Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Cumhurbaşkanı Erdoğan France 24'e konuştu

Cumhurbaşkanı Erdoğan France 24'e konuştu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "79 milyonluk Türkiye içerisinde şu anda bütün bu kirli, terörist yapıyı kurumlarımızdan temizlemek durumundayız. Eğer temizleyemezsek bunun bedelini çok ağır öderiz" dedi

Giriş: 23 Temmuz 2016, Cumartesi 13:52
Güncelleme: 23 Temmuz 2016, Cumartesi 13:55

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye'nin şu anda nüfusu 79 milyon. 79 milyonluk bir Türkiye içerisinde şu anda bütün bu kirli yapıyı, bu terörist yapıyı kurumlarımızdan temizlemek durumundayız. Eğer temizleyemezsek bunun bedelini çok ağır öderiz. Biz mesela 34-35 yılda bölücü terör örgütüne ne yazık ki yaklaşık 40 bin şehit verdik, onlarla böyle bir mücadelenin içinde olduk." dedi.

Erdogan, France 24 kanalına verdiği mülakatta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi ve sonrasındaki gelişmelerle ilgili soruları cevapladı.

"Bu başarılı olmayan darbeyle ilgili birçok soru var. Sizin MİT’iniz saat 16.00’ya doğru bilgilendirdiler, ama siz resmi olarak saat 20.00’de haberdar edildiniz ve darbecilerden çok kıl payı kurtulabildiniz. Dolayısıyla burada yine MİT Şefiyle bir araya geldiniz. Tabii önce acaba onunla bugün de görüştünüz, size istifasını sundu mu ya da belli yaptırımlar olacak mı kendisi için ya da sizin tam güveninize sahip Genelkurmay Başkanınızla ilgili bir şeyler olacak mı? sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda gerek MİT Müsteşarı gerek Genelkurmay gerekse de diğer kuvvet komutanlarla ilgili buna benzer verdikleri herhangi bir kararın söz konusu olmadığı yanıtını verdi.

Erdoğan, "Tabii biz bu kararları verirken veya verecek olursak, bunları Sayın Başbakanımla beraber otururuz değerlendirmesini yaparız, ondan sonra nihai kararımızı veririz. Şu anda bir geçiş süreci içerisindeyiz. Bizde bir söz var, 'Dereyi geçerken at değiştirilmez'. Şu anda biz böyle bir sürecin içerisindeyiz ve bu sürecin içerisinde de şu anda arkadaşlarımızla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Şunu çok açık, net söylememiz lazım. Bir istihbarat zaafı söz konusudur, vardır. Hatırlayın. Amerika'daki ikiz kuleler vurulduğu zaman kimse istihbarat ne yaptı veya istihbarat görevden alındı mı? Böyle bir soru sormadı? Fransa'da bu olaylar oldu değil mi, orada da istihbarat zaafı yok mu? Var. Belçika’da olduğunda, biz Belçika’ya üstelik önceden bilgiler verdik, dedik ki; bak böyle böyle, şu şu şu isimler teröristtir, DAİŞ'tir, bunlara dikkat edin. Bizi dinlemediler, değil dediler ve ondan sonra havalimanında o olaylar oldu. İngiltere olayı aynı. Şu anda Almanya’daki mevcut gelişmeler aynı. Sormazlar mı, nerede istihbaratınız? Demek ki zaman zaman istihbarat zaafları olabiliyor. Ama bütün bunlara rağmen biz Sayın Başbakanımızla değerlendirmelerimizi yaparız, atacağımız bir adım varsa bu konuda ondan sonra atarız. Şu anda hepsi görevinin başındadır." ifadelerini kullandı.

"Ama kendisi size istifasını sunmadı?" sorusuna ise Erdoğan, "Hayır" cevabını vererek böyle bir şeyin söz konusu olmadığını kaydetti.

Erdoğan, "Zaten gerek kendisi gerek Genelkurmay Başkanımız, bu konuda tasarruf size aittir, sizler bu konuda bizimle ilgili hangi tasarrufta bulunursanız bizim buna karşı söyleyecek bir şeyimiz yok, vereceğiniz herhangi bir görevi de yapmaya yine devam ederiz, bizde bu anlayış hakimdir." dedi.

Darbe girişiminin ardından devam eden operasyonların ne zamana kadar devam edeceği konusundaki soru üzerine ise Erdoğan, bu noktada burada rakam vermenin mümkün olmadığını kaydetti.

Erdoğan, "Şunu bir defa görmemiz lazım. Türkiye'nin şu anda nüfusu 79 milyon. 79 milyonluk bir Türkiye içerisinde şu anda bütün bu kirli yapıyı, bu terörist yapıyı kurumlarımızdan temizlemek durumundayız. Eğer temizleyemezsek bunun bedelini çok ağır öderiz. Biz mesela 34-35 yılda bölücü terör örgütüne ne yazık ki yaklaşık 40 bin şehit verdik, onlarla böyle bir mücadelenin içinde olduk. Şu anda bakın onlara karşı operasyonlar yapıyoruz ara vermeksizin, böyle bir durum söz konusu. Şimdi burada da bunların 40 yıllık devletin kurumlarındaki yerleşimi var, bu 40 yıllık yerleşimi bizim çözmemiz lazım. Aynen bunlar kanser virüsü gibi bir metastaz yapmış vaziyette. Bunu bizim en ideal şekilde kazımamız lazım ki devlet bir daha bu sıkıntıları yaşamasın. Silahlı Kuvvetlerimizde, Emniyet Teşkilatımızda, çeşitli bakanlıklarımızın hepsinde var. Hatta hatta özel sektörümüzde var, hepsi müşteki, hepsi şikayetçi. Ama bu çıkarmış olduğumuz Olağanüstü Hal Yasasıyla da birlikte atacağımız adımlarla, kanun hükmünde kararnamelerle bu işi çözmenin gayreti içinde olacağız." değerlendirmesinde bulundu.

"Bu tamamen ülkemizde bir darbe girişimidir"

"Elbette Batılı ülkelerden yapılan eleştirileri duyuyorsunuzdur, Fransa Dışişleri Bakanı, Almanya, Avrupa Birliği, özellikle Avrupa Birliği Dış Politika Temsilcisi Mogherini medyada, eğitimde, adalette yapılan bu operasyonların kabul edilemez olduğunu söyledi. Hatta olağanüstü halde bile bazı haktan-hukuktan sapılamayacağını söyledi. Avrupa’daki birçok ülkede bu operasyon, temizlik operasyonunda aslında bir cadı avı başlatıldığı söyleniliyor Gülencilere karşı, sizin cevabınız ne olur buna? sorusuna ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle cevap verdi:

"Şimdi ben tabii onların ne dediğine bakmıyorum, çok da ilgilenmiyorum. Ben şuna bakıyorum. Örneğin, Fransa'da 3 ay artı 3 ay, artı 6 aylık olağanüstü hal yasası ilan edildi. Belçika'da olağanüstü hal, Amerika Birleşik Devletleri’nde Ferguson sebebiyle olağanüstü hal, aynı şekilde Münih’te olağanüstü hal ilan edildi. Kaç kişi öldü? 6 kişi. Ben az önce size 246 kişiden bahsediyorum. Öbür tarafta 2 bin 185 yaralıdan bahsediyorum. Bunun yanında Florida'da, aynı şekilde İspanya'da Aralık 2010'da yine bu şekilde ilan edilen olağanüstü hal vardı. Fakat bunların hiçbirisi bizim şu anda yaşadığımızı yaşamadılar, onlar bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalmadılar. Bu tamamen ülkemizde bir darbe girişimidir, bu devleti yıkmaya yönelik bir adımdır.

Bütün bu adımları atarken, eğer medya bu darbe girişiminin arkasındaysa yazılı ve görsel medya, onlar da bedelini öder, bu yasada var, hukukta var. Yasanın içerisinde ne varsa, onlar da buna uymak zorundalar. Yasayla darbe yapılır mı? Ama bunlar ne yazık ki Pensilvanya’dan aldıkları talimatla bu ülkede bu darbe girişiminde bulundular. Bakın şu anda itirafçılar var ve bu itirafçılar talimatı nereden aldıklarını söylüyorlar. Hatta hatta çok daha ileri, Genelkurmay Başkanımızın şu anda rehin tutanlardan işte bir tanesi; 'Sizi kanaat önderimiz Fethullah Gülen'le görüştürelim, buluşturalım' diyecek kadar ileri gidiyorlar. Bunu ilk defa şu anda France 24’te söylüyorum, böyle bir süreç var. Biz bu süreci bir kenara koyabilir miyiz? Mogherini önce bu noktada bir defa değerlendirmeleri iyi yapsınlar, konuya iyi hakim olsunlar. Önce bilgiyi bizdeki kaynaklardan alsınlar, Türkiye’nin yönetimine karşı olanlardan değil."

OHAL

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, olağanüstü hal uygulamasına ilişkin doğru bilgiye veya kaynağa dayanmadan Türkiye'ye yöneltilen eleştirilerin haksız olacağını belirterek, "Eğer ellerindeki bilgi kaynakları yanlışsa, o zaman AB gibi bir kurumun içerisinde sorumlu mevkide bulunanlar açığa düşerler ve yanlış yapmış olurlar. Şimdi bunların bir defa bütün bu yaptıkları bir şeyi gösteriyor: Ya ön yargılısınız yahut da bu işleri yönetme kabiliyetinden yoksunsunuz." dedi.

Fransa ve Türkiye'deki olağanüstü hal uygulamalarının karşılaştırılmasıyla ilgili bir soru üzerine her iki ülkedeki olağanüstü halin farklı olduğunu kaydeden Erdoğan, Fransa'daki olayın sıradan bir terör eylemi Türkiye'dekinin ise devleti ele geçirmeye yönelik silahlı bir darbe girişimi olduğuna dikkati çekti. Bu ikisi arasındaki ayrım gözetilmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, "Şimdi burada özellikle Avrupa Birliği (AB) yetkililerine benim sormam lazım: Siz darbenin arkasında mısınız, demokratik hukuk devletinin yanında mısınız?" ifadesini kullandı.

AB'nin konuyla ilgili yaptığı eleştirilerin hangi bilgiye ya da kaynağa dayandığını soran Erdoğan, "Eğer ellerindeki bilgi kaynakları yanlışsa, o zaman AB gibi bir kurumun içerisinde sorumlu mevkide bulunanlar açığa düşerler ve yanlış yapmış olurlar. Şimdi bunların bir defa bütün bu yaptıkları bir şeyi gösteriyor: Ya ön yargılısınız yahut da bu işleri yönetme kabiliyetinden yoksunsunuz. Bizim AB Bakanlığımız var, bilgi istesinler. Bizim Dışişleri Bakanlığımız var, bilgi istesinler. Burada muhatapları var, bilgi istesinler. Niye onlardan bilgi istemiyorlar da gazete haberleriyle bu tür açıklamalar yapıyorlar?" şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB müktesebatı gereği kaldırılan idam cezasının yeniden getirilmesinin AB ile uzun yıllardır devam eden katılım sürecinin bittiği anlamına mı geleceğinin sorulması üzerine şu cevabı verdi:

"Şimdi şunu çok açık-net ortaya koymak lazım: Olay idam cezası ise, bu konuyla ilgili eğer benim milletim 'idam idam idam' diyorsa ve parlamentodaki temsilcileri de böyle bir talebe 'evet' diyorsa, kusura bakmasınlar bu talebe uymak biz siyasilerin görevidir. Çünkü demokrasilerde egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Kara Avrupa'sı idam istemiyor. Amerika'da idam var mı? Var. Rusya'da var mı? Var. Çin'de var mı? Var. Dünyanın büyük bir çoğunluğunda şu anda idam var.

Şimdi millet böyle dediği andan itibaren her şey değişir. Bakın bizi 53 yıldır Avrupa Birliği kapısında bekletiyor, 53 yıl. Ve bu süreç içerisinde AB'ye aldıkları ülkeler AB müktesebatına bizden çok daha mı uygun ülkelerdi? Biz onların hepsinden çok çok ileri bir ülkeyiz. Temel hak ve özgürlüklerden tutunuz, ekonomik imkanlara varıncaya kadar hepsinden çok ileriyiz. Biz Avrupa Birliği'nin mali imkanlarından vesaire istifade etmiş bir ülke değiliz. Şu anda ta başından itibaren fasıllarda Türkiye'ye çektirdiklerini kimseye çektirmediler. Şu anda işte vizelerin kaldırılması meselesinde de aynı tavrı takındılar. Daha önce zaten Türkiye'yle ilgili böyle bir vize olayı var mıydı? Vardı. Müracaat edilir, beklenir, şudur-budur vesaire alınır. Şimdi bize söz verdikleri halde maalesef söz verdikleri zaman içerisinde bunu yapmadılar. Ve en sonunda mültecilerle bunları ilişkili hale getirdiler. Şu anda Türkiye'de 3 milyon Suriyeli, Iraklı mülteci var. Hepsi kapılarını kapatırken, biz bu mültecilere kapımızı açtık ve bir yerde Avrupa'ya kalkan olduk. Bunun için de bazı sözler verdiler ve o verdikleri sözleri de yerine getirmediler. Şu anda bizden kalkıp bazı şeyleri isterken biraz da seviyeli olmaları lazım. Demokrasiye, hukuka saygılarının olması lazım. Bizimle ilgili bu açıklamaları yaparken önce bizimle görüşmeleri lazım. Bizimle görüşmeden bu tür açıklamaları yapmaları onları sürekli açığa düşürüyor. Ve bu konuda arkadaşlarımız onları bilgilendirmeye devamlı hazır ve görüşüyorlardı. Ama bizimle görüşmelerine rağmen ne yazık ki o görüşmenin istikametinde değil farklı istikametlerde açıklamalar yapıyorlar. Bu tabii bir şeyi gösteriyor, o da nedir? Demek ki bunların Türkiye'ye karşı bir ön yargısı var ve bu ön yargıyla da bunlar hareket etmeye devam ediyorlar."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bazı askerlerin fotoğraflarını gördük, işkenceye uğramış olduklarını gösteren bazı fotoğraflar vardı. Darbeci askerlerin yine toplum tarafından darp edildiğine yönelik fotoğraflar vardı. Bu konularla ilgili görüşünüzü alabilir miyim, onaylıyor musunuz?" sorusu üzerine şunları söyledi:

"Şu anda tabii benim elime ulaşan fotoğraflarda sadece onların kapalı salonlarda filan tutuldukları var, bir de tabii karşılıklı bir arbede var, boğuşma var. Ve bu boğuşma esnasında tabii polisle askerin karşı karşıya gelmesi var, askerin askerle karşı karşıya gelmesi var. Yoksa onların kalkıp da böyle bir noktaya getirilmeleri söz konusu değil. Ona bakarsanız, mesela Genelkurmay Başkanı'na bunlar kelepçe takarken ciddi manada elinde, boğazında bazı yırtılmalar söz konusu. Ama ben hepsinden öte geçiyorum, siz şimdi oradaki o insanları söylüyorsunuz, o insanları söylerken 246 tane şehit olanı niye söylemiyorsunuz? Bunun yanında 2185 yaralıyı niye söylemiyorsunuz? Asıl vahşet burada, asıl bunu konuşmamız lazım."

Şiddet eylemlerini kınayıp kınamadığı sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti:

"Tamam, şimdi askerin, yani o asker kılığına girmiş olan bu Fethullahçı silahlı terör örgütünün yaptıkları benim kınadığımdır, diğeri benim vatandaşımdır, milletimdir. Sivile tankla gidilmez. O sivilin elinde silah yok, sivilin elinde bayrak var. Türk bayrağıyla gidiyor veya sopayla gidiyor. Bununla bu birbiriyle mukayese edilir mi? Avrupalı sürekli şunu söyler: 'Orantısız güç, orantısız güç'. Peki, orantı kimde? Tankla yürüyenin elinde her şey var. Benim yakın mesai arkadaşlarım şehit oldu. Uçakla vuruyor, helikopterle vuruyor. Ama aşağıda benim vatandaşım, benim milletimin elinde bu tür silahlar yok. Şimdi Batılı kalkıp da elinde hiçbir silah olmayan, bayrağından başka, elindeki bir sopadan başka hiçbir şeyi olmayan bu milleti savunmuyor, demokratik halk kitlesini savunmuyor, kalkıyor bu Fetullahçı terör örgütünün mensuplarını savunuyor. Bu çok ayıp bir şey. Ve sivil halk bu noktada tek kurşun atmadı, bunun bir tespiti yok. Böyle acımasız bir terör eylemi bizim yakın tarihimizde görülmemiştir, bunlar tam bir haşhaşidir, bunlar Hasan Sabbah'ın askerleri, öyle saldırdılar."

FETÖ lideri Fetullah Gülen'in iadesiyle ilgili bir soru üzerine, failleri ortada ve yargılanan bir darbe girişim olduğuna, değişik mahkemelerde Fetullah Gülen'in terörist başı olduğuna dair davaların devam ettiğine dikkati çeken Erdoğan, "Fakat ben bir şeyi ifade etmek istiyorum; Amerika bizden bugüne kadar istediği teröristlerde bize belge mi verdi? Biz onlardan hiçbir belge talep etmeden istedikleri teröristleri veya herhangi bir suçluyu kendilerine verdik. Ama şimdi bir darbe girişiminde bulunan Fetullah ile ilgili biz kendilerinden bunu istiyoruz, onlar hala bizden belge vesaire istiyorlar. Buna rağmen biz kendilerine dedik ki: tamam, biz size süratle bakın bir miktar elektronik ortamda belge gönderiyoruz, şimdi de 10 gün içerisinde bu yargı süreci içerisinde itirafçılar vesaire bunların belgelerini de ayrıca göndereceğiz. Hatta gerekirse ben Dışişleri Bakanımı, bunun yanında Adalet Bakanımı, kendi özel temsilcimi, onları da Amerika'ya göndermek suretiyle muhataplarıyla orada görüşmelerini sağlayacağım." şeklinde konuştu.

Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le yapacakları görüşmeye ilişkin olarak da "Öyle zannediyorum ki fevkalade bir durum olmazsa, yine de ağustos ortalarında falan görüşme imkanımız olabilir." dedi.

Yaşananlardan sonra kendisini tehlikede hissedip hissetmediği sorulması üzerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan şu değerlendirmelerde bulundu:

"Tabii bu tür tedbirleri almak zorundayız da, ben Paris'e gittiğim zaman oradaki tedbirleri gördüğümde bizim tedbirler onların yanında çok az. Elysee (Sarayı)'nın çevresi farklı, çok çok farklı bir şekilde alınmış tedbirleri gördüm. Sokaklardaki tedbirleri gördüm. Almanya'da, Amerika'da, her yerde bu tedbirleri görmek mümkün. Şu anda bir darbe girişiminin zeminindeyiz. Her taraf güllük gülistanlık değil, dolayısıyla biz tedbirimizi alacağız, adımlarımızı ona göre atacağız. Normalleşme sürecine girdiğimiz andan itibaren de bunlar azalmaya başlar. Dünya neyi yapıyorsa, bütün gelişmiş ülkeler neyi yapıyorsa biz de onu şu anda yapıyoruz, yapacağız. Düşünün işte bir Parlamento vuruluyor, Cumhurbaşkanlığı Binası vuruluyor, Başbakanlık Binası vuruluyor, bütün bunlar karşısında, şuraya uçak iki noktaya bombayla saldırılıyor. Şimdi bunlar yapılırken burada tedbir almayacak mısınız? Almamız lazım. Ama Batılı dostlar bu bombaların nedense hiçbirini görmüyor. Herhalde yani bu ülkenin en üst yöneticileri vesaireleri öldükten sonra görecekler, bunun beklentisi içindeler, ondan sonra da zil takıp oynayacaklar. Kusura bakmasınlar, her türlü tedbiri alırız ve almaya da devam edeceğiz."

AA