Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, "Enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2016 sonunda yüzde 6,6 ila yüzde 8,4 aralığında orta noktası yüzde 7,5, 2017 sonunda ise yüzde 4,3 ila yüzde 7,7 aralığında orta noktası yüzde 6 olarak gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz." dedi.

Çetinkaya, "Enflasyon Raporu 2016-III"ün tanıtımı amacıyla Marriott Otel'de düzenlenen toplantıda yaptığı sunumda, gelecek döneme yönelik enflasyon tahminlerinde bir önceki rapora göre değişiklik yapmadıklarını söyledi.

Başkan Çetinkaya, "Enflasyonu düşürmeye odaklı ve kararlı bir politika duruşu altında, enflasyonu yüzde 5'lik hedefe kademeli olarak yakınsayacağı, 2016 yılında yüzde 7,5'e, 2017 yılında yüzde 6'ya geriledikten sonra 2018 yılında yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını öngörüyoruz. Bu çerçevede enflasyonun yüzde 70 olasılıkla, 2016 sonunda yüzde 6,6 ila yüzde 8,4 aralığında orta noktası yüzde 7,5, 2017 sonunda ise yüzde 4,3 ila yüzde 7,7 aralığında orta noktası yüzde 6 olarak gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz." diye konuştu.

Nisan Enflasyon Raporu'nun ardından Türk Lirasının dalgalı bir seyir izlediğini ve petrol fiyatlarının bir miktar yükseldiğini, ithalat fiyatlarının ise nisan tahminlerine oldukça yakın bir seyir izlediğini belirten Çetinkaya, gelecek dönemde TL cinsi ithalat fiyatlarının önceki rapor dönemine kıyasla daha yüksek olacağını öngördüklerini bildirdi. Yılın ikinci yarısında iç talepteki ılımlı seyre bağlı olarak bu gelişmenin enflasyon üzerindeki etkisinin sınırlı kalacağına dikkati çeken Çetinkaya, şunları kaydetti:

"Yakın dönemde işlenmemiş gıda fiyatlarında gözlenen yukarı yönlü hareketlenme ve tütün fiyatlarındaki ayarlamalar, temmuz ayında enflasyonun belirgin bir şekilde yükselmesine neden olacaktır. İlerleyen dönemde gıda fiyatlarında aşağı yönlü bir düzeltme yaşanacağını öngörüyoruz. Ayrıca kısa vadeli çekirdek enflasyonda bir önceki rapor dönemine kıyasla yıl genelinde daha ılımlı bir seyir bekliyoruz. Tütün fiyatlarındaki artışın 2016 sonu enflasyon tahminini önceki rapora kıyasla yükseltici etkide bulunacağını, ancak temel enflasyon eğiliminde gözlenen iyileşme ve iktisadi faaliyetteki gelişmelerin bu artışı telafi edeceğini tahmin ediyoruz. 2016 ve 2017 sonu tüketici enflasyon tahminlerini de değiştirmemiş bulunuyoruz."

Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olarak piyasa derinliğini ve piyasadaki fiyat oluşumlarını yakından takip ederek, gerekli görülmesi halinde, finansal istikrarı korumaya yönelik ihtiyaç duyulacak tüm önlemleri alacağız." dedi.

Çetinkaya, yılın üçüncü enflasyon raporunun tanıtımı amacıyla düzenlenen toplantıda yaptığı sunumuna, "Milletimizin iradesine yönelik hain saldırıda hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine, milletimize başsağlığı, yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Ülkemizin kalkınma yolunda güçlü çabasına hiçbir hain girişimin asla zarar vermeyeceğine inancımız tamdır. Merkez Bankası olarak ülkemizin refahı için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğimizi bu vesileyle tekrar ifade etmek isterim" sözleriyle başladı.

Para politikası kararlarına temel oluşturan iktisadi görünüm ile makroekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Çetinkaya, yılın ikinci çeyreğinde gelişmiş ülkelerin para politikalarına ilişkin beklentilerdeki değişimler ve İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkmasıyla sonuçlanan referandumun küresel piyasalarda oynaklığa neden olduğunu söyledi.

Çetinkaya, Brexit referandumunun büyüme ve ticaret görünümü üzerindeki etkisinin daha ziyade gelişmiş ülkelere tesir edeceği beklentisi ve petrol fiyatlarındaki toparlanma nedeniyle petrol ihraç eden gelişmekte olan ülkelere ilişkin algılamalardaki kısmi düzelmenin gelişmekte olan ülkelere dair finansal koşullara destek sağladığını belirtti.

Yılın ikinci çeyreğinde küresel belirsizliklerin Türkiye ekonomisi üzerinde etkileri görüldüğüne işaret eden Çetinkaya, şöyle konuştu:

"Türkiye’ye ilişkin makroekonomik göstergelerin olumlu seyri, Ağustos 2015’te açıkladığımız yol haritası çerçevesinde uygulamaya koyduğumuz yeni önlemler ve para politikasında sadeleşme süreci Türkiye’ye ilişkin belirsizlikleri ve risk algılamalarını sınırladı. İkinci çeyrekte tüketici enflasyonu Nisan Enflasyon Raporu’ndaki öngörülerimizle uyumlu gerçekleşti, çekirdek enflasyon eğilimi de hizmet fiyatları kaynaklı olarak iyileşmeye devam etti. Söz konusu dönemde, yine Nisan Enflasyon Raporu’ndaki öngörülerimiz ile uyumlu olarak, cari işlemler açığındaki azalış sürdü, iktisadi faaliyet ılımlı ve istikrarlı büyüme eğilimini korudu. Bu dönemde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olarak enflasyon görünümüne karşı sıkı, döviz likiditesinde dengeleyici ve finansal istikrarı destekleyici politika duruşumuzu ve para politikası çerçevesinde sadeleşme adımlarını devam ettirdik. Söz konusu politikaların etkisiyle ikinci çeyrekte risk primleri ve piyasa faizleri düşüş eğiliminde oldu, enflasyon beklentileri geriledi ve Türk Lirası reel olarak değer kazandı."

Temmuz ayı ortasında piyasalarda yurt içi gelişmeler kaynaklı dalgalanmaların risk primlerinin tekrar artmasına ve piyasa oynaklığına yol açtığına işaret eden Çetinkaya, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Söz konusu gelişmeler karşısında, piyasaların etkin işleyişinin sürmesini temin etmek amacıyla 17 Temmuz'da yeni önlemler duyurduk. Söz konusu önlemler, finansal sistemin ihtiyaç duyduğu likiditeye etkin bir şekilde ulaşmasına destek sağladı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olarak piyasa derinliğini ve piyasadaki fiyat oluşumlarını yakından takip ederek, gerekli görülmesi halinde, finansal istikrarı korumaya yönelik ihtiyaç duyulacak tüm önlemleri alacağız. Küresel risk iştahının olumlu seyri ve alınan tedbirler sayesinde yurt içi belirsizliklerin etkisinin geçici ve sınırlı olacağını değerlendiriyoruz. Ayrıca tasarlanan yapısal reformların uygulamaya geçirilmesinin büyüme potansiyelini önemli ölçüde artırarak Türkiye ekonomisine ilişkin algılamaları olumlu yönde destekleyeceğini hatırlatmak isterim."

- "Sıkı duruşumuz sürdürdük"

Çetinkaya, 2016 yılı ikinci çeyreğinde, enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurları dikkate alarak, likidite politikasındaki sıkı duruşu sürdürdüklerini ifade etti.

Küresel oynaklıkların azalması, çekirdek enflasyon göstergelerindeki olumlu gidişat ve yol haritasında belirtilen politika araçlarının etkili şekilde kullanılmasının para politikasındaki sadeleşme sürecine devam edilmesini sağladığını dile getiren Çetinkaya, şunları kaydetti:

"Ayrıca 17 Temmuz tarihinde aldığımız likidite tedbirleri piyasalarda yaşanan yurt içi gelişmeler kaynaklı oynaklığı sınırladı. Bu doğrultuda, marjinal fonlama faizini mayıs ve haziran aylarındaki 50’şer baz puanlık indirimin ardından temmuz ayında da 25 baz puan düşürerek yüzde 8,75 seviyesine indirdik. Bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı ve gecelik borç alma faizini ise sırasıyla yüzde 7,5 ve yüzde 7,25 oranlarında sabit tuttuk.

Merkez Bankası fonlaması bu dönemde ağırlıklı olarak bir hafta vadeli repo ihaleleriyle yapılmaya devam ederken, marjinal fonlamanın payı seviyesini korudu. Ağırlıklı ortalama fonlama faizi temmuz ayı itibarıyla yaklaşık yüzde 8,2 seviyesine geriledi. Bankalararası gecelik repo faizleri de koridorun üst bandında gerçekleştirilen indirimlerle uyumlu olarak düşüş gösterdi. Önümüzdeki dönemde para politikası duruşumuzun enflasyon görünümüne bağlı olmaya devam edeceğinin altını çizmek istiyorum."

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya, "Yol haritası, belirtilen önlemlerin etkili bir şekilde uygulanmaya devam edilmesi ve sıkı para politikasının devamının ekonomimizin küresel şoklara olan hassasiyetini azaltarak, finansal istikrarı desteklediğini düşünüyoruz." dedi.

Çetinkaya, "Enflasyon Raporu 2016-III"ün tanıtımı amacıyla düzenlenen toplantıda yaptığı sunumda, finansal olmayan kesime kullandırılan kredilerin yıllık büyüme oranının 2016 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 9,5'e gerilediğini, bu dönemde 2014 başından itibaren olduğu gibi ticari kredilerin tüketici kredilerine göre daha yüksek bir oranda büyümeye devam ettiğini, kredi büyümesi ve kompozisyonundaki bu gelişmelerin dengelenme sürecine ve finansal istikrara katkı vermeye devam ettiğini söyledi.

Murat Çetinkaya, 13 haftalık ortalamaların yıllıklandırılmış büyüme hızlarına göre ise hem ticari kredilerde hem de tüketici kredilerinde büyüme eğilimlerinin 2016 yılı başından itibaren bir toparlanma sergilediğinin görüldüğüne, ancak bu toparlanmanın büyük ölçüde mevsimsel etkilerden kaynaklandığına işaret etti. Büyüme oranlarının halen geçen yıl ortalamalarının altında seyrettiğini vurgulayan Çetinkaya, tüketici kredilerinin risk ağırlıklarına dair yapılan düzenlemelerin, ücret gelişmeleri ve küresel finansal koşullarda yaşanan iyileşmelerin gelecek dönemde kredi büyümesini destekleyici yönde etkileyeceğini tahmin ettiklerini aktardı. Çetinkaya, şöyle devam etti:

"Ekonomik temeller açısından değerlendirdiğimizde para politikası, cari dengede yaşanan iyileşme, makroihtiyati tedbirlerle kredi büyüme oranlarının makul düzeylerde seyretmesi ve kredi kompozisyonu fiyat istikrarını ve finansal istikrarı destekleyici konumu ekonomik kırılganlıkları azaltan önemli unsurlar oldu. Bu dönemde mali disiplinin sürdürülmesi de ekonominin sağlamlığını artıran temel faktörler arasında yer alıyor. Yakın dönemde yurt içi ve yurt dışı gelişmelerin finansal piyasalar ve makroekonomik konumu üzerindeki olumsuz etkilerin sınırlandırılması önem taşıyor. Bu çerçevede yol haritası, belirtilen önlemlerin etkili bir şekilde uygulanmaya devam edilmesi ve sıkı bir para politikasının devamının ekonomimizin küresel şoklara olan hassasiyetini azaltarak finansal istikrarı desteklediğini düşünüyoruz."

- "Gerekirse ek tedbir alırız"

Piyasalardaki gelişmeleri yakından takip ederek, gerekmesi halinde finansal istikrarı destekleyici ek tedbirler almaya devam edeceklerini ifade eden Çetinkaya, şunları kaydetti:

"Bu yılın ikinci çeyreğinde tüketici enflasyonu, bir önceki çeyreğe kıyasla 0,18 puan artarak 7,64 oranıyla Nisan Enflasyon Raporu ile uyumlu gerçekleşti. Enflasyonda kaydedilen yükselişte işlenmemiş gıda ve enerji fiyatları belirleyici olurken, bu dönemde çekirdek enflasyonu oluşturan temel mal ve hizmet gruplarında yıllık enflasyon geriledi. Böylece Nisan Enflasyon Raporu ile uyumlu bir şekilde işlenmemiş gıda ve tütün dışı enflasyon bu çeyrekte azalış kaydetti. Yıllık enflasyon üzerindeki birikimli kur etkileri azalmaya devam ederken, başta petrol olmak üzere ithalat fiyatlarında ise bu dönemde artış kaydedildi. Dolayısıyla yılın ikinci çeyreğinde gıda ve enerji gruplarında enflasyon yükselirken, çekirdek gruplarda enflasyon gerilerdi. Yılın ilk çeyreğinde ılımlı seyreden işlenmemiş gıda fiyatlarındaki görünüm ikinci çeyrekte bir miktar bozuldu. Her ne kadar son dönemde yemek hizmetleri fiyat artışlarında yavaşlama gözlense de gıda fiyatlarındaki harekete bağlı olarak yılın ikinci çeyreğinde gıda ve yemek hizmetleri grubunun yıllık enflasyonu yüzde 7,65'e yükseldi. Diğer taraftan, bu dönemde gıda ve yemek hizmetleri hariç yıllık enflasyon kademeli azalışını sürdürdü."

Murat Çetinkaya, bu yılın ikinci çeyreğinde hizmet enflasyonunun ana eğiliminde bir yavaşlama kaydedildiğini, bu yavaşlamada özellikle turizm sektöründeki gelişmelere bağlı olarak konaklama, ulaştırma ve yemek hizmetleri gibi gruplarda gözlenen fiyat hareketlerinin belirleyici olduğunu söyledi.

Öte yandan, birikimli döviz kuru etkilerinin azalmasına karşın TL'de mayısta gözlenen değer kaybının özellikle dayanıklı mal fiyatlarına yansımasıyla temel mal enflasyonunun ana eğiliminde önceki çeyreğe göre belirgin bir değişim olmadığına dikkati çeken Çetinkaya, bu çerçevede çekirdek enflasyon göstergelerinin eğilimlerinde gözlenen yavaşlamanın bu çeyrekte hizmet fiyatları kaynaklı olarak sürdüğünü bildirdi. Çetinkaya, "Özetle yılın ikinci çeyreğinde çekirdek kalemlerdeki iyileşme, gıda ve enerji kaynaklı enflasyon artışını kısmen dengeledi." ifadesini kullandı.

- "İktisadi faaliyet ılımlı ve istikrarlı şekilde büyümeye devam ediyor"

TCMB Başkanı Çetinkaya, reel ekonomiye yönelik, "iktisadi faaliyetin ılımlı ve istikrarlı şekilde büyümeye devam ettiği" temel mesajını vermek istediğini ifade etti.

Bu yılın ilk çeyreğinde GSYİH'nin, Nisan Enflasyon Raporu'nda ortaya konulan görünümle uyumlu bir seyir izleyerek dönemlik bazda yüzde 0,8, yıllık bazda ise yüzde 4,8 arttığını bildiren Çetinkaya, harcama yönünden yıllık büyümenin beklentileriyle uyumlu şekilde nihai yurt içi talep kaynaklı olduğunu, net ihracatın katkısının sınırlı olduğunu söyledi. Söz konusu dönemde nihai yurt içi talebin büyümeye katkısının tüketim harcamalarından geldiğini anlatan Çetinkaya, yılın ikinci çeyreğinde de mevcut göstergelerin iktisadi faaliyetin ılımlı seyrettiğine işaret ettiğini kaydetti. Çetinkaya, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sanayi üretimi nisan-mayıs döneminde bir önceki çeyrek ortalamasına göre yüzde 0,4 geriledi. İkinci çeyrekte yurt içi talebe ilişkin satış, üretim ve ithalat göstergeleri de dönemlik bazda artışa işaret ediyor olmakla birlikte, bu artışın ilk çeyrekten daha düşük oranda gerçekleşebileceğine dair sinyaller bulunuyor. Buna ilave olarak, nisan-mayıs dönemi dış ticaret verilerine göre dış talebin büyümeye olumlu katkısının sınırlı olacağını tahmin ediyoruz."

Bu yıla ilişkin büyümenin temel kaynağının iç talep olacağını tahmin ettiklerini belirten Çetinkaya, belirgin ücret artışlarına rağmen istihdamda gözlenen olumlu seyrin, gelir kanalı üzerinden tüketim talebini desteklemeye devam edeceğine dikkati çekti. Murat Çetinkaya, "Özel yatırımlarda yılın ikinci yarısında iç talep koşulları ve küresel ekonomideki ılımlı büyümenin etkisiyle sınırlı bir artış gözlenebileceğini düşünüyoruz, ancak iç talep büyümesi temel olarak tüketim harcamalarındaki artıştan kaynaklanacaktır. İhracat pazarlarımızda öngörülen toparlanmanın yılın geri kalanında da ihracat büyümesini desteklemesini bekliyoruz." diye konuştu.

Çetinkaya, büyüme görünümüne ilişkin risklere de değinerek, son dönemde yurt içinde yaşanan gelişmelerin turizm gelirleri kanalıyla iktisadi faaliyet ve cari denge üzerinde kısa vadede aşağı yönlü risk oluşturduğunu kaydetti. Çetinkaya, "2016 yılında iç talebin özellikle tüketim harcamaları kaynaklı olarak artacağını ve dış talebin ihracat pazarlarımızda öngörülen ılımlı büyümenin etkisiyle toparlanma eğilimi sergileyeceğini söyleyebiliriz. Talep kompozisyonundaki bu görünüme rağmen süregelen tedbirler ve emtia fiyatlarındaki düşük seyir çerçevesinde 2016 yılında cari işlemler dengesinde iyileşmenin devam etmesi bekliyoruz." dedi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya, Nisan Enflasyon Raporu'nda yüzde 9 seviyesinde bulunan gıda enflasyonu öngörülerini, yüzde 8 seviyesine çektiklerini söyledi.

Çetinkaya, "Enflasyon Raporu 2016-III"ün tanıtımı amacıyla düzenlenen toplantıda yaptığı sunumda, enflasyon tahminlerinde gıda, enerji ve ithalat fiyatlarının önemli rol oynadığına işaret etti.

Petrol ve ithalat fiyatlarında Nisan Enflasyon Raporu dönemine göre bir miktar yükseliş bulunduğunu ifade eden Çetinkaya, adı geçen rapor varsayımlarına göre hem ham petrol fiyatları hem de ABD doları cinsinden ithalat fiyatlarının yukarı yönlü güncellendiğini anımsattı. Çetinkaya, "Nisan Enflasyon Raporu'nda ham petrol fiyatının 2016 yılında 40 ABD doları olacağını var saymıştık. Şimdi bu var sayımı 44 ABD dolarına yükselttik. Ayrıca ortalama ithalat fiyatlarının yıllık yüzde değişimine dair varsayımımızı da 2016 yılı için 0,4 puan yukarı yönlü güncelledik." diye konuştu.

Gıda fiyatlarında yılın ilk çeyreğinde, işlenmemiş gıda grubu kaynaklı çok belirgin bir düşüş görüldüğünü kaydeden Çetinkaya, bu düşüşün yerini ikinci çeyrekte yükselişe bıraktığını, yine de gıda enflasyonu patikasının haziran itibarıyla Nisan Enflasyon Raporu’nda öngörülen patikaya yakın gerçekleştiğini aktardı. Yakın dönemde işlenmemiş gıda fiyatlarında gözlenen yukarı yönlü hareketlenmenin temmuzda gıda enflasyonunun belirgin şekilde yükselmesine neden olacağını belirten Çetinkaya, ilerleyen dönemde ise gıda fiyatlarında aşağı yönlü bir düzeltme yaşanacağını öngördüklerini bildirdi.

Murat Çetinkaya, şöyle konuştu:

"2016 yılı sonunda gıda fiyatları enflasyonunun bir önceki rapor dönemine kıyasla daha düşük gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Bunda Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme Komitesi, kısaca Gıda Komitesi kapsamında alınan tedbirlerin ve ayrıca turizm kaynaklı gıda talebindeki dönemsel azalışın rol oynadığını söylememiz mümkündür. Bu çerçevede 2016 yılı için gıda enflasyonu varsayımımızı Nisan Enflasyon Raporu'ndaki yüzde 9 seviyesinden yüzde 8 seviyesine güncelledik. 2017 yılı için varsayımımızı yüzde 8 olarak korumayı tercih ettik."

Çetinkaya, orta vadeli tahminler üretilirken vergi ayarlamalarının ve yönetilen/yönlendirilen fiyat değişikliklerinin enflasyon hedefi ve otomatik fiyatlama mekanizmalarıyla uyumlu olacağı bir görünüm varsaydıklarını söyledi.

Maliye politikasının orta vadeli duruşu için 2016-2018 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program projeksiyonları temel aldıklarını belirten Çetinkaya, asgari ücrette 2016 yılı başında yapılan artışın üretici maliyetlerine, toplam talebe ve enflasyona yansımalarını da yakından takip ettiklerini bildirdi. Çetinkaya, "Temmuz ayında tütün ürünlerinde sınırlı bir maktu vergi artışına karşın firmaların, maliyet artışı sebebiyle yüksek oranla bir fiyat ayarlamasına gittiğini gözlemledik." diye konuştu.

- "Kırmızı et konusundaki çalışmalar öne çıktı"

TCMB Başkanı Çetinkaya, gıda fiyatlarındaki artış oranlarını makul düzeyde tutmak, fiyat oynaklıklarını gidererek fiyat istikrarına katkı vermek amacıyla sürdürülen Gıda Komitesi çalışmalarının devam ettiğini anımsattı.

Söz konusu çalışmalar kapsamında enflasyon ağırlığı yüksek kalemler öncelikli olmak üzere, fiyatları, tüketici fiyatları endeksi içinde belirgin oynaklık oluşturan ürünlerin tek tek ele alınarak, somut politika önerilerinin üretilmeye başlandığını bildiren Çetinkaya, "Alınan somut tedbirlere örnek olarak kırmızı et konusunda yapılan çalışmaların öne çıktığını söyleyebiliriz. Özellikle Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının aldığı tedbirler, yurt içi arzı destekleyerek kırmızı et fiyatlarının nispeten ılımlı bir seyir izlemesine katkı sağlamış bulunuyor." diye konuştu.

Çetinkaya, Gıda Komitesi tarafından yapılan çalışmaların sadece ürün bazlı faaliyetlerden oluşmadığına dikkati çekerek, piyasaya izleme ve değerlendirme faaliyetlerine ek olarak lisanslı depoculuk, ürün ihtisas Borsaları, tarımsal destekler, üretici örgütleri ile veri toplama ve derleme gibi yapısal konularda da çalışmaların hızlanarak yürütüldüğünü belirtti. Çetinkaya, Hal Yasası'nın bu doğrultuda revize edilmesi üzerinde çalışıldığı bilgisine sahip olduğunu ifade etti.

Gıda Komitesi kapsamında yapılan çalışmaların, kalıcı fiyat istikrarına ulaşılması konusunda kurumların gösterebileceği ortak çabaya yönelik değerli bir örnek olduğunu vurgulayan Çetinkaya, bu alanda elde edilen kazanımların kalıcılığının sağlanabilmesi ve gıdayla ilişkili gruplarda enflasyonun tüketici enflasyon hedefiyle uyumlu seviyelere gerilemesinin büyük önem taşıdığına işaret etti.

Yapısal konuların araştırılması hususunda attıkları adımlara ilişkin bilgi veren Çetinkaya, "Yapısal konularda kurumlar arası koordinasyon çerçevesinde, somut adımlar atılması enflasyona dair önemli kazanımlar sağlayabilir. Buna yönelik teknik altyapıyı
hazırlamak üzere kurumumuz bünyesinde 'Yapısal Ekonomik
Araştırmalar Birimi' kuruldu. Gündemdeki yapısal konularda ortak çözüm önerileri geliştirmek amacıyla çalışmalar başlatıldı." diye konuştu.

- Banka ile reel sektör iletişimi güçlenecek

Çetinkaya, banka yönetici ve uzmanlarının düzenli olarak reel sektör firmalarını ziyaret ettiklerini belirterek, Banka ile reel sektör arasındaki iletişim ağının güçlendirilmesi için çaba sarf ettiklerini söyledi. Bu kanaldan önemli bir bilgi birikimine sahip olmaya başladıklarını dile getiren Çetinkaya, söz konusu bilgilerin önümüzdeki dönemde politika yapıcılar ve kamuoyu ile paylaşılmasının da gündemlerinde olduğunu bildirdi.

Önümüzdeki dönemde yatırımcı ve analistlerle teknik içerikli görüşmeler yapmaya başlayacakları bilgisini veren Çetinkaya, şunları kaydetti:

"Yurt dışındaki finans merkezlerinde yatırımcılarla gerçekleştirdiğimiz toplantılar, düzenli gerçekleştirilmeye başlanılacak ve daha sık yapılacak. Sanayi-ticaret odaları ve diğer reel sektör temsilcileriyle görüş alışverişine imkan tanıyacak toplantılar düzenlenecek. Basın yayın kuruluşlarının temsilcileri ve ekonomi medyası ile dönemsel toplantılar gerçekleştirmeye başlıyoruz. İlkini, yakın bir zamanda planlamaktayız. Banka ekonomistleri ile halihazırda yapılan aylık toplantılar, yeni uygulamalar sonrasında azalan ihtiyaca bağlı olarak, gerekli görüldüğünde ilan edilerek düzenlenecek. Tüm bu çalışmalarımıza ilave olarak para politikasının sadeleşmesi üzerine de bazı gelişmeler kaydettik.

Son dönemde aldığımız para politikası kararlarını, sadeleşme süreci kapsamında değerlendirmek doğru olacaktır. Sadeleşme ile nihai olarak amaçladığımız, dar ve simetrik bir koridor uygulamasının hayata geçirilmesi ve fonlamanın tek bir faizden yapılmasıdır. Hali hazırda Merkez Bankasının fonlamasının 2 ayrı kanaldan yapılmasının para politikası duruşumuzun iletişimini güçleştirdiği kanaatindeyiz. Sadeleşmenin aktarım mekanizmasının da etkinliğine de katkıda bulunacağını düşünüyoruz."

Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin gerçekleştiği 15 Temmuz gecesinden itibaren Türkiye'de finansal piyasaların en erken gözlemlenebileceği ödeme sistemleri hareketleri dahil, dikkat çekici sorunla ya da güven kanalında erozyona işaret eden hiçbir şeyle karşı karşıya kalmadıklarını belirterek, "Bunu bankacılık sektörü ve reel kesim de teyit etti. Önümüzdeki dönemde bunun korunacağını umuyoruz." dedi.

Çetinkaya, yılın üçüncü Enflasyon Raporunu açıklamasının ardından ekonomistlerin ve basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Türkiye'de yaşanan gelişmeler sonrasında kredi derecelendirme kuruluşlarının not düşürmesi halinde ekonomi ve bankacılık sektörünün bundan nasıl etkileneceğinin sorulması üzerine Çetinkaya, ekonomide yaşanan bir olayın kredi notu üzerindeki olası etkisi değerlendirilirken birçok farklı boyuttan konuya yaklaşmak gerektiğinin altını çizdi.

Çetinkaya, derecelendirme kuruluşlarının olayın iktisadi faaliyete etkisi, bu etkiye karşı verilen kurumsal tepkinin boyutu ve kalitesi, nihai olarak finansal kanallar ve borç ödeme kapasitesi üzerindeki etki gibi unsurları etraflıca değerlendirilmesi gerektiğini dile getirerek, Türkiye'de son dönemde yaşanılan olayın (FETÖ'nün darbe girişimi) etkilerinin anlaşılabilmesi için yeterli zamanın geçmesi, yeterli verinin ve gözlemin oluşması gerektiğini, bunun için henüz erken olduğunu düşündüklerini söyledi.

Bu anlamda yakın zamanda bir reyting kuruluşunun (S&P) aldığı kararları Merkez Bankası olarak aceleci bulduklarını ifade eden Çetinkaya, şöyle devam etti:

"Az önce bahsettiğim boyutlara baktığımızda biz neler görüyoruz? Yaşanan olay öncesini birlikte değerlendirdiğimizde ne görüyoruz? Öncelikle iktisadi faaliyetler açısından baktığımızda, raporumuzda da bunun detaylarını göreceksiniz, tüm gelişmeler ılımlı ve istikrarlı bir büyüme eğiliminin korunduğunu gösteriyor. İç talep güçlü, bugün itibarıyla biz güven kanalı ile ilgili herhangi bir sıkıntı görmüyoruz. (Darbe girişimi) Olayın gerçekleştiği o geceden itibaren Türkiye'de finansal piyasaları en erken gözlemleyebileceğiz ödeme sistemleri hareketleri dahil, ki bunun önemli kısmı Merkez Bankasının sorumluluğundadır, dikkat çekici sorunla ya da güven kanalında erozyona işaret eden hiçbir şeyle karşı karşıya kalmadık. Bunu bankacılık sektörü ve reel kesim de teyit etti. Önümüzdeki dönemde bunun korunacağını umuyoruz."

Çetinkaya, mali disiplinin sürdürüldüğünün görüldüğüne, bunun için net mesajlar verildiğine işaret ederek, yaşanan olaylar ya da reyting ile ilgili herhangi bir kararın, bir etki oluşturması durumunda kurumların yeterli tepkiyi verebileceğini, bunu yaşayarak gözlemlediklerini dile getirdi.

Bankacılık sisteminin mali yapısının son derece güçlü olduğunu vurgulayan Çetinkaya, Mayıs 2013'ten bu yana Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin birçok iç ve dış şok ile karşı karşıya kaldığını, sermaye hareketleri açısından bakıldığında Türkiye'nin bu sorunların daha şiddetlilerini geçmişte yaşadığını ve ülke olarak yönetebildiğini gösterdiğini kaydetti.

- "Bu sürecin yönetilebilir olduğunu düşünüyoruz"

Çetinkaya, farklı yatırım stratejilerine sahip yatırımcılar olduğunu, bunların bir kısmının kendi değerlendirmelerinde ağırlıklı olarak reyting derecelendirmelerini dikkate alabildiklerini, ancak bununla birlikte kredi notlarının yatırım kararlarında tek belirleyici olmadığını ve birçok aktör için başat belirleyici olmadığını düşündüklerini söyledi.

Kredi derecelendirmelerinin önemli olduğunu ancak herkesin kendi risk değerlendirmesini ayrıca yapması gerektiğini ifade eden Çetinkaya, "Biz bu anlamda derecelendirme şirketlerinin kararlarının önemli olmakla birlikte başka unsurların da burada etkili olduğunu düşünüyoruz. Geçmişte de bunu gördük. Bankacılık sektörünün en zor dönemlerde, en olumsuz koşullarda bile borçlarını çevirebilme, ihtiyaç halinde yeni borçlanma yolu ile ikame edebilme konusunda oldukça yetkin olduklarını gördük.

Çetinkaya, bankaların uzun süredir Merkez Bankasının sağladığı bir seçenek ile zorunlu karşılıklar ve rezerv opsiyon mekanizması kapsamında önemli bir rezerv oluşturmaya başladıklarının altını çizerek, bunun dışında Merkez Bankasının kısa vadeli fonlama ihtiyaçlarında döviz likiditesi tamponları olduğunu, bunun dışında da Bankanın sağlayabileceği katkıları bankacılık sektörünün yakından bildiğini belirtti.

Burada da herhangi bir etkinin ilk anda büyük bir sonuç üretmeyeceğini bildiklerini kaydeden Çetinkaya, şöyle konuştu:

"Derecelendirme kararında etkili olabilecek unsurlar da dikkate alındığında biz burada sürecin Türkiye açısından olumlu seyretmekte olduğu, zaten bu olay öncesinde iktisadi faaliyet tarafındaki ılımlı seyrin korunduğunun net bir şekilde görüldüğünü, güven kanalı ile ilgili herhangi bir sıkıntının halen gözlenmediğini, bu süreçten önce özellikle iktisadi faaliyetleri destekleyebilecek, reel sektöre katkı sağlayabilecek, ihracatçıyı destekleyebilecek unsurlar da başta olmak üzere bir reform gündeminin Meclis gündemine alındığını ve yasalaşmaya başladığını, bunlar arasında otomatik katılım gibi bireysel emeklilik gibi tasarrufları destekleyebilecek alt başlıkların olduğunu ve bunların devam edeceğine, Meclis'in çalışmaya devam ettiğine dair alınan kararları tekrar hatırlatmak isterim. Bu anlamda biz bu sürecin yönetilebilir olduğunu düşünüyoruz. Sağlıklı bir karar, yatırımcıların sağlıklı bilgilendirilebilmesi için tüm bu alanlarda gözlemlerin makul bir seviyeye ulaşması gerektiği gibi bunun bir zaman alacağını düşünüyoruz. Bunun için ağustos içerisinde Merkez Bankası olarak bir değerlendirme, yeni bir karar beklemediğimizi ifade etmiş olduk. Bu noktada bakışımız olumlu ve sürecin yönetilebilir olduğunu söyleyebiliriz."

- "Kredi büyümesi ticari krediler lehine gerçekleşiyor."

Çetinkaya, kredi büyümesinin yavaşlaması durumunda ne gibi tedbirlerin alınacağının sorulması üzerine de kredi büyümesinin öncelikle bilinen rasyo ve kriterler de dikkate alındığında ülkede finansal derinleşmeye katkı sağlamasının önemine dikkati çekti. Çekinkaya, "Ancak bu büyümenin finansal istikrara tehdit oluşturmayacak bir hızda gerçekleşmesi de önemli." dedi.

Bu anlamda bu iki faktörü bir arada gerçekleştirebilecek bir kredi büyümesi seviyesini makul bulduklarını dile getirdiklerinin altını çizen Çetinkaya, şunları kaydetti:

"Merkez Bankası olarak geçmişte bir referans değerden bahsetmiştik ama bugünler için, bu kriterler zaman içerisinde değiştiği için bunları takip etmeye devam edeceğiz. Genel yaklaşımımız bu. Dönemsel olarak baktığımızda öncelikle 'finansal derinleşme, finansal istikrar' denildiğinde bunların da alt başlıkları var. Bu alt başlıklardan biri kredinin talep eden tüm segmentlere mümkün olduğunca dengeli dağıtılabilmesi yani herhangi bir grubun, örneğin, ticari segmentte herhangi bir grubun krediye erişiminde diğerlerine göre özel bir sıkılığın ya da erişememe durumunun oluşmaması bizim açımızdan önemlidir. Eminim ve biliyorum ki BDDK bunu zaten yakından takip ediyor. Önümüzdeki dönem kredi büyümesi ile ilgili takip edeceğimiz temel unsurlar, kredinin finansal derinleşmeye destek sağlayabilecek konumda olması. Bir hedefimiz de bankacılık kredilerinin dağılımlarını, ticari ve bireysel kredi dağılımının, kompozisyonunun bahsettiğimiz iki hedefi destekleyebilecek durumda olmasıydı. Bunun sağlanmış olduğunu görüyoruz. Kredi büyümesi sağlıklı olarak ticari krediler lehine gerçekleşiyor. Bireysel kredilerde yine finansal derinleşmeye destek sağlayabilecek yatay bir patikada devam ediyor. Kredi büyümesini önümüzdeki dönemde bu çerçevede takip ediyor olacağız."

Çetinkaya, kredi büyümesinin seyrine göre makroihtiyati politikalarda değişiklik olup olmayacağının sorulması üzerine de bunun ağırlıklı olarak BDDK'nın görev alanında olduğuna işaret ederek, "Ancak biz de Finansal İstikrar Komitesinde bu konudaki görüş ve değerlendirmelerimizi paylaşıyoruz. Geçmiş dönem şunu göstermiştir, gerektiğinde gerekli tedbirleri almak, destek gerektiğinde desteği verme konusunda Türkiye'de düzenleyici, denetleyici otoriteler daima zamanında ve etkili tedbirler alabildiklerini gösterdiler. Şu an ben yakın dönemde acil bir ihtiyaç açıkçası hissetmiyorum ama elbette kredi cephesi yakından takip edilecektir." diye konuştu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya, "Büyüme tarafı, mali disiplin dahil, darbe girişimi öncesiyle bugün arasında biz bir fark görmüyoruz ve buradaki olumlu seyrin devam edeceğini umuyoruz." dedi.

Çetinkaya, yılın üçüncü enflasyon raporunu açıklamasının ardından, ekonomistlerin ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

"Darbe girişimi öncesi örgüt üyelerince bankalardan ve piyasadan yüksek miktarda döviz alındığı" yönündeki iddiaların sorulması üzerine Çetinkaya, "Bu konuyla ilgili henüz bizde herhangi bir tespit yok. Düzenleyici ve denetleyici kurumlar, bu hususlar dahil, o dönemi yakından inceleyeceklerdir. Herhangi bir şey olursa zaten hukuk yolu dahil eminim kamuoyuyla da paylaşılacaktır." ifadelerini kullandı.

Çetinkaya, "bazı vatandaşların, darbe girişiminin ardından ellerindeki dövizi bozdurdukları" yönündeki değerlendirmelerle ilgili soru üzerine de Türkiye'de yerleşiklerin ve hanehalkının oynaklığın yüksek olduğu diğer bazı dönemlerde de piyasada döviz satmak suretiyle dengeleyici hareket ettiklerini gördüklerini söyledi. Çetinkaya, şu değerlendirmede bulundu:

"Biliyorsunuz 28 Nisan tarihinden bu yana günlük döviz satım ihalelerini Merkez Bankası açıyor ve günlük satış rakamını sıfır olarak açıklıyor. O dönemden bu yana Merkez Bankası olarak piyasada döviz satış yoluyla herhangi bir varlığımız, müdahalemiz olmadı. Bunda en önemli unsurlardan biri gelen talebin yurt içi yerleşikler tarafından karşılanmasıdır. Burada rakamlar 7-8 milyar dolar civarında, zaten biz açıklıyor olacağız, ilgili kurumlar da açıklıyor. Burada en önemli unsur şudur, bu belli bir güveni işaret eder ve yerleşiklerin attıkları adımların piyasada dengeleyici rol oynaması bizce Türkiye'de yaşanan olaylara güven kanalı açısından toplumun verdiği somut ve olumlu bir tepkidir."

-"Yabancı yatırımcılarda tedirginlikten ziyade anlama çabası görüyoruz"

Yabancı yatırımcıların Türkiye'ye bakışına yönelik bir soruya karşılık da Çetinkaya, kendilerinin tablonun oldukça olumlu devam etmekte olduğunu net olarak tüm göstergelerde gördüklerini söyledi.

Kendisinin bir telekonferansta da bulunduğunu, bunun dışında da iletişimlerinin olduğunu anlatan Çetinkaya, yabancı yatırımcılarda bir tedirginlikten ziyade anlama çabası gördüklerini, bunun da çok makul olduğunu belirtti.

Bu nedenle Merkez Bankası olarak böyle bir dönemde iletişim stratejisini açıkladıklarını anımsatan Çetinkaya, şöyle devam etti:

"Anlama çabası elbette Türkiye'deki gelişmeler ve rayting kuruluşlarının kararlarıyla ilgili, yani iktisadi faaliyet, güven kanalı nasıl ilerleyecek, ilgili aktörler nasıl tepki verecekler? Yapısal reformlara dair çabalar devam edebilecek mi, buradaki odak korunabilecek mi? Kurumların zamanında ve güçlü tepki verebilme ve politika oluşturma kabiliyetleri var mıdır bunları görmek isteyecekler. Biz geçen bir haftalık sürenin bile burada epey bir done sağladığını ve Türkiye açısından olumlu bir resim ortaya koyduğunu düşünüyoruz. Tabi bunu anlatabilmek lazım, bunun iletişimini yapabilmek lazım. Türkiye'ye dünyanın her yerinden, yıllardır yatırım yapmakta olan çok ciddi yatırımcılar var. Anlama çabalarını ve ihtiyaçlarını bu anlamda çok makul görmek lazım. Biz oradaki tablonun da olumlu olduğunu düşünüyoruz."

Çetinkaya, makroekonomik göstergeler açıdan önümüzdeki dönemi nasıl gördüklerinin sorulması üzerine de "Büyüme tarafı, mali disiplin dahil, darbe girişimi öncesiyle bugün arasında biz bir fark görmüyoruz ve buradaki olumlu seyrin devam edeceğini umuyoruz." dedi.

-"İhtiyaç olursa, her kurum tedbir almaya hazırdır"

Güven ve tedbir adımları açısından bir "B" planının olup olmadığının sorulmasına karşılık da Çetinkaya, tüm kurumlar gibi Merkez Bankasının da olay gerçekleştiği andan itibaren, bankacılık sektörüne sağlanacak likiditeden, finansal ve ödeme sistemlerinin etkin ve kesintisiz çalışmasına, döviz likiditesinden TL likiditesine kadar, tüm unsurlarda alabileceği tedbirleri, muhtelif senaryolarla çalışmaya başladığını kaydetti.

İşlerinin gereği olarak sürekli risk senaryolarını yenileyerek yollarına devam ettiklerini dile getiren Çetinkaya, kendilerinin BDDK, SPK, Hazine Müsteşarlığı, Bankalar Birliği ve bankalarla çok yoğun ve yakın temasta bulunduklarını belirtti.

Çetinkaya, "Çok yakın bir temasta ve yüksek koordinasyonda ilgili politikaların ve tedbirlerin oluşturulabildiğine şahit olduk. Bu bence çok önemli bir kazanımdır. Bu anlamda, tedbir adımlarıyla ilgili ihtiyaç olursa her kurum, hem kendi başına, geçtiğimiz hafta sergiledikleri gibi yine yüksek bir koordinasyonla her türlü tedbiri Türkiye'de almaya hazırdır." görüşünü dile getirdi.

-"Gördüğümüz herhangi bir risk unsuru yok"

Toplumsal etkilerle bankacılık sektörüne yönelik etkilere dönük bir soru üzerine de Çetinkaya, "Bu dönemin özellikle güven kanalı üzerinden firmalar ve bireyler üzerinde olumsuz bir etkisini görmüyoruz. Toparlanmanın hızlı olacağını umuyoruz. Bankacılık sektörü şu an mevcut faaliyetlerini rahatlıkla devam ettirebilecek likitideye hem TL hem dövizde, gerekli tüm tamponlara, tüm sermaye açısından ihtiyaç duyduğu imkana sahiptir, faaliyetlerine kesintisiz devam etmektedir. Bu anlamda gördüğümüz herhangi bir risk unsuru bulunmuyor." dedi.

Çetinkaya, bu olayın etkilerinin en kısa zamanda atlatılacağına emin olduklarına da sözlerine ekledi.

Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, para politikasında sadeleşme sürecinin Türk Lirasının performansı üzerinde herhangi bir risk ya da olumsuz etki oluşturmayacağını düşündüklerini belirterek, "Sadeleşme süreci para politikasının öngörülebilirliğini artırdıkça risk priminin düşeceğini öngörüyoruz." dedi.

Çetinkaya, yılın üçüncü enflasyon raporunu açıklamasının ardından, ekonomistlerin ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Para politikasında sadeleşme sürecine ilişkin bir soru üzerine Çetinkaya, bu süreçte, para politikasının etkinliğinin, aktarım mekanizmasının etkinliğine katkıda bulunacağını değerlendirdiklerini söyledi.

Sadeleşme sürecinin Türk Lirasının performansı üzerinde herhangi bir risk ya da olumsuz etki oluşturmayacağını düşündüklerini aktaran Çetinkaya, "Sadeleşme süreci para politikasının öngörülebilirliğini artırdıkça risk priminin düşeceğini öngörüyoruz. Sadeleşme sürecinin kur gelişmeleri açısından bizi aksine daha olumlu bir noktaya taşıyacağı yönünde Para Politikası Kurulu (PPK) üyelerimizin ortak bir kanaati var." diye konuştu.

- "Faiz koridoru etkili olmaya devam edecek"

Para politikasında sadeleştirmeyi hızlandırmayı düşünüp düşünmeyeceklerine ilişkin bir soru üzerine Çetinkaya, para politikasının öngörülebilirliğinin ülkeyi daha iyi bir noktaya taşıyacağını dile getirdi.

Geçen yılın ağustos ayında yol haritalarını açıklarken, hızla tek bir politika faizine geçmenin, simetrik bir koridoru hemen oluşturmanın seçenekler arasında yer aldığını hatırlatan Çetinkaya, bir diğer seçeneğin ise kademeli geçiş olduğunu kaydetti. Çetinkaya, şöyle devam etti:

"Biz bu arada enflasyon gelişmelerinin, finansal istikrara dair gelişmelerin, yurt dışı piyasalardaki gelişmeler ve küresel oynaklıklara dair yönün belli olmasının önemli faktörler olduğunu düşündük. İçinden geçtiğimiz süreç, Ağustos 2015'ten bu yana yaşananlara baktığımızda iç ve dış faktörler, küresel faktörler ve Brexit dahil gelişmeler bizim bu adımları tedricen atmamızın önemli olduğunu gösterdi."

Gelecek dönemde faiz koridorunun yine etkili olacağının altını çizen Çetinkaya, "Biz bu politika uygulamasının önemli faydalarını gördük. Koridor yine etkili olmaya devam edecek. Tabii burada, zaman içerisinde, bizim uyguladığımız para politikası, aktarım mekanizması, bunun piyasadaki diğer faizlere etkisi gibi birçok faktör etkili oluyor olacak. Koridorun orta noktası ve simetrisi zaman içinde gerçekleşecek." dedi.

- "Kalıcı fiyat istikrarı tasarrufları olumlu etkiler"

Tasarruflara ilişkin bir soru üzerine Çetinkaya, iktisadi büyüme, yatırımlar, finansal kesimin kaynağa erişimi açısından yerli para cinsinden tasarrufların son derece kritik olduğunu söyledi.

Uzun vadeli yerli para cinsinden kaynağın sağlayacağı artı değerin önemine dikkati çeken Çetinkaya, "Bunun yapılabilmesi için Merkez Bankasının üzerine düşen görev nedir? Merkez Bankası için burada sağlanabilecek katkı, fiyat istikrarıdır. Fiyat istikrarı ne kadar kalıcı bir şekilde sağlanır, ekonomik aktörler ne kadar buna inanırlarsa elbette tasarruf kanadında da o kadar olumlu etkilerini görüyor olacağız." değerlendirmesinde bulundu.

- "TL'de aşırı değer kaybını takip ederiz"

Çetinkaya, kur hareketlerine ilişkin bir soru üzerine, Merkez Bankası olarak nominal ya da reel kur hedeflerinin olmadığını daha önce defalarca paylaştıklarını vurguladı. Çetinkaya, "Ancak Türk Lirasının aşırı değer kaybı fiyat istikrarı açısından bir risk unsuru olursa veya finansal istikrara etki ederse Merkez Bankası durumu yakından takip eder." dedi.

Banka olarak aslen piyasadaki likidite seviyesi, döviz piyasasındaki akışkanlık ve fiyat oluşumuna baktıklarını belirten Çetinkaya, 2013 yılından bu yana yurt içi döviz piyasalarında likidite konusunda sorunla karşılaşmadıklarını dile getirdi.

Kurun reel kesimin dış borçlarına etkisine dair değerlendirmelerde de bulunan Çetinkaya, firmaların bir yıl içinde vadesi dolacak tüm yabancı para cinsinden kredi yükümlülüklerini karşılayabilecek seviyede olduklarını altını çizdi. Çetinkaya, firmaların döviz riskini yönetme kabiliyetlerinin oldukça yüksek olduğunu kaydetti.

Çetinkaya, bir gazetecinin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile bağlantılı kamu personeline yönelik çalışma kapsamında Merkez Bankasında ne gibi bir çalışma yapıldığını sorması üzerine, "Merkez Bankası, tüm kurumlar gibi gereken adımları zamanında atmıştır." ifadesini kullandı.

- "Varlık fonu girişimini olumlu buluyoruz"

Başbakan Binali Yıldırım'ın "Varlık Yönetim Fonu"nun kurulacağına ilişkin açıklamalarının hatırlatılması üzerine Çetinkaya, bunun ülke için yeni bir kurum olduğunu söyledi.

İstikrara, tasarruflara ve yatırımlara katkı sağlayacak tüm adımları desteklediklerini anlatan Çetinkaya, "Bildiğim kadarıyla iktisadi faaliyeti destekleyebilecek, diğer gelişmiş ülkelerde de örnekleri görülmekte olan bir varlık fonunun kurulması söz konusu. Biz bu tarz bir girişimi, özellikle istikrara ve iktisadi faaliyete sağlayacağı katkılar açısından olumlu buluyoruz." diye konuştu.

AA