Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ''Türkiye bu yıl yüzde 4 büyümeyi başarırsa, yumuşak inişi başarmış olacaktır'' dedi.

Şimşek, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde düzenlenen ''Uluslararası tartışma ortamında transfer fiyatlandırması'' konulu sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, dünya ekonomisinin güçlü bir toparlanmaya girdiği dönemde, özellikle AB'deki ve diğer gelişmiş ülkelerdeki borç sorunuyla karşı karşıya kalındığını ve ivme kaybına uğradığını söyledi.

Şimşek, son bir iki aydır, atılan adımlar, alınan tedbirler ve reform çalışmalarıyla piyasaların nefes aldığını anlattı.

AB'nin Türkiye için önemine işaret eden Şimşek, AB'de risklerin düşük olasılık da olsa sürdüğünün altını çizdi. Şimşek, ''Önemli bir kriz bertaraf edildiyse de bölgeye ilişkin riskler devam ediyor. Borç krizini aşmak için önemli adımlar atılıyor'' dedi.

AB'de gerçekleştirilen reformları anımsatan Şimşek, ülkelerin yeni bir takım mali kuralları onayladığını, bu kuralların mali disiplini tesiste çok önemli olduğunu söyledi.

Piyasalarda bugünkü iyimserliği besleyen temel faktörün Avrupa Merkez Bankası'nın attığı adımlar olduğunu belirten Şimşek, Avrupa Merkez Bankası'nın bankalara ucuz, uzun vadeli kredi aktardığını hatırlattı.

Bakan Şimşek, ''Avrupa Merkez Bankası, Avrupa'da siyasilerin attığı reformlara paralel bol keseden para basmaya başlamış durumda. Bilanço ikiye katlanmış durumda'' dedi.

Son dönemde ABD'de gelen haberlerin de olumluya döndüğünü söyleyen Şimşek, burada en önemli konunun istihdam olduğunu, ülkedeki istihdamın yüzde 8,3'e kadar gerilediğini hatırlattı. İşsizliğin aşağı yönlü trendinin iyimserliği beslediğini anlatan Şimşek, ABD Merkez Bankası'nın da bu dönemde, krizin yaralarını sarmak, ekonomiyi canlandırmak için inanılmaz dozda para basmayı tercih ettiğini hatırlattı.

-Yumuşak iniş...-

Türkiye'nin, 2011 yılında muhtemelen dünya ekonomisinin büyümesinin 2 katı bir hızla büyüdüğünü kaydeden Şimşek, ''Dünya ekonomisinin yüzde 4 büyüyeceğini düşünürsek, Türkiye muhtemelen yüzde 8'in üzerinde büyüme yakaladı 2011 yılında'' dedi.

Mehmet Şimşek, Türkiye'nin makroekonomik temellerini ciddi anlamda iyileştirdiklerini, kamu finansman dengelerinde birçok ülkenin ''imrenerek izlediği'' bir noktaya gelindiğini, kamu finansman dengelerinde ciddi bir iyileşme olduğunu anlattı.

Birçok açıdan yapısal reformların uygulamaya konulduğunu, Türkiye'nin kriz sonrası dönemdeki güçlü performansının bir tesadüf olmadığını dile getiren Şimşek, şöyle dedi:

''Gerek dünya ekonomisindeki yavaşlama, gerekse Avro Bölgesindeki borç sorunları nedeniyle, gerekse bizim iç talebimizin bir miktar daha makul seviyelere çekilmesi için hükümet olarak bizim aldığımız tedbirlerle birlikte, biz 2012 yılında büyümenin daha makul düzeylere, yüzde 4'e geleceğini öngörüyoruz. Her ne kadar başlangıçta piyasalar buna temkinli yaklaştıysa da, biraz bunu aşırı iyimser bulduysa da, son haftalarda gözlemlediğim kadarıyla piyasalarda bu büyümeye artık 'herhalde olur', 'hatta bunu aşarız' diyen de birçok ses var. Türkiye eğer yüzde 4'lik büyümeyi bu sene başarırsa, yumuşak inişi başarmış olur.

Yumuşak inişten kast ettiğimiz şey şu; Türkiye son 2 yıldır iç talep tarafından desteklenen, esas itibariyle iç talep tarafından sürüklenen çok güçlü bir büyüme yaşadı. Takdir edersiniz ki, tasarruf oranlarının düşük olması, enerjide dışa bağımlı olmamız, özellikle enerji fiyatlarındaki hızlı yükseliş gibi sebeplerden ötürü Türkiye'de çok büyük bir cari açık söz konusu. Hükümet olarak bizim iç talebi bir miktar yumuşatma çabamız da esas bundan kaynaklanıyor. Bundan dolayı, eğer Türkiye yüzde 8-9'luk bir büyüme oranından yüzde 4 civarında büyüme oranına, bu geçişi sağlayabilirse, bir anlamda yumuşak inişi de sağlamış olacak. Biz bunun mümkün ve olası olduğunu düşünüyoruz. Son dönemde gelen veriler de o yönde... Yani özetle, kısa vadeli bir perspektifle baktığınız zaman, muhtemelen beklentilerin bir miktar iyileşmeye başladığı dönemdeyiz. Türkiye'ye ilişkin beklentiler de olumlu yönde seyrediyor.''

'Türkiye'ye ilgi büyük'

Türkiye'nin önümüzdeki 40 yıl içerisinde gerek Avrupa'da gerek dünyada konumunu daha da güçlendireceğini kaydeden Şimşek, 2050 yılında uluslararası bir çok çalışmanın Türkiye'yi Avrupa'nın en büyük ikinci ekonomisi olarak gösterdiğini, dolayısıyla Türkiye'nin bu anlamda orta uzun vadeli bir perspektifle bakıldığı zaman cazip bir ülke konumunda olduğunu kaydetti.

Cazip olmanın beraberinde yeni hususlar getirdiğini belirten Şimşek, şöyle devam etti:

''...1980'den 2003 yılına kadar Türkiye'ye 15 milyar dolarlık doğrudan küresel yatırım gelmiş. Halbuki 2003-2011 arası yaklaşık 107 milyar dolarlık bir küresel doğrudan sermaye girişi var. Demek ki, Türkiye artık bir hukuk devleti olarak görülüyor. Türkiye'nin ekonomik potansiyeli artık sadece kağıt üzerinde değil, aslında gerçekleştirilebilir çok güçlü bir performansa dönüştürülebilir bir potansiyel olarak görülüyor. Ondan dolayı da Türkiye'ye ilgi büyük.''

Şimşek, uluslararası çalışmalara bakıldığında, çok uluslu şirketlerin kendi grup içerisindeki ticaretinin bazı çalışmalara göre neredeyse dünya ticaretinin yüzde 70'ini oluşturduğuna dikkati çekerek, kendine güvenen ülkelerin özellikle doğrudan yatırımları çekmek için gerekli düzenlemeleri yapacaklarını kaydetti.

Dünyada şu anda büyük bir rekabet olduğunu dile getiren Şimşek, ''Uluslararası firmalar gelsin, bizde üretim yapsın, bizde istihdam sağlasın diye çok ciddi rekabet alanı var. Türkiye de bu konuda hakikaten çok büyük bir mesafe kaydetti. Her ne kadar 1990'lı yıllar da büyük bir fırsat söz konusu olsa da, 1990'lı yılları kaybettik. Siyasi istikrarsızlık ve makro ekonomik istikrarsızlıktan dolayı. Ama olsun şu anda önemli bir noktadayız'' dedi.

Bütün meselenin bunların vergilendirmesini doğru yapmak olduğunu anlatan Şimşek, ''Bizim derdimiz şu; tabii ki firmalar gelecek. Firmalara kar edecek, kar etmeyen firmanın ne kendisine ne de gittiği ülkeye faydası olmaz. Çünkü ilişki uzun vadeli olmaz. Şirket kar edecek ki, gittiği ülkede kalıcı olsun. Biz de Türkiye'ye gelen firmaların kar etmelerini istiyoruz. Kar etmeden istihdamı arttırmak, yatırımları arttırmak mümkün olmayacak. Buraya kadar sorun yok ama şirketler vergi yükü en düşük ülkelere doğru karı transfer etmeye kalktılar mı, tabii ki bir takım mekanizmalarla bizim de bu denetimi yapmamız gerekiyor.''

-''Vergi oranlarında indirimler sağladık''-

Türkiye'de transfer fiyatlandırmasıyla ilgili düzenlemelerin uluslararası normlarla uyumlu olduğunu söyleyen Şimşek, Türkiye'nin Kurumlar Vergisi'nde OECD içinde 34 ülke arasında en düşük 6'ıncı vergi oranına sahip olduğunu kaydederek, Türkiye'de yüzde 26'lık vergi yükü olduğunu hatırlattı.

Şimşek, Türkiye'de vergi denetiminin çok başlı olmasının sıkıntılar yarattığını, bu nedenle vergi denetim birimlerini tek bir çatı altında birleştirdiklerini anlatırken, Vergi Denetim Kurulunu oluşturduklarını ve kurulun altındaki 4 ayrı grup başkanlığından birinin Örtülü Sermaye, Transfer Fiyatlandırması ve Yurtdışı Kazançlar Grup Başkanlığı olduğunu kaydetti.

Transfer fiyatlandırması konusunda son yıllarda Türkiye'nin mesafe kat ettiğini belirten Şimşek, ''Hem doğrudan hem dolaylı vergilerde son yıllarda vergi yükünde, vergi oranlarında ciddi indirimler sağladık. Tüm bunların amacı yatırımları, istihdamı desteklemek ve Türkiye'nin 2023 veya 2050 vizyonunda, bizim öngördüğümüz küresel anlamda, gerek ekonomik gerek siyasi açıdan iyi bir şekilde konumlandırmasını sağlamaktır'' dedi.