Finansal İstikrar raporunda "sermaye akımı" vurgusu
TCMB) Finansal İstikrar Raporu'nda "Önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye hareketlerinin gelişiminde, ağırlıklı olarak Fed tarafından gerçekleştirilecek faiz artırımının zamanlaması ve hızı belirleyici olacaktır" denildi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Finansal İstikrar Raporu'nda "Önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye hareketlerinin gelişiminde, ağırlıklı olarak Fed tarafından gerçekleştirilecek faiz artırımının zamanlaması ve hızı belirleyici olacaktır" denildi.
TCMB tarafından yılda iki kez yayımlanan ''Finansal İstikrar Raporu'nun'' ilki yayımlandı.
Finansal İstikrar Raporu'nun son yayımlandığı 2013 yılı kasım ayından bu yana, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) para politikasında yaşanan normalleşme sürecinin gelişmekte olan ülkelere (GOÜ) yönelik sermaye akımlarını olumsuz etkilemeye devam etti belirtilen raporda, söz konusu ülke merkez bankalarının finansal piyasalarda istikrarı sağlamak amacıyla para politikalarında sıkılaşmaya gittiği bildirildi.
Raporda, bu çerçevede Türkiye'ye yönelik sermaye akımlarında da zayıflama gözlendiği, ülkeye özgü belirsizlerin de etkisiyle döviz kurları ve finansal piyasalardaki oynaklığın arttığı ifade edildi.
Enflasyon görünümündeki nispi bozulmayı dikkate alan TCMB'nin, 2014 yılı ocak ayında para politikasında güçlü ve önden yüklemeli bir sıkılaştırmaya gittiği anımsatılan raporda, "TCMB'nin temkinli duruşu, tüketici kredilerine yönelik makro ihtiyati tedbirlerin etkili olması, ulusal ekonomiye ilişkin belirsizliklerin nispeten azalması ve uluslararası piyasalardaki risk iştahının bir miktar toparlanması sayesinde finansal istikrara ilişkin endişeler yakın zamanda önemli ölçüde azalmıştır" ifadelerine yer verildi.
Raporda, şunlar kaydedildi:
"Önümüzdeki dönemde GOÜ'lere yönelik sermaye hareketlerinin gelişiminde, ağırlıklı olarak Fed tarafından gerçekleştirilecek faiz artırımının zamanlaması ve hızı belirleyici olacaktır. Fed'in faiz artırımlarına ölçülü adımlarla ve büyük olasılıkla 2015 yılının ikinci yarısında başlayacağı tahmin edilmektedir. Ayrıca, Avro Bölgesi'nde deflasyonist baskılar nedeniyle, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) parasal genişlemeye gideceği yönünde beklentiler bulunmaktadır. Küresel likiditeye ilişkin tüm bu olumlu beklentilere karşın, orta vadede GOÜ'ler için dış finansman ihtiyaçlarını azaltmalarının faydalı olacağı değerlendirilmektedir.
Bu çerçevede ülkemiz finans ve finans dışı sektörlerinin kur, faiz ve finansman şoklarına dayanıklılığı finansal istikrar açısından önem kazanmaktadır. Orta ve uzun vadede iç ve dış piyasalardaki dalgalanmalara karşı bankacılık sisteminin dayanıklılığını artırabilecek en önemli unsurlardan biri de çekirdek yükümlülüklerin toplam fonlar içerisindeki payının makul seviyelerde seyretmesi olacaktır. Bu bağlamda kredi/mevduat rasyosundaki eğilimler bankamızca yakından takip edilmektedir. TCMB gerekli gördüğü takdirde TL zorunlu karşılıklara ödenecek faizi bu rasyonun daha güvenli seviyelere çekilmesi için özendirici bir araç olarak ele alabilecektir."
Türkiye'de finans dışı kesimin varlık ve yükümlülüklerinin, finansal istikrarın görünümüne olumlu katkı yapacak şekilde geliştiği belirtilen raporda, faizlerin tarihi düşük seviyelere gerilemesi ve kredi vadelerinin uzaması ile geçen yıllarda artan hanehalkı borçluluğunun, alınan makro-ihtiyati tedbirlerin de katkısıyla yakın zamanda daha makul bir eğilim izlemeye başladığı bildirildi.
Bu çerçevede özellikle bireysel kredi kartları ve taşıt kredilerindeki yavaşlamanın gözlendiği ifade edilen raporda, "Reel sektör yükümlülüklerinde TL'deki değer kaybına bağlı artış yaşanmış olsa da, gerek TL gerekse yabancı para (YP) firma kredilerinin yıllık artış oranları sürdürülebilirlik açısından makul düzeylere ulaşmıştır. Yurt dışı finansal yükümlülüklerin yurt içi yükümlülüklere kıyasla sınırlı miktarda olması, uzun vadeli yapısı ve olumlu dış borç yenileme oranı reel sektörün finansal görünümünü güçlendirmektedir" açıklamasına yer verildi.
- "Tüketici kredilerinin mevcut eğilimi, 2014 yılında cari dengede belirgin bir iyileşme olacağına işaret etmekte"
Raporda, gerek hanehalkı gerekse reel sektör varlıklarında en dikkati çekici gelişmenin, mevduatlarda YP varlık tercihinin ön plana çıkmış olması olduğu belirtilerek, gerçek kişilere ait YP mevduatlardaki büyümenin ağırlıklı olarak büyük montanlı hesaplardan kaynaklandığı ve hanehalkının genel tasarruf eğilimini yansıtmadığı ifade edildi.
Ayrıca, YP tasarruf mevduatındaki artışta, 2013 yılı ikinci yarısından itibaren artmaya başlayan para takası işlemlerinin önemli bir etkisinin bulunduğu, söz konusu etki hariç bırakıldığında TL'den YP'ye mevduat geçişinin daha sınırlı olduğu değerlendirilen raporda, gerçek kişilerle olduğu gibi tüzel kişilerle yapılan para takaslarında da artış yaşandığı belirtildi.
Raporda, şunlar ifade edildi:
"Gerek ulusal gerekse uluslararası gelişmeler dikkate alınarak bankacılık sektörünün taşımakta olduğu riskler değerlendirildiğinde, 2014 yılı ilk yarısı itibarıyla genel kredi kalitesinde kayda değer bir değişimin yaşanmadığı, olası likidite şoklarına karşı sektörün yeterli likidite tamponuna sahip olduğu ve faiz riskine olan duyarlılığın da azalmakta olduğu değerlendirilmektedir.
2008 küresel krizinde yaşanan dalgalanmalar esas alınarak oluşturulan makro senaryo analizi sonucunda, sektörün tahsili gecikmiş alacak (TGA) oranında ve sermaye yeterliliğinde yaşanabilecek bozulmanın sınırlı olacağı ve sektör sermaye yeterliliğinin yasal rasyonun üzerinde kalmaya devam edeceği görülmüştür."
Türkiye'nin finansal istikrarına ilişkin yapılan değerlendirmelerde son altı aylık süreçte, küresel ekonomideki olumlu yönde gelişmenin sınırlı olduğu ve küresel piyasalardaki iyileşmenin görece daha güçlü olduğu ifade edilen raporda, "Aynı dönemde yurt içi göstergelerden kamu kesimi ve yurt içi ekonomideki gelişmeler finansal istikrara olumlu yönde katkı sağlamıştır. Diğer taraftan, özellikle yurt içi piyasalardaki dalgalı seyir ve cari açığın yüksek seyretmesi yılın ilk çeyreğinde finansal istikrara olumsuz etki yapmıştır. Bununla birlikte, tüketici kredilerinin mevcut eğilimi, 2014 yılında cari dengede belirgin bir iyileşme olacağına işaret etmektedir" denildi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Finansal İstikrar Raporu'nda, cari işlemler açığında dengelenmenin sağlanmasına yönelik tedbirlerin sonuç vermeye başladığı belirtildi.
Raporda, iktisadi faaliyetteki toparlanmayla birlikte ABD Merkez Bankası'nın (Fed) para politikasında yaşanan normalleşme sürecinin gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarını olumsuz etkilediği belirtilerek, şu tespitlere yer verildi:
"Gelişmekte olan ülke para birimleri genel olarak değer kaybederken, söz konusu ülke merkez bankaları finansal piyasalarda istikrarı sağlamak amacıyla para politikalarında sıkılaşmaya gitmiştir. Sermaye akımlarındaki oynaklık ve para politikalarındaki sıkı duruş gelişmekte olan ülkelerde iç talebi sınırlarken, ABD'deki olumlu ekonomik görünüm ve Avro Bölgesi'nin resesyondan çıkması ise dış talep kanalıyla büyümeyi olumlu etkilemektedir. Fed'in varlık alımlarını sonlandırma sürecine ilişkin belirsizlik azalmakla birlikte önümüzdeki dönemde faiz artırımının zamanlaması ve hızı gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye hareketlerinde belirleyici olacaktır. Ancak, ABD'deki toparlanmada destekleyici para politikasının önemini koruması, istihdam piyasasında henüz arzu edilen ölçüde iyileşme sağlanamaması ve enflasyonun hedefin altında seyretmesi nedeniyle faiz artırımlarının ölçülü adımlarla ve muhtemelen 2015 yılının ikinci yarısında başlayacağı düşünülmektedir."
Avro Bölgesi'nde deflasyonist baskılar nedeniyle, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) parasal genişlemeye gideceği yönünde beklentilerin bulunduğu kaydedilen raporda, "Diğer yandan, ABD para politikasının normalleşme süreci gelişmekte olan ülkeler için dış finansman risklerini artırmakta, bu ülkelerde sektörlerin kur ve faiz şoklarına dayanıklılığı finansal istikrar açısından önem kazanmaktadır" değerlendirilmesi yapıldı.
- Uluslararası Gelişmeler
Küresel ekonomik faaliyetteki toparlanma eğiliminin gelişmiş ekonomiler kaynaklı olarak devam ettiği belirtilen raporda, şunlar ifade edildi:
"2013 yılı boyunca büyüme oranları gelişmiş ekonomilerde artarken gelişmekte olan ekonomilerde yatay seyrini korumuştur. Gelişmiş ülkelerin büyüme oranlarının artışında ABD ekonomisinin toparlanması ve Avro Bölgesi'nin durgunluktan çıkması rol oynamıştır. ABD ve Avro Bölgesi imalat sanayi PMI endeksleri gelişmiş ekonomilerin küresel büyümeye katkısının devam edeceğine işaret etmektedir. Gelişmiş ülkelerdeki, özellikle Avro Bölgesi'ndeki toparlanmanın dış talep yoluyla, gelişmekte olan ülke büyüme oranlarını olumlu etkilemesi beklenmektedir. Diğer taraftan, gelişmiş ülkelerdeki büyüme halen kırılgan olup, büyük ölçüde destekleyici para politikalarına dayanmaktadır. Destekleyici para politikalarından çıkışın ve politika faizlerindeki olası artışların zamanlaması, iktisadi faaliyetteki toparlanmanın sürdürülebilirliği açısından önem arz etmektedir."
2013 yılı mayıs ayında Fed'in varlık alımlarını azaltacağı sinyaliyle birlikte başlayan gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışının, 2014'ün ilk çeyreğinde de sürdüğü vurgulanan raporda, "Zayıf seyreden portföy akımları ve sıkılaşan finansal koşullar gelişmekte olan ülkelerde yurt içi talebi sınırlayarak büyümelerini olumsuz etkilemektedir. Önümüzdeki dönemde Fed'in faiz artış hızı ve zamanlamasının, ECB'nin olası varlık alımlarının ve jeopolitik risklerin sermaye hareketleri üzerinde etkili olması beklenmektedir" ifadeleri kullanıldı.
- Ulusal Gelişmeler
Raporda, para politikalarına ilişkin küresel belirsizliklerin, gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarında gözlenen zayıflığın, ulusal piyasalarda yılın ilk çeyreğindeki belirsizliğin ve buna bağlı olarak ülke risk primindeki artışların ulusal ekonomik görünümü etkileyen temel gelişmeler olduğu aktarılırken, "Aynı zamanda, döviz kuru hareketleri, enflasyon görünümündeki nispi bozulma, finansal piyasalardaki oynaklık da makro finansal istikrarın görünümünü etkilemiştir. Ancak, yakın zamanda para politikasının temkinli duruşunun devam etmesi ve azalan belirsizliklerle birlikte finansal piyasalardaki oynaklıkta ve risk priminde kısmi düşüş sağlanmıştır" ifadelerine yer verildi.
"Cari işlemler açığında dengelenmenin sağlanmasına yönelik tedbirler sonuç vermeye başlamıştır" denilen raporda, şunlar kaydedildi:
"Son dönemlerde uygulanan sıkı para politikası, finansal koşullarda görülen sıkılaşma ve alınan makro ihtiyati önlemler kredi büyümesinin makul seviyelerde gerçekleşmesini sağlamış, yurt içi özel kesim
talebindeki genel ivme kaybının eklenmesiyle ithalat talebi azalmıştır. Diğer taraftan, dış talep ve kur gelişmeleri ihracatı desteklemekte ve net ihracat büyümeye katkı sağlamaktadır. Cari işlemler açığının finansmanında dengeli bir seyir gözlenmektedir."
Genel ekonomik görünümün ve makro finansal istikrar için önem arz eden istihdam ve işsizlik göstergelerinin olumlu seyrini koruduğuna işaret edilen raporda, özellikle tarım dışı istihdamda artışın devam etmesi sayesinde toplam istihdamda önemli bir iyileşme görülürken işgücüne katılım oranının son yıllardaki görece yüksek düzeyini koruduğu ifade edildi.
Raporda, bütçe performansı ve kamu borç stoku göstergelerinin olumlu seyrini korumaya devam ettiği belirtilirken, "Genel ekonomik görünümdeki kısmi bozulmaya rağmen kamu kesimi bütçe
dengesi ve kamu borç stoku göstergelerinin olumlu görünüm sergilediği görülmektedir" değerlendirilmesi yapıldı.
Son dönemlerde ulusal ekonomik görünüme ilişkin temel göstergelerin seyrinde ve para politikasının duruşunun belirlenmesinde enflasyona ilişkin yukarı yönlü risklerin belirleyici olduğu aktarılan raporda, özellikle yılın ilk çeyreğinde Türk lirasında gözlenen değer kaybı sonucunda temel mal fiyatlarındaki artışın enflasyonun yüksek seyretmesine neden olduğu kaydedildi.
Raporda son olarak, sıkı para politikası duruşunun devam etmesi ve yakın zamanda risk primlerindeki iyileşmenin tüm vadelerde faiz oranlarının düşmesini ve getiri eğrisinin daha yatay seyretmesini sağladığı ifade edildi.