Advertisement
KÜRESEL PİYASALAR ABONE OL

Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Timothy Adams, finansal kriz başladığından beri özellikle finansal küreselleşmede engellerle karşılaşıldığını belirterek, finansal sistemin üzerindeki kara bulutu kaldırmak gerektiğini söyledi.

Timothy Adams, IIF tarafından düzenlenen "Türkiye Başkanlığındaki G20 Gündemi" başlıklı konferansın açılışında, İstanbul'da olmaktan ve Türkiye Hükümeti yetkilileriyle iş birliği yapmaktan onur duyduklarını ifade etti.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ı çok uzun zamandır tanıdığını anlatan Adams, "Türkiye'de herhalde herkesten farklı sayıda şapka takmış, unvan taşımış insanlardan biridir. İnanılırlık ve güvenilirlik konusunda hakikaten Ali Babacan önemli bir isim. Dünyanın neresine giderse gitsin her zaman saygıyla karşılanan ve Türkiye'yi çok güzel temsil eden bir isim" dedi.

Finansal kriz başladığından beri küreselleşme konusunda, özellikle de finansal küreselleşmede engellerle karşılaşıldığını belirten Adams, "Piyasaların fragmantasyonu söz konusu. Sermaye akışında engeller var. Bütün dünyaya bakıldığında özellikle sermayenin finansal küreselleşmeden artık korktuğunu görüyoruz. Buradaki zorluk, sınır ötesi sermaye akışının küreselleşmenin tam gerçekleştiği, ekonomik büyümenin tam olduğu günlere geri dönebilmek, finansal anlamda ve büyüme anlamında başarıyı elde edebilmek. 10 yıllarca ekonomik sosyal ilerleme ve gelişme sağladığımız bir dönem de oldu. Demek ki sermaye akışı bunu sağlayabildi" değerlendirmesinde bulundu.

Adams, Türkiye'nin G20 dönem başkanlığında yatırım, uygulama ve kapsayıcılık konularını ele alacak olmasının önemini vurguladı.

Politikalar belirlenirken hem büyümeyi sağlayacak hem de eşitliği temin edecek stratejiler belirlenmesi gerektiğinin altını çizen Adams, şöyle devam etti:

"Kapsayıcılığı sağlayabilmek için teknolojiyi nasıl kullanabileceğimize eğilmeliyiz. Diğer taraftan KOBİ'lerin krediye ulaşmaları anlamında ciddi zorluklar var. Dolayısıyla finansal sistemin üzerindeki kara bulutu kaldırmamız ve global olarak KOBİ'lerin krediye erişimini sağlamamızı gerekiyor ki KOBİ'ler yeniden büyümenin lokomotifi olabilsinler.

İkinci önemli prensip ise uygulama. Prensipler çıktılara dönüşmeli. Yeni fikirler, görev güçleri kuruluyor ama 'Yeni programlar getirilmesinden ziyade zaten başlatılmış programların uygulandığını görelim' denmeye başlandı. Diğer taraftan dünyada altyapı için çok fazla yatırım gerekli. Çalışmalara göre 2030 yılına kadar 60 trilyon dolar altyapı yatırımına ihtiyaç var. Ama bu yatırımlara kaynak bulabilmek için çok önemli kısıtlamalar var. Bu altyapı sorununu çözebilmek için kamu ve özel sektörün ortaklığına ihtiyaç var."

Timothy Adams, Türkiye'nin G20 dönem başkanlığına ilişkin "G20 şu an çok güvenilir ellerde" dedi.

"Kalkınma Türkiye'nin çok iyi anladığı bir konu"

Akbank Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üyesi Suzan Sabancı Dinçer ise ana konuşmacı olarak konferansta bulunan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın hükümetin ekonomi programını inanılır kılmak konusunda çok önemli çalışmaları olduğunu dile getirdi.

Türkiye'nin G20 dönem başkanlığının en önemli amaçlarından birinin düşük gelirli ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerini dünya ekonomisine entegre etmek ve bunun için somut adımlar atmak olduğunu belirten Dinçer, "Bu anlamda dönem başkanlığımız G20'nin gündeminde özellikle kalkınmanın altını çizecek" dedi.

Kalkınmanın Türkiye'nin çok iyi anladığı bir konu olduğuna işaret eden Dinçer, şöyle konuştu:

"Sağlıklı, sürdürülebilir ve hızlı kalkınma Türkiye'nin son dönemde kendini kanıtladığı, başardığı ve örnek teşkil ettiği bir alan. Türk ekonomisi çok önemli bir performans sergiledi ve son 10 yılda sürekli büyümeyi gerçekleştirdi. Sağlıklı makroekonomik stratejiler, ihtiyatlı politikalar ve reformlarla birlikte Türk ekonomisi sağlam bir şekilde global piyasalara entegre oldu. Bir yandan da bölgedeki doğrudan yabancı yatırımları çeken bir ülke haline geldi.

2011 ve 2012'de Türkiye finansal krizden etkilenmemeyi ve dışarıdan gelen etkilere karşı durmayı başardı. Avrupa Birliği ile görüşmeleri devam ettirdi. Bir taraftan da IMF'in programını gerçekleştiren bir ülkeydi ama bugün artık tek başımızayız. Türkiye'nin ekonomisine ve piyasalarına bakıldığında iki önemli unsuru görüyoruz; ilki Hükümetin mali disiplin politikası, ikincisi ise güçlü ve güvenli bir finans sektörü. 2001 ile bugün arasındaki fark bankacılık sisteminin sağlıklı olması. Bu Türk ekonomisi için çok önemli. Türkiye'nin bu sağlıklı ve güçlü bankacılık sektörü son dönemdeki olumsuz volatiliteleri de emebilmeyi başarabildi."

Dinçer, Türkiye'nin 2023 yılına ilişkin hedeflerine değinerek, "Büyük ekonomilerle birlikte rekabetçi olmayı hedefliyoruz. Bu ancak finans sektörünün dirençli olabilmesiyle mümkün olabilir. Türkiye için artık şu önemli; ne kadar hızlı büyüyebiliriz? Zorluk şurada; kısa vadeli sermaye akışına olan bağımlılığımızı azaltmak ve yurt içi tasarrufları artırabilmek. Bunlar küçük meseleler değil. Bunların olabilmesi için sürekli ilerleme ve reform anlamında kararlılık gerekiyor" ifadelerini kullandı.

Kurumsal reformları gerçekleştirmenin, iş yapma ortamını iyileştirmenin ve ekonomiyi bir sonraki seviyeye taşımanın önemli olduğunu belirten Dinçer, bu anlamda da Türkiye'nin bankacılık sektörünün önemli bir rolü olduğuna dikkati çekti.

Bankaların sadece büyümeyi finanse etmediğini, aynı zamanda inovasyonu ve yüksek seviyede kurumsal yönetişimi de desteklediğini aktaran Dinçer, "Tabii ki zorluklar var ama son dönemde bu zorluklarla başa çıkabileceğimiz gösterdik. Türkiye'nin coğrafi konumu önemli, genç bir nüfusu var ve özel sektörü kuvvetli. Bunlar iyi birer başlangıç. Son 10 yılda yaptığımız reformlar ve makroekonomik politikalar çerçevesinin güçlendirilmesi ve dinamik ve güçlü bir bankacılık sektörünün olması, hepimizin istediği amaçlara ulaşabilmemiz için önemli bir temel teşkil ediyor" diye konuştu.

AA