. Güçlü bir sıkılaştırma mıydı? Çok güçlü bir sıkılaştırmaydı gerçekten. Geçici miydi? Geçiciydi. Dolayısıyla bu amacına ulaştı. Gerekirse, benzer dönemler ilerde tekrar yaşanabilir.

Daha kısa süreli de olabilir. 8 günden daha kısa da sürebilir. Daha uzun sürmesi gerekirse daha uzun da sürebilir. Yeter ki sonuç alınsın. Amaç burada fiyat istikrarını garantiye almak. Şu anda biz fiyat istikrarı açısından herhangi bir risk görmüyoruz. Hatta öyle bir noktaya geldik ki, 'düzenli döviz satım ihalelerine son verdik, ama gerekirse gün içi aracını kullanabiliriz' şeklinde bir açıklama yaptık. O açıdan son derece rahatız. Şeffaflık açısından mevcut koşullarda ek parasal sıkılaştırmaya şu anda bir ihtiyaç görmüyoruz.''

Erdem Başçı, krediler tarafında da zaman zaman ek parasal sıkıştırma gerekebileceğini ifade ederek, krediler tarafında da bir ihtiyaç görmediklerini kaydetti.

Şu anda kredilerin büyüme hızının oldukça yavaşladığını, kredilerde son 12 aylık büyümeye bakmadıklarını, eğilime baktıklarını anlatan Başçı, eğilim olarak enflasyon rakamında son 14 haftanın ortalamasının kullanıldığını, orada da yüzde 10-15'ler arasında bir yerlerde seyrettiğini, oralardaki gelişmenin daha olumlu olduğunu ifade etti.

Başçı, kredi büyümesinin son derece yavaşlamış durumda olduğunu belirterek, ''O açıdan da ek parasal sıkılaştırmaya ihtiyaç görülmüyor. Ama görülürse bunu o amaçla da yapabiliriz. Kredilerdeki büyümeyi frenlemek açısından da zaman zaman fasılalarla ek parasal sıkılaştırmalar gözlemlenebilir. İhtiyaç olmazsa elbette yapmayız'' dedi.

Bugün için Avrupa'daki ülkelere bakıldığında, Avrupa'daki ülkelerin hangisinin borçlanma maliyeti yükseldiğinin, hangisini borçlanma maliyetinin düştüğünün, hangisinin reformlar konusunda güven verdiğinin ve mesafe katettiğinin, hangisinin o kadar çok güven vermediğinin faiz oranlarından fark edilebildiğine işaret eden Başçı, dolayısıyla piyasanın şu anda mali disiplin konusunda çok net bir şekilde ülkeleri ayrıştırabildiğini dile getirdi.

-''Türk Lirası tahvil piyasasının gelişmesi lazım''-

Erdem Başçı, tasarruf konusunda Türkiye'de finansal istikrar açısından iki şeyin bir arada gelmesinde fayda olduğuna değinerek, şunları kaydetti:

''Bunlardan birincisi Türk Lirası tahvil piyasasının daha da gelişmesi lazım. Türk Lirası tahvil piyasasının yalnızca özel sektör tarafından ihraç edilen tahvillerle zenginleşmesi, bu piyasanın daha likit daha derin hal alması değil buradaki vadelerin uzaması çok önemli. Burada ilk adımı bankalarımız attılar. Bankalarımız Türk Lirası tahvil ihraç etmeye başladılar ve daha da edecekler. Şimdi orada biz 3 yıldan daha uzun vadelilere ilave bir teşvik verdik. Zorunlu karşılık oranlarını daha düşük tutuyoruz. Üç yıldan uzun vadeli olanların. Şirketlerimiz de başlayabilirler, eğer belli bir noktaya gelirse, fiyat istikrarı belli bir noktaya gelir.

Hazinenin borçlanma faizleri düşük seviyelerde kalır ve hazinenin borçlanma ihtiyacı azalmaya devam eder Türkiye'deki mali disiplin sayesinde. O zaman burada Türkiye'de özel sektöre bir yer açılacak. Özel sektör ilerde belki hemen değil ama bundan 5 yıl sonra proje kredilerini Türk Lirası bazında alabilir hale gelebilirse, uzun vadeli proje kredilerini Türk Lirası bazda almaya başlarsa ister doğrudan borçlanarak olsun tahvil piyasasında, ister bankalar aracılığı ile borçlanarak olsun, bu çok sağlıklı bir gelişme olacak. Geliri Türk Lirası olan projeler için Türk Lirası finansman sağlanmış olacak. Bunun olabilmesi için 'bu uzun vadeli tahvilleri kim tutacak' sorusunun sorulması lazım. Türkiye'deki yatırımcıların genellikle yatırım ufku çok kısa. 3 yıl, 5 yıl, 10 yıl vadeli tahvilleri kim tutacak? Bunları kurumsal yatırımcıların tutması gerekiyor.''

En önemli kurumsal yatırımcıların da bireysel emeklilik fonları ile sigorta şirketleri olduğuna değinen Başçı, Türkiye'de her ikisinin de çok küçük olduğunu ve yeterince gelişmediğini dile getirdi.

Başçı, bunların her ikisi ile ilgili de yapılacak reformlar, atılacak adımların Türkiye'de finansal istikrara çok büyük katkı yapacağına işaret ederek, ''Şu ana kadar alınmış olan en önemli önlem nedir tasarrufları artırıcı önlem diye bakıldığında? Emeklilik yaşının tekrar 65'e çıkartılması Türkiye'de tasarrufları artırıcı en önemli yapısal adımdır. Bir ülkede 42 yaşında emekli olabiliyorsanız, 'devlet bana nasılsa bakacak benim tasarruf etmeme gerek yok' diyorsanız tasarruf etmiyorsunuz. Bu da kademeli bir şekilde etkisini gösterecektir. İşgücüne yeni katılan birisi 65 yaşında emekli olacak. Gerek kamudaki tasarruflar açısından gerek özel sektör tasarrufları açısından faydası olacaktır.'' diye konuştu.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ''Tam olarak Türkiye tasarruf eder hale gelmediği sürece Türkiye cari açık verecek bir miktar. Cari açık Türkiye için normal'' dedi.

Başçı, Merkez Bankası Enflasyon Raporunu açıkladığı toplantıda soruları yanıtladı. Bir soru üzerine Başçı, Türk Lirası simge yarışmasının aşamalı bir süreç olduğunu, o süreçle ilgili önemli bir kısmının bitirildiği dile getirerek, yarışma jürisinin tamamlandığını, fakat bunun onay sürecinin olduğunu ve yetkili kurullarda değerlendirildiğini, bu sürecin çok fazla uzamayacağını, şubat ayı içinde bu konuyu kamuoyuyla paylaşacaklarını kaydetti.

Başçı, bir gazetecinin ''Faiz lobisi''ne ilişkin sorusu üzerine de şunları söyledi:

''Arzu edenler vardır, faizler yüksek olsun isteyenler de vardır, düşük olsun isteyen de vardır. Borç veren, tasarruf eden faizler yüksek olsun ister. Borçlanan, faiz düşük olsun ister. Diğer taraftan döviz kurlarıyla ilgili, ihracatçı döviz kurlarının yüksek olmasını ister. İthalatçı döviz kurlarının düşük olmasını ister. Bunların her birisi kendi içinde elbette Türkiye'de söz söylenebilir yapılar. Arzu ettiğini söyleyebilir.

Fakat bizim açımızdan fiyat istikrarı ve finansal istikrar dilinden konuşmak daha sağlıklı. O yüzden biz çok fazla o terminoloji ile konuşmak istemiyoruz. Belki 7-8 yıl önce zaman zaman konuşuluyordu Merkez Bankası tarafından ifade ediliyordu. Ben çok bir faydasını görmedim. Biz fiyat ve finansal istikrar cinsinden konuşsak daha sağlıklı olur. iletişimiz de daha rahat olur diye düşünüyoruz.''

Cari açıkta iki tane konu bulunduğunu, bunlardan birisinin Türkiye'nin tasarruf açığıyla ilgili konu olduğunu dile getiren Başçı, tam olarak Türkiye tasarruf eder hale gelmediği sürece Türkiye'nin bir miktar cari açık vereceğini, bunun da Türkiye için normal olduğunu belirtti.

Erdem Başçı, yatırımların Gayri Safi Milli Hasılaya oranının daha yeni yüzde 22'ler seviyesine kadar yükseldiğine değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Eğer Türkiye yatırım yapacaksa büyüme potansiyelini hayata geçirecekse o zaman bu yatırımları nereden finanse edecek? Yurt içindeki yüzde 22'ye tasarruflar buna yetmiyor. O zaman yurt dışındaki tasarrufları kullanacaksınız. Zaman içinde bu yapısal tedbirler alınıp da bunların meyveleri görüldüğü sürece kademeli bir şekilde cari denge yapısal olarak daralacak ama bu vakit alacak bir konu.

Bir de bunun konjonktürel tarafı var. Bu da küresel parasal genişleme ile ilişkili. Dünyada çok miktarda kısa vadeli bol ve ucuz finansman var. Bu finansmandan yararlanarak konjonktürel büyümeden de Türkiye'de borçlanma geçen sene hızlandı. Biz de buna karşı biraz tedbir almaya çalıştık. Aşırı kısa vadeli yabancı para cinsinden borçlanma olmasın bir de miktar olarak da aşırıya gitmesin şeklinde tedbir aldık. bu tedbirlerin etkisini gördüğümüz için konjonktürel tarafında yeterli tedbirleri aldığımızı düşünüyoruz. Konjoktürel tarafta atılan adımlar başarılı oldu ve bunun 2012 yılında sonuçlarını göreceğiz.''

Türkiye'de bakıldığında kamuda o kadar büyük bir tasarruf açığının şu an itibariyle olmadığına işaret eden Başçı, o yüzden özel kesimin borçlanmalarının cari açığı sürüklediğini, burada da önemli mesafe alındığını belirtti.

-''Bizim bir müddetimiz FED'in bir müddetinden daha kısa''-

Başçı, rezervlerdeki altın payıyla ilgili olarak altını satın almak şeklinde değil de Türk Lirası zorunlu karşılıkları daha fazla altın tutabilir haline getirmek için sistem açısından altın tutma payının belki gözden geçirilebileceğini dile getirerek, ama henüz onunla ilgili net bir sinyal vermediklerini, gelişmelere göre bakmak gerektiğini anlattı.

Bir gazetecinin, ''Merkez Bankası'nın sıkı duruşu ne kadar devam eder?'' sorusuna ise ''En son Para Politikası Kurulundaki ifade 'bir müddet'. Bizim bir müddetimiz FED'in bir müddetinden daha kısa. Ama ne kadar kısa, onu göreceğiz'' dedi.

Başçı, Amerikan Merkez Bankasının açıklamasının etkili olduğunu, bütün gelişmekte olan ülkelerin para birimi ve Türk Lirası'nın, dolara karşı değer kazandığını ifade ederek, ''Zorunlu karşılıklarla ilgili vade bazında farklılaştırma yapılmış durumda, orada şimdilik bir değişiklik düşünmüyoruz. Oradaki durumu muhafaza ediyoruz. Uzun vadede bir avantaj var. Türk parasında da yabancı parada da var'' diye konuştu.

Yeni enflasyon patikasının soğuktan kaynaklı gıda fiyatlarında dalgalanmalarını da içerip içermediğine ilişkin bir soru üzerine, Başçı, hava koşullarının her zaman dışsal faktör olduğunu, olumlu ya da olumsuz mutlaka etkilerinin bulunduğunu anımsattı.

Ulaştırma şartlarındaki zorlukların, ürün bazında farklı etkilerinin söz konusu olabileceğini anlatan Başçı, bunların dışsal birtakım faktörler olduğunu, beklentileri bozmadığı sürece çok fazla tepki vermeye gerek olmadığı görüşünü aktardı.

Uluslararası gıda fiyatlarına bakılabileceğini anlatan Başçı, burada enteresan gelişmeler olabileceğini, küresel gıda fiyatlarının çok kötü gitmediğini söyledi.

-''Yunanistan çözüme yakın''-

Yunanistan konusunun çözüme yakın gibi göründüğünü ifade eden Başçı, ancak biraz izlemek gerektiğini, orada en büyük eksikliğin ''collective action clause'' maddesinin Yunanistan tahvillerinde olmamasından kaynaklandığını söyledi.

Başçı, şöyle devam etti:

''Alacaklının bir kısmı ile anlaşsanız bile küçük kısmı 'hayır ben paramın tamamını geri istiyorum' diyebilir. Böyle bir zorluk var. Orada bir konsensüs sağlamakta biraz zorlanıyorlar.''

Başçı, bu noktadan sonra Yunanistan'ın çok fazla tek başına Türkiye'yi etkilemeyeceğini ifade ederek, İtalya ve İspanya, Portekiz, İrlanda'nın izlenmesinde yarar olduğunu söyledi.

Başçı, ''Herkes şu anda Avrupa uzmanı olduğu için bizim ilave katkımız sınırlıdır. Gerçekten herkes çok yakından izliyor'' yorumunu yaptı.

Genel olarak Davos'ta edindiği izlenimi paylaşan Başçı, ''Yeni değişen hükümetler aşağı yukarı her birisi Almanya gibi konuşuyor, mali disiplinin öneminden bahsediyor'' dedi.

-Türk Lirası'nın değeri...-

Türk Lirası'nın değeriyle ilgili olarak ise Başçı, şu görüşleri paylaştı:

''Merkez Bankası bununla ilgili ne zaman konuşmalı; istisnai durumlarda konuşmalı. Biz de o konuşmalarımızı yaptık. 'Bir dolar eşittir bir Türk Lirası olur mu' diye konuşulduğu zaman konuştuk, harekete geçtik. Bir de 'bir dolar eşittir iki, iki buçuk Türk Lirası olur mu' diye toplumda konuşulduğu zaman konuştuk ve harekete geçtik. Onun dışında enflasyon raporundaki varsayım, bugün için bulunduğumuz seviyelere yakın. Onun ötesinde de baz senaryonun dışında ilave değerlenme olursa bu elbette enflasyonun daha hızlı düşmesine yarayacak.''

-Cari açık...-

Cari açıkla ilgili, eskiden beri bunun aşırı hızlı bir borçlanma sorunu olduğunu ifade ettiklerini anımsatan Başçı, kredileri odaklanmakta fayda olduğunu anlattı.

Başçı, kredilerin bugünkü artış hızına bakıldığında cari açıkla ilgili çok fazla riskin yakın zamanda ön plana çıkabileceğini tahmin etmediklerini bildirdi.

Mevduat artışıyla daha uyumlu bir kredi artışının dış dengeyle ilgili pek çok soruyu bertaraf edeceğini anlatan Başçı, şöyle devam etti:

''Gözlerden daha uzak hale getirecektir. Onu nerede göreceğiz? İthalat gelişmelerinden izleyeceğiz. İthalat gelişmeleri şu an son derece makul. Harcama yapacaksanız önce paranızın olması lazım. Bu parayı da borçlanarak buluyorsunuz. Döviz kurları da elbette etkili ama o ikinci planda kalan faktör diye yaklaşıyoruz. Buradan şu çıkarılmasın; Türk Lirası tekrar finansal istikrarı tehdit edecek kadar değer kazanırsa o zaman da ona karşı alabileceğimiz tedbirler var. Esnek para politikası yaklaşımı o tür bir esnekliğe de sahip. Ama şu anda çok yakın bir risk olarak görmüyoruz, gördüğümüz zaman söyleriz.''