Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, büyüme konusunda hükümetin Orta Vadeli Programdaki yüzde 4'lük projeksiyonun makul ve ulaşılabilir olduğunu düşündüklerini söyledi.

Başçı, ''Para Politikaları'' konulu seminerde yaptığı konuşmada, şubat sonu ve mart başından itibaren petrol fiyatlarının bulunduğu seviyelerde yatay ve dalgalı bir seyir izlediğini, diğer emtialarda ise yukarı yönlü baskı görünmediğini anlattı.

Enflasyon açısından bakıldığında ise gelişmiş ülkelerde de gelişmekte olan ülkelerde de enflasyon oranlarının nispeten yatay seyretmeye devam ettiğini belirten Başçı, ''Her iki tarafta da hedeflerin bir miktar üzerinde ama yukarı yönlü çok bariz bir enflasyonist baskı gözükmüyor. Nispeten daha yatay bir seyir izliyor'' dedi.

Büyüme oranları ile ilgili ise 2008 sonunda Lehman krizinden sonra 2009 yılında büyüme oranlarında düşüş gözlemlendiğini anımsatan Başçı, 2009 ortalarından sonra bir toparlanma gözlendiğini, küresel toparlanmanın toplamda bakıldığında yeteri kadar ve kayıpları telafi edecek kadar güçlü olmadığını anlattı.

Başçı, gerek ABD, gerek Avro Bölgesi, gerekse İngiltere'de işsizlik oranlarında kriz dönemlerine Lehman krizinde önemli bir artış gözlediğini, bunun da aslında çıktı açığının bir göstergesi olduğunu ifade ederek, ''Ekonomi daha çok üretebilecekken, daha çok kişiyi istihdam edecekken, daha az kişiyi çalıştırdığı için potansiyel üretimin altında bir üretime yol açıyor. Sonrasında ne olur diye baktığımızda 2009 yılının ortalarından itibaren başlayan toparlanmaya rağmen işsizlik oranlarında düşüş sınırlı oldu. Hatta ABD'yi hariç tutarsak, İngiltere ve Avro Bölgesi'nde işsizlik oranları artmaya devam ediyor.

Dünya büyümesinde bir yavaşlama beklendiğini belirten Başçı, ''Burada dikkat çekici olan Avro Bölgesi. Haziran 2011'de 2012 yılı için büyüme 1,7 olarak beklenirken, Şubat 2012'de eksi 0,3 noktasına gelindi. Pek çok uluslararası kuruluş da Avrupa için büyüme oranlarını hafif eksi hafif sıfırın altına çektiler'' dedi.

Erdem Başçı, Almanya'da pek çok gösterge iyi bile olsa orada bile büyüme beklentisinin yüzde 2'den yüzde 0,6'ya düştüğünü söyledi.

Türkiye için ise Merkez Bankası'nın kendi anketinin sonuçlarına göre, 2012'de büyüme beklentisine haziran ayında yüzde 4,8 olarak cevap verilirken, bu rakamın şubat ayı itibariyle 3,5'e geldiğinin belirten Başçı, ''Türkiye için dikkat çekici olan ocak ayından şubat ayına hafif artış var 3,3'ten 3,5'e ve bu açıdan Türkiye bu liste içinde nadir bir ülke. Benim görebildiğim kadarıyla tek. Yani geleceğe dönük beklentiler bizde bir miktar daha iyi'' dedi.

Merkez Bankası'nın çok sık bir şekilde büyüme beklentisinden konuşmadığını ifade eden Başçı, şöyle devam etti:

''Orta Vadeli Programdaki yüzde 4'lük hükümetin projeksiyonunu makul ve ulaşılabilir olduğunu düşünüyoruz. Kesinlikle Merkez Bankası'nın bir büyüme hedefi olduğunu ima etmiyor, Merkez Bankası'nın bir enflasyon hedefi var. Büyüme ile ilgili sadece bir projeksiyon yapıyoruz. Bu konuda yakın zamanda kamuoyunda Merkez Bankası'nın büyümeyi hedeflediği gibi bazı ifadeler çıkıyor. Merkez Bankası'nın temel önceliği fiyat istikrarıdır ve bizim bir enflasyon hedefimiz var bu da yüzde 5 seviyesinde, oraya odaklanmış durumdayız. Finansal istikrarla ilgili herhangi bir tedbir almak gerekirse bunları alıyoruz. Gelişmiş ülkelerin politika faiz oranlarına baktığımızda burada genelde sıfıra yakın politika faiz oranları görüyoruz. Dolayısıyla para politikasında gidilecek fazla bir yer kalmadı, gelişmiş ülkeler o yüzden de parasal genişlemeye gidiyorlar. Gelişmekte olan ülkelerde ise politika faiz oranlarında şu anda eğer gerekirse gidilebilecek mesafe var. O yüzden bu ülkelerde çok fazla miktar açısından parasal genişleme görmüyoruz''

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ''Türkiye'de problem, 'krediler başlasın, krediler canlansın' problemi değil. Krediler çok hızlı artıyor, aşırı bir borçlanma eğilimi var. O eğilimi biz makul seviyeye çekelim dedik. Yüzde 25'lik büyüme krediler için çok iyi bir büyümedir. Bugün Çin bile yüzde 25'lik kredi büyümesini sağlayamıyor'' dedi.

Başçı, ''Para Politikaları'' konulu seminerde yaptığı konuşmada, geçen yıl çok hızlı bir borçlanma ve işlerin iyiye gideceği beklentisiyle her türlü harcamada önemli artış olduğunu söyledi.

Burada bir miktar fren mekanizmalarını kullanmanın doğru olacağını düşündüklerini ifade eden Başçı, ''Çünkü dünya çok karışık, ilerde ne olacağını bilmiyoruz. Çok hızlı girmeyelim bu ortama diye özellikle 2011'in ilk başlarında önemli ölçüde sıklaştırıcı önlemler aldık. Bunlardan en önemlisi zorunlu karşılık oranlarındaki ciddi artış ve BDDK'nın aldığı kredi piyasasına yönelik sıklaştırıcı standartları yükseltici ihtiyati önlemlerdi. Bunlar etkisini gösterdi'' dedi.

Başçı, Avrupa borç krizi başladıktan sonra bir miktar rahatlatıcı önlem aldıklarını, zorunlu karşılık oranlarında sınırlı bir indirim yaptıklarını belirterek, şöyle devam etti:

''BDDK'da yıl başından itibaren karşılıklarla ilgili bir miktar rahatlatıcı düzenleme yaptık. Kredilerle ilgili gerekli tedbirleri alabiliyoruz. Merkez Bankası kontrolünde döviz kurlarıyla ilgili Türk Lirası'nda değerlenme baskısını kesinlikle istemediğimiz için 2010 yılının sonlarında faiz koridorumuzu aşağı doğru esnettik. Faiz oranlarında aşağı doğru oynaklık verdik, bir miktar da faiz indirimi yaptık. Bunların sayesinde Türk Lirası'ndaki aşırı değerlenme baskısı kalktığı gibi bir miktar değer kaybı yaşandı ki; bunu iç talep dış talep dengelenmesi, ihracat açısından, ithalatın cazip olmaktan çıkarılması açısından yaptık. Daha sonra Avrupa borç krizinin başlamasıyla birlikte aşağı yönde esnekliği ortadan kaldırdık. Faiz koridorunu daralttık, daha sonra da yukarı yönde genişlettik.

Türkiye'de problem, 'krediler başlasın krediler canlansın' problemi değil. Krediler çok hızlı artıyor, aşırı bir borçlanma eğilimi var. O eğilimi biz makul seviyeye çekelim dedik. Yüzde 25'lik büyüme krediler için çok iyi bir büyümedir. Bugün Çin bile yüzde 25'lik kredi büyümesini sağlayamıyor henüz. Kredilerle ilgili ciddi bir yavaşlama oldu. Şu an trend olarak yüzde 20'ye yakın bir yerdeyiz. Son 12 aya baktığımızda kademeli bir şekilde 15'e doğru her halde gideceğiz. Sıklaştırma tedbirleri o anlamda başarılı oldu.''

-İmkansızlık üçgeni...-

''Kamuoyunda Merkez Bankası imkansızı yapmaya çalışıyor'' şeklinde yorumlar çıktığını dile getiren Başçı, ''İmkansızlık üçgeni diye bir üçgen vardır. Bu üçgenin dışına çıkamazsınız. Biz de bu üçgenin dışına çıkmaya çalışmıyoruz. Üçgenin köşesinde olmaktansa, yani faiz oranları tamamen sabit kurlarda bir azalma var. Yerine faiz oranları bir miktar oynak, kurlar daha az dalgalanıyor. Bu bir politika tercihidir. Bu yapılabilir. Pek çok ülke bunu yapmıyor ama biz yapıyoruz, farkımız burada. Mümkün olan bir şeyi yapıyoruz. Pek çok ülkenin yapmadığı bir şey. Bu da bir avantaj'' dedi.

Başçı, cari açık konusunun çok konuşulduğunu belirterek, şunları kaydetti:

''Temel sürükleyici küresel ve parasal genişleme. Dolayısıyla dünyada bol ucuz ve yabancı para cinsinden borç niteliğinde imkanlar var. Bu imkanlar Türkiye'de finansman tarafından sürüklediği bir cari açıkta açılmaya yol açtı. 2010 yılının sonlarından itibaren dikkat ederseniz finansman kalitesi o açıdan zayıfladı. Portföy ve kısa vadeli payı o yüzden arttı. Aşırı borçlanma eğilimi bir miktar frenlendi. Finansman yapısı iyileşmeye başladı ve doğrudan yatırımlarla uzun vadenin payı artmaya başladı. Bir miktar daha artarsa memnun olacağız ama gidişat olumlu. Cari açıkla ilgili yavaş ve kademeli bir düşüş öngörüyoruz.''

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ''Alınan tedbirlerle ve dışsal faktörlerle bir miktar ilk çeyrekte büyüme oranlarında yavaşlama göreceğiz. Fakat önümüzdeki aylardan itibaren ikinci büyümede makul bir toparlanma bekliyoruz. Önümüzdeki aylardan itibaren ikinci çeyrekte, büyümede makul bir toplanma toparlanma bekliyoruz. Politikalarımızı buna göre şekillendiriyoruz'' dedi.

Başçı, ''Para Politikaları'' konulu seminerde yaptığı konuşmada, para politikaları açısından bakıldığında gelişmiş ülkelerin uyguladığı para politikasıyla, gelişmekte olan ülkelerin uyguladığı para politikasının birbirinden farklı olduğunu söyledi.

Birincisinde ekonomiyi canlandırıcı parasal genişleme yönünden çalışılırken, ikincisinde ekonomiyi makul bir büyüme hızında tutmak için zaman zaman sınırlayıcı, zaman zaman da canlandırıcı önlemler alınabildiğini dile getiren Başçı, ''Aralarında önemli bir fark görülüyor. Türkiye ise burada daha iyi olan ülkeler sınıfında. Ekonomik canlılık açısından nispeten bizde durum daha iyi. Genel bir küresel yavaşlama var. Bunu kabul etmek gerekir. Alınan tedbirlerle ve dışsal faktörlerle bir miktar ilk çeyrekte büyüme oranlarında yavaşlama göreceğiz. Çeyrekten çeyreğe nispeten sıfıra yakın bir büyüme olacak. Yıllık bazda artış olacak. Fakat önümüzdeki aylardan itibaren ikinci çeyrekte büyümede, yukarı yönde toparlamada makul bir toparlanma bekliyoruz. Politikalarımızı buna göre şekillendiriyoruz'' dedi.

Başçı, Türkiye'de çok güçlü bir istihdam artışının olduğunu vurgulayarak, ''2007-2010 ortalamasına bakıldığında yüzde 4'e yakın yıllık istihdam büyümesi görülmüş bir şey değil. Hem Türkiye'nin kendi tarihi açısından rekor hem de diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda en yüksek'' diye konuştu.

Sorunlu ülkelerde ise istihdamın düştüğüne işaret eden Başçı, şöyle devam etti:

''İrlanda, İspanya, ABD, Portekiz, Hindistan, Japonya, İtalya gibi ülkelere baktığımızda istihdamda düşüş var. Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde ise hafif istihdam düşüşü var. Bu açıdan Türkiye gerçekten başarılı bir performans gösterdi. Bu dönem içinde kriz yılı da var. 2008-2009 dönemi de var. Buna rağmen ciddi bir istihdam artışı var. Üretime potansiyel açıdan baktığımızda, Türkiye ne kadar üretebilir açısından baktığımızda, üretim faktörlerinden birisi sermaye, birisi de emek. Sermayeye baktığımızda yatırımlarda çok hafif bir düşüş oldu. Ama çok hızlı toparlandı.

Lehman krizi sonrasında ve trendden çok fazla bir sapma olmadı. Hafif trendin altındayız ama sermaye stokunda iyi bir büyüme var. İkinci faktör emek. Sadece Türkiye'de nüfus artışı değil, ilave olarak özellikle kadınların iş gücüne katılım oranlarındaki artış önemli bir faktör. İş gücüne katılım oranındaki artış kriz döneminde gerçekleşti ve sonra da çok fazla düşmedi. Bu da ilave bir emek piyasasına arz yönlü unsur olduğundan Türkiye'de emek kıtlığı diye bir şey yok. O yüzden gerek emek, gerek sermaye ve gerek verimlilik üretimi olsun her alanda üretim potansiyeli yükseliyor, daha fazla mal ve hizmet üretme potansiyeli Türkiye'de var. O yüzden de Türkiye yüksek büyüme oranlarını kaldırdı.''

-Enflasyon rakamları-

Enflasyon oranlarının Türkiye'de sadece bir seferlik geçici faktörlerden dolayı arttığını belirten Başçı, ''Bunlardan en önemlisi döviz kurlarındaki hareketten, Türk Lirası'nın değer kaybı bir seferliktir geçicidir. Dolayısıyla bunun etkisinin geçmesini öngörüyoruz. Bu yıl içinde kademeli bir şekilde ortadan kaybolacak'' dedi.

İkinci etkinin vergi artışları olduğunu belirten Başçı, şöyle devam etti:

''Tütün başta olmak üzere o da geçicidir. Eğer yeni bir vergi gelmezse, ki tütüne yeni bir vergi gelmeyecek. Hükümet onunla ilgili kararını baştan verdi. '2013 yılında ufak bir ayarlama olacak, 2012 yılında olmayacak' diye söylediler. Onun dışında baktığımızda gıda fiyatları var. O sadece zaman zaman çıkıyor zaman zaman iniyor. O da kalıcı bir hedeften sapma değil. Bizim hedefimizde yüzde 5. Bunu nereden söylüyoruz diye baktığımızda, hizmet enflasyonu açısından gayet olumlu görünüyor. Kiralar olsun, ücretleri hassas hizmet sektörü olsun orada her hangi bir olumsuz gelişme yok. Enflasyondaki artış temel mal talebinden geliyor. Temel mal talebi de döviz kurlarından daha hassas. O yüzden de geçici bir etki olarak gözleniyor.''

Başçı, hizmet enflasyonunun yüzde 5'lik hedefin çok hafif üzerinde seyir izlemeye devam ettiğini, o taraftan gelen bir baskı olmadığının altını çizerek, şunları kaydetti:

''Burada ücretler tarafına baktığımızda saatlik iş gücü kazanç endeksinde reel ücret artışlarının olduğunu ama çok düşük bir değer hizmet artışı olduğunu görüyoruz. Verimlilik artışlarında uyumlu, o açıdan 'enflasyon üzerinde hiç baskı yok' diye söyleyebiliriz. Tabii bunun yüzde 10'lar seviyesinde olması tedirginlik verici olabilir. Çünkü hedef 5'te, dolayısıyla biz hedefe ne kadar yaklaşırsak iş bittikten sonra reel ücret artışı o kadar yüksek olacak. O yüzden işçilerimiz enflasyondaki düşüşten memnun olmalılar. Bu yıl enflasyonu güçlü bir şekilde düşürebilirsek, bu onların alım güçlerinde ciddi bir artış anlamına gelecek.

Beklentilerimiz gerçekte bozulmadı. Bu dönem içinde enflasyon yüzde 10 seviyelerinde olduğu ve hafif geçtiği halde 12 ayın beklentisi nedir dediğimizde, yüzde 6, 6,5 aralığında 7'ye yakın rakamlar da verenler var. Fakat bu şokların geçici olduğunu herkes kabul ediyor. Peki ne zaman enflasyon düşecek de olumlu rakamlar görmeye başlayacağız? Büyük ihtimalle nisan ayında hissedilebilir bir düşüş olacak. Mayıs ayında çok önemli bir düşüş olacak. Geçici etkenlerin devreden çıkmasıyla tek haneli rakamları mayıs ayında göreceğiz. Nisan ayında olma ihtimali de olabilir. Bu ay içinde çekirdek enflasyon göstergelerinde düşüşün devam etmesini, ana enflasyonun yatay seyretmesini 10 ile 11 bandında enflasyonun devam etmesini düşünüyoruz. Nisanda aşağı doğru hareket biraz daha görülür hale gelecek. Herkes net bir şekilde enflasyonun tek haneye düştüğünü görecek.''

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, TL'nin yeni simgesiyle ilgili olarak ''Eğer ileriki yıllarda yeni bir emisyon serisi başlayacak olursa, mesela E-10, o zaman simgeyle ilgili değişiklik iyi olur'' dedi.

Başçı, ''Para Politikaları'' konulu seminerin sonunda katılımcıların sorularını cevaplandırdı.

''TL'nin simgesi banknot ve madeni para üzerinde yer alacak mı ve bu konuda bir karar alındı mı?'' şeklindeki soru üzerine Başçı, bunun merak konusu olduğunu, daha önce de bu konuda açıklamalar yapıldığını söyledi.

Banknot ve madeni paralar üzerinde simgenin yer almayacağını, sadece imzaların değişeceğini belirten Başçı, dizaynının ise değişmeyeceğini ifade etti.

İmzaların değişmesinin de sadece başkan ve başkan yardımcılarının değişmesiyle bağlantılı olduğunu belirten Başçı, ''Bunun için çok acele etmiyoruz'' dedi.

Başçı, ''Cebinizdeki paranın üzerinde kendi imzanızın olması nasıl bir duygu?'' sorusunu da şöyle yanıtladı:

''Benim, 5 TL ve 200 TL üzerinde başkan yardımcısı olarak imzam var. Fakat bir takım değişiklikler olacak. Sayın İbrahim Turan'ı da İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'na başkan olarak gönderdiğimiz için imza değişikliği yapacağız. Parada sadece imzalar değişecek. Eğer ileriki yıllarda yeni bir emisyon serisi başlayacak olursa, mesela E-10, o zaman simgeyle ilgili değişiklik iyi olur. Simgenin de güvenlik özellikleriyle birlikte, hangi ülke nasıl yer vermiş, onların çalışmalarını da arkadaşlarımız yapıyor. Bu konuda acelemiz yok. Bunun maliyetli bir operasyon olacağına dair haberler kesinlikle gerçek dışı. Şu anda banknotların değişmesi açısından sıfır maliyetle ilerliyoruz.''

Başçı, ''petrol fiyatlarındaki yükseliş yıl sonu enflasyon tahminlerini yükseltecek mi?'' sorusuna ise ''Petrol fiyatlarındaki 10 dolarlık artış, enflasyon üzerinden 0,4 puanlık bir etki yapıyor. Nisan ayında yayınlayacağımız enflasyon raporuna kadar gelişmeleri izleyip, bir revizyon gerekirse bunu orada yaparız'' diye yanıt verdi.

Başçı, ''Yıl sonu için yüzde 6,5 üzerinde enflasyon sizi rahatsız eder mi?'' sorusunu da şöyle cevaplandırdı:

''Bizi yüzde 5'in üzerindeki her türlü enflasyon rahatsız eder. Bizim hedefimiz yüzde 5,5'e ne kadar yakın olursak o kadar mutlu oluruz. Ama bu dediğimiz gibi bir yıl içinde yüzde 11 seviyelerinden yüzde 5'e indirmek yerine, 2013 yılının başında ve ortalarında yüzde 5'e inmek daha tercihe şayan bir şey. Ama 5'e daha yakın olursa memnun oluruz.''

Çok sayıda davetlinin katıldığı toplantının sonunda, Adana Valisi Hüseyin Avni Çoş, Başçı'ya üzerinde eski bir paranın işlemesi olan vazo hediye etti.