Advertisement
KÜRESEL PİYASALAR ABONE OL

Wall Street Journal haberine göre, kısa bir süre önce, bu haftaki Fed toplantısı, yeni bir gelişmenin olmayacağı bir olay olarak görülüyordu. Aralık'ta sıfıra yakın seviyeden faizleri artırdıktan sonra, Fed'in Ocak toplantısında herhangi bir adım atmayarak daha sonraki toplantılarda faiz artırımı olacağı yönünde sinyal vermesi bekleniyordu.

Şimdiyse, 2016'ya sert bir girişin ardından, bir çok yatırımcı Fed'in bu yıl yapmayı planladığı 3 ila 4 faiz artırımını tekrar gözden geçirmesini umuyor. Bu gelişmelerle, Fed'in Çarşamba günü yapacağı açıklamayla ilgili beklentiler artmış oldu.
Fed'in Ocak toplantısına yönelik oluşan ilgi Fed yetkilileri de dahil olmak üzere pek az kişinin gerçekten takdir ettiği bir şeye işaret ediyor. Piyasalardaki kargaşa ve düşük olsa da resesyon riskindeki artışın önemli bir sebebi, Fed'in daha az parasal teşvik politikası tarafına geçmiş olmasıydı.

Fed'in şimdiye kadar yapmış olduğu çeyrek puanlık faiz artışı nasıl oldu da piyasaları kargaşaya sürükledi ve ABD'yi resesyon ile tehdit eder oldu? Bir çok analist meshuliyetin Çin ile ilgili kaygılar, gelişmekte olan piyasalar ve petrolde olduğunu savunurken, bu unsurların hiçbirinin Fed ile doğrudan bir ilişkisi bulunmuyor.

Bunlar mutlaka gelişmelerde etkili birer faktör. Ancak, Fed kararının etkisi kısa vadeli faiz oranlarından çok daha ötesine gidebiliyor. Fed faiz kararı bunun yerine, bir çok finansal durumla aynı ana denk geldi: hisse fiyatları, şirket tahvili faizleri, döviz kuru ve en kritik olanı ancak aynı zamanda en az ölçülebilir olanı risk iştahı.

Kısa vadeli faizlerin aksine, Fed, daha genel olan bu unsurların davranışlarına hükmedemiyor. Fed bu unsurlar için bir liderden ziyade bir orkestra kondüktörü durumunda ve bu unsurları kontrol edemese de etkileyebiliyor. Bu durum da bir ikilem oluşturuyor: Fed ekonominin ihtiyacı doğrultusunda faizleri doğru yere konumlandırsa da, piyasalar rutin bir halde aşırı tepki veriyor ve bu durum da Fed'în planlarını bozuyor.

ABD konjonktürel döngüsünde, doğru yatırımlar ve mali fazlalık hep aynı anda varoldu: 1970'lerde az gelişmiş ülkelere ve 1980'lerde ticari emlak projelerine banka kredileri, teknoloji şirketlerinin ihraç ettiği hisse senedi ve tahviller, 1990'larda medya ve teknoloji şirketlerinin hisse ve tahvilleri ve 2000'lerde subprime ipoteğe dayalı menkul kıymetler. Fed, ekonomik genişleme zamanlarının genişliğini belirlemediği gibi, ekonomik daralma zamanlarının da boyutlarını kontrol edemiyor.

Son döngü de genel şablonu takip ediyor, ancak bir önemli farkla. Fed, 2008'de kısa vadeli faizleri sıfıra yakın seviyeye indirdikten sonra diğer teşvik türlerine yönelmek zorunda kaldı: tahvil alımları ve sözlü olarak faiz artırmama sözü, ki bunlar da piyasalar genelinde güven ve risk iştahını artırarak büyük ölçüde işe yaradı. Ancak, Fed, ekonomik büyümeyi sürüklemesi için finansal göstergelere fazla güvendiği için büyüme üzerinde ekonomik döngüler öncesindeki döneme göre dahi daha az söz sahibi.

BCA Research'ten Peter Berezin, "Eğer merkez bankası olarak harcamaları hareketlendirme metodunuz riskleri artırıyorsa, büyük bir problemle karşı karşıyasanız demektir. Riski ancak bu kadar artırabilirsiniz. Yatırımcılar geri çekilirken de bunu çok sert bir hareketle yaparlar." dedi.

Bunların hiçbiri Fed'in finansal krizden bu yana agresif para politikası izleyerek hata yaptığı anlamına gelmiyor. Fed, işsizliğin yüzde 5'e indirilmesinde başarılı oldu ve bu başarı da neredeyse kesinlikle bu duruma bağlı riskleri üstlenmeye değerdi.