Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Başbakan Davutoğlu "Rusya'nın soğuk savaş özellikleri ortaya çıkıyor" dedi.

Davutoğlu, "Türkiye-Azerbaycan arasında enerji işbirliği artması için temaslarda bulunacağız. Azerbaycan ile ilişkimiz Rusya'dan bağımsız gelişmiştir.Rusya'nın soğuk savaş özellikleri ortaya çıkıyor. Sınırdaki hareketlilik tüm dünya tarafından gözleniyor" dedi.

Başbakan Davutoğlu,"Azerbaycan'nın işgal altındaki toprakları konusunda, Dağlık Karabağ başta olmak üzere tutumumuz açık ve nettir. Azerbaycan'ın bütün toprakları özgürlüğüne kavuşana kadar Türkiye, Azerbaycan'ın yanında yer alacaktır" dedi.

 Azerbaycan ile yatırımların karşılıklı olarak her geçen gün arttığını ve bölgesel barış projeleri niteliğinde büyük projelere birlikte imza atıldığını belirten Davutoğlu, "TANAP bu anlamda Türkiye'nin iki kanadı gibi olan Balkanları ve Kafkasları bir araya getiren, Hazar Denizi ile Adriyatik Denizi arasında bir koridor oluşturan büyük bir barış projesi. Bunu Türkiye ile Azerbaycan'ın kararlı siyasi iradeleri gerçekleştirdi. Yine Bakü-Tiflis-Kars demiryolu Türkiye-Azerbaycan ilişkileri bakımında Asya ile Avrupa'yı birbirine bağlayan, orta koridor olarak gördüğümüz büyük, kıtasal bir projenin en önemli omurga ayağı. Bakü-Tiflis-Ceyhan, Bakü-Tiflis-Erzurum projeleri de enerji bağlamında Türkiye ile Azerbaycan'ın ayrılmaz bütünlüğünün yansımaları" değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Rusya'nın Türkiye'ye yönelik iddiaları ile ilgili, "Soğuk savaş döneminde Sovyet propaganda makinesi vardı. Her gün değişik yalanlar üretir, önce kendileri inanır sonra da dünyanın inanmasını beklerlerdi. Bunlar, 'Pravda yalanları, palavraları' diye anılırdı. Rusya'nın son 20-25 yıl içerisinde, soğuk savaş sonrasında unuttuğunu zannettiğimiz özellikleri, Sovyetler'den kalan Sovyetik özellikleri birer birer ortaya çıkıyor. Bu Sovyetik propaganda makinesinin yalanlarına kimse itibar etmez" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Doğrudan kendileriyle ilgileri olmayan alanlarda 'proxy war' denilebilecek savaşlara girmek, yayılmacı bir etki görüntü içinde komşu ülkelerle sorunlar yaşamak ve nihayet bütün bu sorunları örtmek için bir propaganda makinesini çalıştırmak, bu eskiden olan bir gelenekti ama bir anda tekrar kendini gösterdi. Bu Sovyetik propaganda makinesinin yalanlarına kimse itibar etmez" dedi.

Davutoğlu, Azerbaycan'a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda basın toplantısı düzenleyerek, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin "Rusya ile yaşanan uçak krizi sonrasında bulunduğumuz ay nedeniyle özellikle doğalgaz konusu merak ediliyor. Dün Katar'da doğalgaz konusunda bir anlaşma imzalandı, Azerbaycan'dan talep artırımı olacak mı?" sorusu üzerine Başbakan Davutoğlu, Türkiye'nin entegre bir enerji politikası bulunduğunu belirtti.

Davutoğlu, sadece Rusya ile yaşanan son gerilim dolayısıyla değil, daha önceden de enerji kaynaklarını çeşitlendirmek için çok boyutlu politikalar takip ettiklerini ifade etti.

Azerbaycan ile yürüttükleri enerji iş birliğinin, Rusya ile var olan ilişkilerden bağımsız şekilde devam ettiğini vurgulayan Davutoğlu, "Bu yeni konjonktürde de hem yaşananları Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev ve Başbakan Sayın Rasizade ile kapsamlı şekilde mutlaka ele alıp, istişare edeceğiz. Hem de bu konjonktürde Türkiye ile Azerbaycan arasında enerji iş birliğinin artması yönünde temaslarda bulunacağız. Böyle bir olay yaşanmamış olsa da biz zaten Azerbaycan ile en yoğun enerji işbirliğini sürdürme irade yetkisine sahibiz, bu da coğrafyamızın bir zarureti. Türkiye transit ülke olarak Azerbaycan'la kaynak ülkeler olma bağlamında birbirini tamamlayıcı nitelikte bir yapıya sahip" değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan Davutoğlu, Rusya ile olan ilişkilerden bağımsız olarak Azerbaycan ile ilişkilerin geliştiğini ve gelişmeye de devam edeceğini kaydetti.

"Kimin ne yaptığı o kadar ayan beyan ortada ki"

"Türkiye'nin, DAEŞ petrolünü aldığı" yönününde Rusya'nın bir iddiası olduğu, konuya ilişkin Amerika'dan da söz konusu iddiayı yalanlar nitelikte açıklamaların yapıldığı anımsatılması üzerine Davutoğlu, son bir haftada Rus basınında ve Rus yetkililerince yapılan açıklamaların kendisine gençliğini hatırlattığını belirterek, sadece Rusya'nın son 20-25 yılda Soğuk Savaş sonrasında unuttuğu zannedilen özelliklerinin birer birer ortaya çıktığını ifade etti.

Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Doğrudan kendileriyle ilgileri olmayan alanlarda 'proxy war' denilebilecek savaşlara girmek, yayılmacı bir etki görüntü içinde komşu ülkelerle sorunlar yaşamak ve nihayet bütün bu sorunları örtmek için bir propaganda makinesini çalıştırmak, bu eskiden olan bir gelenekti ama bir anda tekrar kendini gösterdi. Bu Sovyetik propaganda makinesinin yalanlarına kimse itibar etmez. Çok açık bir dünyada yaşıyoruz. Kimin ne yaptığı o kadar ayan beyan ortada ki."

Türkiye, Suriye sınırının, bütün dünya tarafından gözlenen bir yer olduğuna dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, "Bu sınırdan DEAŞ'tan biz petrol alacağız da bunu satacağız da... Böyle bir şeyin tartışılması bile akla ziyan. Her gün çok sayıda ülkenin koalisyon olarak da uçuş yaptığı, insansız hava araçlarının üzerinde sürekli dolaştığı bir coğrafyada gizli bir ticaretten, kirli bir alışverişten bahsetmenin reel hiçbir zemini yok" dedi.

"Ana kaynak Suriye rejimidir"

Başbakan Davutoğlu, etik olarak Türkiye'nin böyle işlere tevessül etmediğini vurgulayarak, şu görüşlerini paylaştı:

"Türkiye bunu yapmaz da fakat reel olarak da bunu herhangi bir şekilde ellerinde bir delil varsa ortaya koyabilecek ispat noktaları yok. Bunun dışında aksine DEAŞ'ın, Suriye rejimiyle girdiği kirli ilişkiler ve Suriye rejimiyle iş birliği halinde ılımlı muhalefete ve sivil halka yönelik yaptığı katliamlar konusunda ise onlarca delil var. Bugün Suriye rejimine destek verenler aynı şekilde DEAŞ'a destek vermektedirler. Çünkü DEAŞ'ı besleyen, çıkartan, o şartları oluşturan ana kaynak Suriye rejimidir. Suriye rejimi var oldukça Suriye'de bu tür terör odaklarının gelişmesine zemin olacak demektir. Biz, Suriye rejiminin gayri insani tutumuna da açık tavır alan, DEAŞ'ın barbarca katliamları karşısında ilk kararı alan daha sonra ilk operasyonu yapan ülkeyiz. Kimse Türkiye'yi bu tür yalanlarla, iftiralarla yanlış bir resmin içine koyamaz."

"En büyük bedeli biz ödedik"

"Suriye sınırında, özellikle DEAŞ'ın kontrolü altında olan bölgenin tam olarak güvenli hale getirilmesi için yeni adımlar atılacak mı?" sorusuna, Başbakan Davutoğlu, "Türkiye, Suriye sınırında krizin çıktığı ilk andan itibaren birbirine çelişik görünen iki hedefi aynı anda gerçekleştirmek zorunda kalmıştır. Birincisi, mültecilere sınırları açık tutacaksınız, uluslararası toplum bunu istiyor. Uluslararası toplumun istemesini bir kenara koyun, bizim vicdanımız bunu söylüyor. Öbür taraftan da terörist geçişlerine veya herhangi bir olumsuz gelişmeye de kapalı tutacaksınız" yanıtını verdi.

"Suriye sınırını tümüyle kapalı tutmak olabilecek bir proje olarak gündeme gelebilir ama o zaman mültecilerin geçişlerini ne yapacaksınız?" diye soran Davutoğlu, Kobani'den üç günde 197 bin kişi girdiğinde, "Türkiye sınırını niye açmıyor" diye seslerini yükseltenlerin, öbür tarafta Türkiye, Suriye sınırında gelişen bazı olumsuz olaylar söz konusu olduğunda "niye kapatmıyor" dediklerini aktardı.

Türkiye'nin 911 kilometrelik sınırındaki ahlaki sorumluluğunun mültecileri almak, stratejik sorumluluğunun ise bu sınırların güvenli halde kalmasını sağlamak olduğuna vurgu yapan Başbakan Davutoğlu, "Türkiye, Suriye sınırının herhangi bir terör geçişine veya olumsuz gelişmeye sahip olmaması konusundaki en büyük çıkar, Türkiye'nin kendi çıkarıdır. Nitekim, Türkiye'de DEAŞ'ın girdiği terör eylemleri konusunda da en büyük bedeli biz ödedik. O bakımdan, bu sınırın kontrol altında tutulabilmesi için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz" diye konuştu.

"Fiziki engeller oluşturuluyor"

Avrupa Birliği zirvesinde de bu konuların ele alındığını, burada, "Karşı tarafta siyasi otoritenin olmadığı bir sınırı korumaktan daha zor bir iş yoktur" dediğini anımsatan Davutoğlu, iki güçlü devlet olan ABD-Meksika sınırına bakıldığında, bu tür geçişlerin ancak fiziki engellerle önlenebildiğini kaydetti.

"Avrupa Birliği sınırlarına yönelen mülteci akınlarına 'dur' denilmesi mümkün olabiliyor mu?" diye soran Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Karşı tarafta işleyen bir devlet sistemi ve muhatap bir yönetim yok. Şu anda 98 kilometre kadar bir sınırımız DEAŞ denetiminde gözüküyor. Bütün sınırlarda, kritik yerlerde zaten fiziki engeller kurulması yönünde geçtiğimiz aylarda talimat vermiştik ve bu fiziki engeller oluşturuluyor. Sinyal sistemleriyle kontroller sağlanıyor ama bunun ötesinde de bu 98 kilometreden de DEAŞ'ın sökülüp atılması için her türlü çalışmayı sürdürüyoruz.

Rusya'nın yaptığı operasyonlar, DEAŞ'a karşı olmayan operasyonların bu niteliği aslında DEAŞ'ın sınırımızdan sökülmesini engelleyen faktörlerden biri. Rusya'nın Azaz'a dönük yaptığı hava operasyonu, açık bir şekilde DEAŞ'a karşı mücadele etmekte olan ve bu bölgeyi DEAŞ'tan temizleyecek olan muhalefete karşı yapılan operasyonlar. Rusya, Bayırbucak'ı ve muhalefetin elindeki Azaz'ı bombalamaktansa, gidip Rakka'ya, DEAŞ üstlerine dönük operasyon yapsın."

"Müttefiklere teşekkür"

Bu konjonktüre rağmen, Türkiye'nin bütün imkanlarıyla, sınırı hem denetim altında tuttuğunu hem de gelecek dönemde DEAŞ'ın sınırlardan tümüyle sökülüp atılması için her türlü çalışmayı koalisyon unsurlarıyla yaptığını ifade eden Başbakan Ahmet Davutoğlu, dün İngiltere Parlamentosu'nun aldığı kararın da bu bakımdan önemli olduğunu bildirdi.

İngiltere'nin bu kararı almış olmasının, NATO Dışişleri Bakanları toplantısında, İncirlik Üssü'ne, Türkiye ile iş birliğini gösterecek şekilde hava gücü gönderilmesi kararının, Suriye krizinde, Türkiye'nin yanında yer alan ülkelerin daha etkin mücadele edeceğinin göstergesi olduğunu anlatan Davutoğlu, NATO Dişişleri Bakanları Toplantısı'ndan çıkan güçlü mesaj ve müttefiklerin gösterdiği dayanışma için teşekkür etti.

Almanya Savunma Bakanının bugün ve yarın Türkiye'de olacağını, İngiltere Savunma Bakanının da daha önce geldiğini hatırlatan Davutoğlu, müttefiklerle, yapabilecekleri bütün çalışmaları ele alarak, önce DEAŞ'ı Türkiye sınırlarından söküp atmanın, daha sonra da Suriye rejiminin barbarca cinayetlerine eşlik eden diğer bütün yabancı unsurların, Suriye'den çıkışını sağlamanın, Suriye'de kalıcı barışın temini için mutlak bir şart olduğunu kaydetti.