Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, gelişmiş ülkelerde bir miktar toparlanmanın bulunduğu ve bir miktar büyüme görülmeye başlandığını belirterek, "Fakat bunun kırılgan ve son derece hassas dengeler üzerine devam eden bir toparlanma olduğunu da görmemizde fayda var. 'Artık işler düzeldi, bu kriz bitti' diyemiyoruz" dedi.

Babacan, "Risklerin Yönetimi: Krizden Çıkarılan Dersler" konulu "İslam Kalkınma Bankası Üye Ülkeleri Ulusal Kalkınma Finans Kuruluşları Ortaklığı (ADFIMI) Kalkınma Forumu 2013"te yaptığı konuşmada, son yaşanılan küresel krizin faizsiz finansman metotlarının çok daha güvenilir, istikrarlı ve kazan-kazan ilişkisine dayanan neticeler verdiğinin görüldüğünü belirtti.

Şu anda faizsiz finans sisteminin dünyada 1,5 trilyon dolarlık hacme ulaştığını ve kira sertifikalarının ihracının hem kamu hem de özel sektör tarafından sık kullanılabilir bir araç haline geldiğini ifade eden Babacan, şunları söyledi:

"Dünyada geçen yıl ihraç edilen kira sertifikalarının toplamı 120 milyar dolara ulaştı. Türkiye olarak faizsiz finans sistemine ilk katılım bankalarıyla başladık. Türkiye'de bankacılık ya da finansman olsun İslami sıfatını önüne eklemeden önce çok dikkat etmeye çalışıyoruz. Pek çok konuda da kendimizde o cesareti bulamıyoruz. Ülkelerin farklı tanımlamaları, uygulamaları olabiliyor. TKBB çok önemli bir fonksiyon yerine getiriyor."

Babacan, Türkiye'de hisse senedi piyasasında katılım endeksi oluşturduklarını, Bireysel Emeklilik Sistemini (BES) başlattıklarını anımsatarak, Türkiye'de kira sertifikası ihracının geç başladığını, geçen yıl yapılan ilk ihracın en başarılı ihraç seçildiğini ve özel sektörün artan miktarda kira sertifikası ihracına başladığını söyledi.

Türkiye'de faizsiz finans hızlanınca İslam Kalkınma Bankası'nın Türkiye'deki ilk ofisini Ankara'da açtığını, ikinci ofisini İstanbul'da açacağını belirten Babacan, "Dünya Bankası ilk defa Küresel İslami Finans Gelişme Merkezi açtı ve İstanbul'da açtı. Dünya Bankası'nın İslami finans konusundaki araştırmaları, bilgi paylaşımı İstanbul'daki merkezden yapılacak" diye konuştu.

- "Artık kriz bitti diyemiyoruz"-

Babacan, kalkınma konularının bütün dünyanın gittikçe yoğunlaştığı ve bundan sonraki dönemde de birçok ülke için önem taşıyacak bir konu olduğunu ifade ederek, şunları dile getirdi:

"Tüm dünyayı etkisi altına alan küresel kriz henüz bitmiş değil. Gelişmiş ülkelerde bir miktar toparlanma var. Bir miktar büyümeler görülmeye başlandı, fakat bunun kırılgan ve son derece hassas dengeler üzerine devam eden bir toparlanma olduğunu da görmemizde fayda var. 'Artık işler düzeldi, bu kriz bitti' diyemiyoruz. Dolayısıyla her an dikkatli olmamızda fayda var."

Sorunların temelindeki yapısal sorunların halen çözülemediğini anlatan Babacan, "AB gibi pek çok ülkede sosyal güvenlik, kamu maliyesi gibi bir çok alanda henüz yapısal sorunlar ortadan kalkmış değil. Yapısal sorunlar çözülmediği sürece sürdürülebilir kalıcı bir toparlanmayı beklemek güç" dedi.

- "İnsanı odağına almayan ekonomi politikası başarıya ulaşamaz"-

Babacan, bundan sonraki döneme bakıldığında kalkınma konularıyla daha çok ilgilenilmesi gerektiğini aktararak, dünyanın büyüme ile birlikte sosyal konularda ilerleme sağlamasının çok önemli olduğunu, insanı odağına almayan hiçbir ekonomi politikasının uzun vadede başarıya ulaşamayacağını kaydetti.

Büyümenin finansal, sosyal, çevresel olarak sürdürülebilir bir büyüme olup olmadığına dikkat edilmesi gerektiğini belirten Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Büyümenin gelir dağılımını düzelten bir büyüme olup olmaması çok önemli. Büyümenin zengin ile fakir arasındaki farkı azaltıp ya da çoğaltmasına bakılması gerekiyor. Büyümenin eğitim, sağlık gibi hizmetlerin kalitesinin artmasını sağlayıp sağlamadığına bakılması gerekiyor. Alt yapıyı düşünmeden farklı kaynakları olan bir büyüme, o ülkenin alt yapı sınırlarına gelip takılabilir. Enerji, ulaştırma, bilişim, iletişim konuları kilit noktada. Bunların kapasitesi ülkenin büyümesiyle paralel gelişmiyorsa ileride engel olarak ortaya çıkabilir."

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, tüketici kredileri üzerinde bir miktar sınırlayıcı tedbir aldıklarını, 3 konu üzerinde de çalışmalarının devam ettiğini söyledi.

Babacan, "Risklerin Yönetimi: Krizden Çıkarılan Dersler" konulu "İslam Kalkınma Bankası Üye Ülkeleri Ulusal Kalkınma Finans Kuruluşları Ortaklığı (ADFIMI) Kalkınma Forumu 2013"te yaptığı konuşmada, Dünya Bankası'nın sınıflandırmasına göre Türkiye'nin şu anda üst orta gelir ülke grubuna dahil olduğunu, 3 yıl sonra da yüksek gelir ülke grubuna dahil olacağını kaydetti.

Türkiye'deki büyümenin kamu harcamasına bağlı olmadığını, özel sektör aktivitesine dayandığını aktaran Babacan, 2008 krizinden sonra pek çok ülkede büyümenin devletin daha çok para harcamasıyla sağlanmaya çalışıldığını dile getirdi.

Bir ülkenin borcu düşükse ya da çok ciddi ölçüde petrol, maden ve gaz geliri varsa bu tür ülkelerde kamu harcamasını artırma yoluyla büyümenin sağlanabileceğine dikkati çeken Babacan, ancak bir ülkede kamu borç stoku o ülke için zaten bir risk alanı olarak kabul ediliyorsa, daha çok bütçe açığı ve daha çok kamu harcamasıyla büyümeyi elde etmesini çok zor gördüklerini ifade etti.

Avrupa'da bunun kötü örneklerinin görüldüğünü belirten Babacan, Türkiye'de önceliği kamu mali yapısının sağlamlığında gördüklerinin altını çizdi.

"Türkiye'de kamu borcu artık bir problem alanı olmaktan çıkmalı, bu kimsenin aklına bir risk alanı olarak gelmemeli" diyen Babacan, bunu önemli bir ölçüde gerçekleştirdiklerini söyledi.

Krizden bu yana bir çok ülkenin kamu borcu artarken Türkiye'ninkinin düştüğünü vurgulayan Babacan, sözlerine şöyle devam etti:

"Bazıları diyordu ki, şayet büyüme istiyorsanız kesenin ağzını açacaksınız. İyi de bizim kesenin geliri zaten halktan topladığımız vergiler. Kesenin ağzını açmak demek, daha fazla vergi toplamak ya da daha fazla borçlanmak demek. Petrolümüz, gazımız olsa da onu satıp ekonomi için harcıyor olsak, kabul edilebilir. Ki o da dikkatli yapılmazsa onu yapan ülkelerde de ciddi problemlerin olduğunu görüyoruz. Ölçüsüz olunca o başka makro ekonomik hastalıkları beraberinde getiriyor. Dolayısıyla bizim telkinimiz bu yönde oldu. Bugün itibariyle bizim yıl sonu bütçe açığımız, merkezi hükümetin bütçe açığı milli gelire oranla yüzde 1,2 olacak. Biz 2002'de hükümeti devraldığımızda o yıl bu oran yüzde 12 idi."

- "2009'dan bu yana Türkiye'deki istihdam 6 milyon kişi arttı"-

Başbakan Yardımcısı Babacan, 2009'dan bu yana Türkiye'deki istihdamın 6 milyon kişi arttığını söyledi.

Bunun önemli sebeplerinden birisinin büyüme oranları olduğunu belirten Babacan, bir başka önemli sebebin de hedeflenmiş ve iyi uygulanmış aktif işgücü piyasası politikaları olduğunu kaydetti.

Bu politikalardan bahseden Babacan, uyguladıkları programların yüz binlerce istihdam oluşturduğunu, bu programların bütçe maliyetlerinin çok düşük olduğunu ve bunun devlet parasının en isabetli harcandığı yer olduğunu dile getirdi.

Konuşmasında uygulanan bankacılık politikalarından da bahseden Babacan, kriz döneminde Türkiye'deki hiç bir bankanın kurtarılmak zorunda kalmadığını kaydetti.

Türk bankacılık sektörünün aktif büyüklüğünün Türkiye'nin GSYİH'lasından daha büyük olduğunu anımsatan Babacan, bunun Türkiye'nin ekonomik büyümesinin, dinamizminin önemli bir dayanak noktası olduğunu ifade etti.

Öte yandan Türkiye'deki kredi hacminin de genişlediğini hatırlatan Babacan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu genel anlamda iyi bir şeydir. Çünkü kredi hacmi genişliyorsa, bankalar geleceğe güveniyordur, o ülkenin vatandaşları kredi almak için arzuludur, isteklidir ve bu da geleceğe güvenle bakmaktır. Ama bu artışın hızı 2012'den bu yana bizi kaygılandırıyor. 2012'de tedbirler aldık ve artış hızını önemli ölçüde aşağı indirdik. Ve uyguladığımız tedbirlerle cari açığımız yüzde 10'dan yüzde 6'ya indi. Bu tedbirleri almasaydık, Allah korusun o zaman Türkiye'de çok ciddi sarsıntılar yaşayabilirdik."

- "Bazı ilave tedbirleri devreye sokacağız"-

Ali Babacan, son 1 aylık dönemde yeni ihtiyati tedbirleri devreye soktuklarını ve bazı ilave tedbirleri de devreye sokacaklarını söyledi.

Bu sefer genel anlamdaki kredileri değil, tüketici kredilerini hedefleyen bir politika çerçevesi çizecekleri bilgisini veren Babacan, "Önümüzdeki dönemde eğer kredi ihracat içinse, üretim içinse, yatırım içinse bunun önü açık, bununla ilgili bir tedbirimiz yok" dedi.

Hatta tam tersine BDDK'nın aldığı yeni kararlarla KOBİ kredilerinin bankalar açısından maliyetini düşürücü bazı adımlar da attıklarını bildiren Babacan, iş dünyasının makul maliyetli kaynağa ulaşıp yaptığı iş ile orantılı bir şekilde kredi hacmi artmaya devam ederken, öte yandan tüketici kredileri üzerinde bir miktar sınırlayıcı tedbir aldıklarını, 3 konu üzerinde de çalışmalarının devam ettiğini kaydetti.

"Biz bu yıl yüzde 3,6 değil de çok daha fazla büyüyebilirdik, ama Allah korusun gelecek yıl Türkiye için çok zor bir yıl olurdu" diyen Babacan, Türkiye'nin gelecek yıllardaki büyüme hedeflerinden bahsetti.

Türkiye açısından büyümenin kaynağının ihracat olması gerektiğini vurgulayan Babacan, eğer bunun kaynağı iç tüketim olursa onun dönüp dolaşıp Türkiye'nin karşısına cari açık olarak çıkacağını söyledi.

Babacan, AB'nin iç pazarı daha hızlı toparlanırsa, Afrika, Ortadoğu gibi yeni pazarlarda daha olumlu sonuçlar elde edilirse daha yüksek büyüme oranlarının rahatlıkla elde edilebileceğinin altını çizdi.

- "YÖK ile iş dünyasının ihtiyaçları konusunda kuvvetli bir ilişki kurulması gerek"-

Babacan, gelecek dönemde yapısal reformların Türkiye için büyük önem taşıyacağını belirterek, son 2 yıllık dönemin Türkiye'nin yapısal reformlarının hızlandığı bir dönem olduğunu kaydetti.

Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için yaptıkları çalışmaları anlatan Babacan, yenilenebilir enerji alanında Türkiye'nin var olduğunu söyledi.

Babacan, linyit tesislerine ciddi teşvik verdiklerini ifade ederek, şunları dile getirdi:

"Yeni İmar Yasası'na enerjiye dikkat eden yapılar için teşvik koyuyoruz. Yeşil bina sertifikası alan binalar için özel teşvik koyuyoruz. Sanayicimiz enerji tasarrufu için yatırım yapıyorsa o yatırım iyi bir teşvik ile desteklenecek. Mevcut konutlarda enerji verimliliği için yatırım yapan vatandaşlarımıza uygun şartlı düşük maliyetli finansmanın önünü açıyoruz. Bununla ilgili çalışmalar tamamlanmak üzeredir."

Türkiye'de normalde olması gereken işsizlik oranının yüzde 5 olduğunu aktaran Babacan, "Eğer Türkiye'de yüzde 5'in üzerinde işsizlik oranı görüyorsak bunun sebebi sadece sistemdeki katılıklardır" diye konuştu.

Babacan, YÖK ile iş dünyasının ihtiyaçları konusunda kuvvetli bir ilişki kurulması gerektiğini belirterek, sanayi üretimi ile üniversite üretimi arasındaki bağın da güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.