Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Yunanistan krizinde son perde

Yunanistan krizinde son perde

Yunanistan krizindeki gelişmeleri uzmanlara sorduk

Giriş: 04 Temmuz 2015, Cumartesi 15:05
Güncelleme: 06 Temmuz 2015, Pazartesi 18:05

Yunanistan krizi 2010'da patlak verdiğinden bu yana, Yunan hükümetleri ve ülkeye kredi açarak iflası önlemeye çalışan kreditör kurumlar arasında bir ''suçlama savaşı'' da yaşanıyor. Kimilerine göre Yunanistan'ın geldiği noktanın en büyük sorumluları 'az çalışıp çok tatil yapan' Yunan halkı ve reform yapma konusunda isteksiz olan hükümetler. Bu görüşe karşı çıkanlar ise çareyi Almanya başta olmak üzere Avrupa Birliği ülkeleri ile Atina'ya borç veren Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi kreditörleri suçlamakta buluyor.

MIT Ekonomi Profesörü Daron Acemoğlu'nun da aralarında bulunduğu birçok uzman, her iki tarafın da sorumlu olduğunu düşünüyor. Ancak Yunan halkının az çalıştığı tezi gerçeği yansıtmıyor. Bir işçinin ortalama yıllık çalışma saati bakımından yapılan sıralamada Yunanistan OECD ortalamasının çok üstünde. OECD ortalaması yıllık 1.788 saatken Yunanistan’da yıllık 2.037 saat.

Bu noktaya nasıl gelindi?

Yunanistan krizine ilişkin 2012 yılında bir makale yazan Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Dimitris Tsarouhas, ülkesinde krizin tohumlarının siyasette sivillerin egemenliğinin pekiştiği 1980'lerde atıldığını düşünüyor. Yunanistan'da yüksek enflasyon ve düşük büyüme sarmalının 1980'lerde başladığını ifade eden Tsarouhas, 1990'lı yıllara gelindiğinde ise enflasyonun daha da artarak yüzde 20'lere ulaştığını belirtiyor. Tsarouhas, 2000'lerin başında ise Yunanistan'da üretimin ciddi oranda azaldığını ve bugünkü krize yol açan temel unsurlardan olan kamu sektöründeki verimsizliğin ülkeye ciddi zarar verdiğini aktarıyor. Akademisyen, 2004'te düzenlenen Atina Olimpiyatları'nın sağladığı inşaat patlaması sayesinde Yunanistan'ın yapay olsa da sağlıklı büyüme oranlarının yakaladığını belirtiyor.

Tsarouhas, bugün gelinen noktada, 30 yılı aşkın süredir devam eden sorunları görmezden gelen ve siyasi çıkar uğruna adım atmaktan geri duran hükümetlerin ciddi oranda pay sahibi olduğunu düşünüyor. Akademisyene göre reformların eğilmesi gereken noktaların başında, Avrupa standartlarının çok üstünde insanın çalıştığı kamu sektörü geliyor. Tsarouhas, Yunanistan'da kamu sektörünün verimsizlik ve çıkar ilişkisi üzerine kurulu olduğunu belirterek, yalnızca kendi çevresine yarar sağlayan bu sektörle ilgili reform ihtiyacına dikkat çekiyor. Tsarouhas ülkede zaman zaman gündeme gelen reformların, siyasi anlamda ciddi güç sahibi sendikalar ve medya tarafından engellendiğini belirtiyor.

Tek sorumlu Yunanistan mı?

Yunanistan'ın tek sorununun iç politika ve sosyal dinamikler olduğunu belirtenlerin sayısı az olmasa da, birçok uzman Avrupa Birliği ülkeleri ve IMF gibi kreditörlerin de krizin bu noktaya gelmesinde pay sahibi olduğunu düşünüyor. Kreditörlerin kriz patlak verdiği sırada doğrudan çözüm bulma konusunda geç kaldığını ifade eden bir takım analistlere göre, Avrupa ülkeleri olası krizlerin finansal sistem üzerindeki etkilerini azaltarak, Yunanistan açmazını göz ardı etti.

Fransa ve İtalya gibi Yunanistan'a daha olumlu yaklaşan ülkelerin ise Yunan hükümetlerinin söz verilen reformları yerine getirmemesinden sıkıldığını ifade eden Makatos, Avrupa'da iki farklı yaklaşım olduğuna işaret ediyor.

Makatos'un Yunan hükümetlerine getirdiği eleştiri ise siyasi kazanımların gözetilerek seçmeni rahatsız edecek geniş çaplı reformlardan uzak durulması noktasında yoğunlaşıyor.

Kreditörlere yöneltilen eleştiriler

Paul Krugman ve Joseph Stiglitz gibi önde gelen ekonomistler, IMF ve Avrupa Birliği'ndeki kreditörleri, büyüme ve toparlanma getirmeyeceğini bilmelerine rağmen doğrudan Yunan halkını hedef alan kemer sıkma önlemlerinde ısrar etmekle ve bu yolla Yunanistan'ın içinde bulunduğu buhranı derinleştirmekle suçluyorlar.

Bir başka görüş de, 2010'dan bu yana Yunanistan'ın borcunu özel sektörden kurumlara aktaran kreditörlerin bugün finans sistemi için ciddi risk teşkil etmeyen Yunanistan ile krizin başındaki gibi anlaşmaya muhtaç olmadığını yönünde. O dönemde Yunanistan'daki krizin diğer çevre ülkelere sıçramasından endişe eden ülkeler, anlaşma yoluna gitmişti.

Referandumdan ne çıkacak?

Nobel ekonomi ödüllü Krugman ve Stiglitz, Yunanistan'ın kemer sıkma sarmalından çıkarak kendi parasıyla yeni bir başlangıç yapma şansını elde etmek için bugünkü referandumda, kurtarma programına hayır oyu kullanması gerektiğini ifade ettiler.

Bir başka Nobel ödüllü ekonomist Christopher Pissarides ise, kemer sıkmanın resesyon döneminde yanlış bir politika olduğu noktasında Amerikalı meslektaşlarına katılsa da, eurodan çıkışın Yunanistan'a daha fazla sıkıntı getireceğini belirtiyor. Referandumdan hayır oyu çıkması halinde eurodan çıkış ihtimalinin artacağını ve bunun Yunanistan'ın kendi parasını basması anlamına gelceğini belirten Pissarides ''Bu yeni paranın euronun yarısı değerinde olacağı yönündeki görüş mantıklı. Kamu sektöründe çalışan Yunanlar bu durumda alım güçlerinin yarısını kaybetmiş olacak. Bir süre sonra da herkes aynı duruma gelecek'' ifadelerini kullandı.

Oldukça karmaşık bir krizle karşı karşıya olan Yunan halkı, bugün uzun vadede ciddi etkileri olabilecek bir karar veriyor. Uzmanlar, bugünkü oylamanın sonucundan bağımsız olarak Akdeniz ülkesini ciddi anlamda zor günlerin beklediğini ifade etseler de, üzerinde hemfikir oldukları bir nokta Yunanistan'ın yeni bir başlangıca ihtiyacı olduğu. Ancak bu başlangıcın nasıl gerçekleşeceği konusunda kimse kesin bir öngörüye sahip gözükmüyor.

BloombergHT.com Editörü

Enes Tunagür

etunagur@bloomberght.com