Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, İran ile sağlanan nükleer anlaşmayı savunarak, anlaşmanın ABD Kongresi tarafından reddedilmesinin, Tahran yönetimine nükleer programına hızla ivme kazandırması için "yeşil ışık" yakacağını belirtti.

ABD Hazine Bakanı Jack Lew, Dışişleri Bakanı John Kerry ve Enerji Bakanı Ernest Moniz, Senato Dış İlişkiler Komitesi'nde 4,5 saat süren sunumlarında İran'la imzalanan nükleer anlaşmaya ilişkin bilgiler verdi, Kongre üyelerinin sorularını yanıtladı. Oturumun başında, savaş karşıtı eylemleriyle bilinen sivil toplum kuruluşu Codepink üyeleri tarafından alkışlanan Kerry, senatörler tarafından eleştirildi.

ABD Hazine Bakanı Jack Lew, İran ile sağlanan nükleer anlaşmayı savunarak, "Hiç kimsenin dünyanın önde gelen terör finansörünün yaptırımlardan kurtulmasını istememesini anlıyorum. Ancak, İran'ın terörist gruplarla ilişkisi, nükleer silah üretme olasılığını yok etmemizi daha gerekli kılıyor. Bu iki tehlikenin birleşimi, ulusal güvenlik uzmanlarının 'en kötü kabus' olarak nitelendirdiği endişeleri artırır" dedi.

Lew, İran'in müzakerelere katılmasını sağlayan en büyük etkenin geniş kapsamlı yaptırımlar olduğunu kaydederken, söz konusu yaptırımların İran ekonomisini yaklaşık yüzde 20 küçülttüğünü dile getirdi.

Ülkenin petrol ihracatının yaptırımar nedeniyle yüzde 60 düştüğünü aktaran Lew, sadece bunun ülkeye son iki yıldaki maliyetinin 160 milyar doları aştığını bildirdi.

Lew, bununla birlikte İran Merkez Bankası da dahil olmak üzere tüm bankacılık sektörünün uluslararası finans piyasalarıyla bağlantısının kesildiğini vurgularken, İran dinarının 2012'den bu yana yüzde 50 değer kaybettiği ve ülkenin yüzde 40'ı aşan enflasyon dünyada birinci sırada geldiğini ifade etti.

"Dünya İran'a karşı birleşti"

Uluslararası toplumun İran'ın Hizbullah ve diğer terör örgütlerine finansal yardımları ile Yemen ve Suriye'ye yönelik müdahalelerini farklı şekilde karşılamasına karşın, nükleer silah üretmesine karşı birleştiğini kaydeden Lew, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu ittifak, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi Karar Tasarısını ile Japonya, Avustralya, İsviçre ve Kanada gibi birçok ülkenin ulusal düzeydeki yaptırımlarını ortaya çıkardı. Tüm bu yaptırımlar, İran'ın tüm dünyayı endişelendiren nükleer faaliyetlerinde değişiklik yapmasını amaçlıyordu. Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) çerçevesindeki yaptırım hafifletme, bize İran'ın şartlara itaat ettiğinden emin olma ve eğer uymazsa yaptırımları geri getirme imkanını tanıyor".

Lew, bununla birlikte, 90 gün sonra yürürlüğe girecek anlaşmanın, ABD, Avrupa Birliği ve BM'nin yaptırımlarında herhangi bir değişikliğe yol açmayacağının altını çizerken, yaptırımların İran'ın nükleer anlaşmanın gereklerini yerine getirmediği sürece hafifletilmeyeceğini bildirdi.

"Sadece belli yaptırımlar kalkacak"

İran'ın anlaşmanın tüm şartlarını sağlaması halinde ise sadece nükleerle ilgili yaptırımların aşamalı olarak kalkacağını belirten Lew, bunların genel olarak İran'la petrol, bankacılık ve taşımacılık yapan şirketleri etkileyeceğini ancak Amerikalıların ülkeye yatırım yapmasının veya petrol dışındaki mal ve hizmetleri satın almasının yasak olarak kalacağını ifade etti.

Lew, aynı zamanda İran'ın Hizbullah'a yönelik finansal sponsorluğundan, Esed rejimine desteğinden ve diğer insan hakları ihlallerinden kaynaklanan yaptırımların ise devam edeceğini dile getirdi.

"İran'ın teröristlerle ilişkisi anlaşmayı daha gerekli kılıyor"

Bu noktada, "Hiç kimsenin dünyanın önde gelen terör finansörünün yaptırımlardan kurtulmasını istememesini anlıyorum. Ancak, İran'ın terörist gruplarla ilişkisi nükleer silah üretme olasılığını yok etmemizi daha gerekli kılıyor. Bu iki tehlikenin birleşimi, ulusal güvenlik uzmanlarının 'en kötü kabus' olarak nitelendirdiği endişeleri artırır" ifadelerini kullanan Lew, bu sorunları birlikte çözmenin mümkün olmadığını, ancak sırayla çözülebileceklerini sözlerine ekledi.

Komite Başkanı Cumhuriyetçi Parti Tennessee Senatörü Bob Corker, Avusturya'nın başkenti Viyana'daki müzakerelerin son turunda İranlı yetkililer tarafından Kerry'nin "aldatıldığını" söyledi. Cumhuriyetçi Parti Idaho Senatörü Jim Risch de ABD'li bakanın müzakerelerde "oyuna getirildiğini" ifade etti.

Tahran yönetimiyle sağlanan mutabakatı iyi bir anlaşma olarak savunanların dünyadaki "en saf" insanlar arasına gireceğini ifade eden Risch, İran'ın anlaşmadaki yükümlülüklerini yerine getireceğinin inandırıcı olmadığını kaydetti. Risch, "Size saygım sonsuz ancak, oyuna getirildiniz ve Amerikan halkı bunun bedelini ödemek zorunda kalacak" diye konuştu.

Kerry ise anlaşmanın İran'ın nükleer silah elde edebileceği tüm yolları tıkayacağını tekrarladı. Müzakerelere başlandığında, uzmanların İran'ın nükleer bomba üretecek seviyeye ulaşmasından sadece birkaç ay uzakta bulunduğunu hesapladıklarını aktaran Kerry, "Eğer bu anlaşma reddedilirse, son yıllarda diğer ülkelerle inşa ettiğimiz diplomatik desteğin bir gecede yok olmasının dışında anında bu gerçeğe (İran'ın bomba üretmenin birkaç ay ötesinde olması) geri döneceğiz" dedi.

ABD Başkanı Barack Obama'nın nükleer silaha sahip bir İran'ı asla kabul etmeyeceklerini açıkça ifade ettiğini hatırlatan Kerry, ancak ülkenin nükleer silah üretecek bilgiye sahip olduğuna işaret etti. Kerry, şu değerlendirmede bulundu:

"Bundan hiçbirimiz hoşlanmasak bile, İran, nükleer yakıt çevrimi konusunda tecrübeye sahip. Onlar bomba için gerekli fisil (parçalanabilir) madde üretme kapasitesine ulaştı. Bu bilgi birikimini ne bombayla ne de yaptırımlarla yok edebiliriz. Şunu unutmayın, yaptırımlar, İran'ın nükleer silah üretebilmesi için yeterince hızlı bir şekilde fisil maddeye sahip olmasını durdurmadı. Gerçek şu ki Viyana anlaşması, ortalıkta konuşulan herhangi bir alternatiften daha güçlü, kapsayıcı ve kalıcı olarak İran'ın nükleer programını sınırlayacak."

Kerry, İran'ın nükleer programını durdurmaya yönelik askeri bir operasyonun ise ABD için müttefiklerinin desteğinden yoksun çok komplike olacağını kaydetti. Kerry, buna karşın Başkan Obama'nın da dile getirdiği gibi tüm seçeneklerin masada yer aldığını da ifade etti.

Bakanlar Çarşamba günü de Temsilciler Meclisi ve Senato üyelerine kapalı oturumda bilgilendirmede bulunmuştu.

İran ile P5+1 ülkeleri arasında Avusturya'nın başkenti Viyana'da 14 Temmuz'da varılan nihai nükleer anlaşma ABD'de, yönetim ile Kongre arasında büyük tartışmalara neden oluyor.

Kongre'nin anlaşmayı gözden geçirmesi için 60 günlük süresi pazartesi günü başladı.

Başkan Obama, Kongre'den anlaşmayı reddeden bir tasarı geçerse bunu veto edeceğini belirtmişti. Obama'nın vetosunu aşmak isteyen Kongre üyelerinin, Senato ve Temsilciler Meclisi'nde üçte iki çoğunluğu sağlaması gerekiyor.

Obama'nın, vetosunu korumak için 100 sandalyeli Senato'da 34 senatörü, 435 üyeye sahip Temsilciler Meclisi'nde de 146 Kongre üyesini ikna etmesi yeterli olacak. Senato'da 44 sandalyeye sahip Demokratların, Temsilciler Meclisi'nde 188 üyesi bulunuyor. Ancak Temsilciler Meclisi ve Senato'da çoğunluğu elinde bulunduran Cumhuriyetçilerin yanı sıra bazı Demokratlar da nükleer anlaşmaya şüpheli yaklaşıyor.

Kongre'de nükleer anlaşmanın eylül başında oylanması bekleniyor.

AA