Advertisement
HSBC İLE GELİŞMEKTE OLAN PİYASALAR ABONE OL

TCMB araç bağımsızlığına sahip olmakla birlikte amaç anlamında bağımsız değil.

Küresel piyasalar, bol ve ucuz likidite koşullarından ötürü olumlu kalmaya devam ediyor.

Yurtdışı mali piyasalar, bol ve ucuz likidite ortamından dolayı olumlu eğilim kaydedip her gün yeni bir rekor kırarken Türk mali piyasaları TCMB’nin para politikasına ilişkin eleştriler nedeniyle temkinli bir eğilim kaydediyor. Bugün bülteniminizin önemli bir kısmını merkez bankası bağımsızlığı hususuna ayırmakta yarar görüyoruz:

Merkez bankasının bağımsızlığından kasıt, otoritenin para politikası ile ilgili kararların alınmasında ve uygulamasında doğrudan politik baskılardan uzak hareket edebilme yeteneğidir. 20. yüzyıl ile birlikte, özellikle 1970’lerde yaşanan yüksek enflasyon olgusu karşısında, birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkenin başvurduğu bir yöntemdir. Para ve banka sisteminin işleyiş ve denetiminde ortaya çıkan ve sürekli artış gösteren karmaşık problemlere çözüm olarak ortaya çıkan bu yöntem, her ülkenin sosyal, siyasal, ekonomik ve kurumsal özelliklerine göre zamanla uygulanış aşamasında farklılıklar göstermiştir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 1990’ların sonunda pratik anlamda bu uygulamaya geçiş yapmayı denese de hukuki ve kurumsal anlamda 2000’lerin başında çıkarılan yasa ile bağımsızlığını kazanmıştır. Ancak, bağımsızlık kavramı oldukça geniş bir alanı kapsadığından dolayı bu hususu biraz genişletmekte yarar var zira halka karşı sorumluluğu bulunan siyasi otorite karşısında merkez bankasının sınırsız bir bağımsızlığı mümkün değildir. 1990-2000’li yıllarda bazı gelişmiş ekonomilerde sınırsız bir bağımsızlık denense de bunun ciddi sakıncaları olduğu farkedilmiş ve bu nedenle bağımsızlık kavramı daha optimal bir şekilde dizayn edilmiştir. Gelinen nokta itibariyle merkez bankalarına özerk denmesinin bir nedeni de sınırlı bir bağımsızlıktan kastediliyor olmasıdır. Bu aşamada merkez bankası bağımsızlığı hususunun alt kırılımlarına bakmakta ve bu paralelde TCMB’ye ilişkin değerlendirmelerde bulunmak yararlı olacaktır (bu tanımları yaparken çoğunlukla TCMB’nin 2012 yılında çıkarmış olduğu kitapçığa başvuracağız):

   a)    Amaç bağımsızlığı: Amaç bağımsızlığı, merkez bankasının uygulayacağı
      politikalarda esas aldığı temel amaçları veya hedefleri seçmekte
      bağımsız olmasını ifade etmektedir. Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere
      sorumluluğun siyasi otoritenin üzerinde olduğu bir ortamda merkez
      bankasına amaç ve hedefleri belirlemede bağımsızlık verilmesi akla
      çok makul gelmiyor. Bu nedenle de modern merkez bankalarının büyük
      bir çoğunluğu amaç bağımsızlığına sahip olmayıp ne tür bir hedef ve
      amacı olduğu siyasi otorite tarafından belirlenmektedir. TCMB de bu
      kapsamda amaç bağımsızlığına sahip olmayıp yasa ile kendisine fiyat
      istikrarını sağlama hedefi verilmiştir.

   b)    Araç bağımsızlığı: Fonksiyonel ya da enstrümental bağımsızlık olarak
      da bilinen araç bağımsızlığı, merkez bankasının yasayla belirlenmiş
      olan nihai hedefine ulaşmak için kullanacağı para politikası
      araçlarını ve yöntemlerini, hükümetin ya da başka bir otoritenin
      onayına gerek duymaksızın serbestçe seçebilmesi ve bu araçları
      serbestçe kullabilmesi anlamına gelir. Merkez bankası bağımsızlığı
      denildiği zaman çoğunlukla araç bağımsızlığı kastedilir ki dünyadaki
      modern merkez bankalarının büyük bir kısmı bu konumdadır. TCMB de bu
      sınıfta yer alır ve yasa ile kendisine açık bir şekilde fiyat
      istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve
      kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan belirleme hakkı
      verilmiştir.

   c)    Finansal bağımsızlık: Merkez bankasının bağımsız bir şekilde
      faaliyetlerini sürdürerek hedeflerini yerine getirebilmesi için
      yeterli mali kaynağa ve kendi bütçesini belirleme yetkisine sahip
      olması anlamına gelmektedir. Tüm bunların yanı sıra merkez bankasının
      bütçesinin onaylanması sürecinde kurum dışı müdahalelerden uzak
      olması ve işlevsel harcamalarını  serbestçe belirleyebilmesi gibi
      unsurlar da finansal bağımsızlık kavramına dahildir. TCMB’nin de
      aralarında yer aldığı modern merkez bankalarının büyük bir kısmı bu
      konumdadır.

   d)    Kurumsal bağımsızlık: Kurumsal bağımsızlık, merkez bankasının üst
      düzey yöneticilerinin görev sürelerinin, atanma, çalışma ve görevden
      ayrılma kurallarının yasalarla net bir şekilde ve siyasi baskıdan
      bağımsız olarak belirlenmesi anlamına gelmektedir. Bunun yanında
      kurumsal bağımsızlık, karar alma organlarındaki üyelerin işlevlerinin
      ve bağımsızlıklarının sürekliliğini ve toplumla iletişim yollarının
      siyasi baskıdan uzak olmasını da ifade etmektedir. TCMB’nin kurumsal
      bağımsızlığı yasası ile net ve açık bir şekilde belirlenmiş ve
      desteklenmiştir.

Bu açıklamanın ardından son günlerde hükümet cephesinden gelen yorum ve eleştrileri analiz etmek gerekirse... Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere hükümet cephesi, TCMB’nin 28 Ocak’ta aldığı radikal faiz artırım kararını, ekonomik büyümeyi baskı altına aldığı gerekçesiyle eleştirmektedir. TCMB, özellikle Türk Lirası’nda meydana gelen ciddi değer kaybı karşısında, fiyat istikrarının zedelenmesi nedeniyle 28 Ocak’ta faizlerde önemli bir artırıma gitmişti (ne kadarlık bir artırım olduğu tartışılır zira karar öncesinde gecelik faizler %7.5 civarında oluşurken politika faizi olarak adledilen bir haftalık repo faizi %4.5’te idi. Bu bağlamda TCMB aslında 250 baz puan civarında bir faiz artırımına gitse de siyasi otorite bu adımı 500 baz puan civarında değerlendirmekte ve nitelemektedir. Bunda merkez bankasının 2012-2013 arasında uyguladığı inovatif nitelikteki para politikasının yol açtığı kafa karışıklıklarının da etkili olduğu kanaatindeyiz). TCMB’ye bizzat kanun ile verilen fiyat istikrarı korumak hedefi paralelinde yine kanun ile hangi araçları kullanabileceği serbestliği tanındığından dolayı bu noktaya kadar olanları normal karşılamak gerekir. Hele ki, %5’lik orta vadeli hedefe karşın yıllık TÜFE enflasyonunun çift hanelere gelmesi ve 2014 sonuna ilişkin tahminlerin %8.5 civarında oluştuğu bir ortamda TCMB’nin fiyat istikrarı hedefinden uzak olduğundan dolayı politika araçlarını sıkı bir şekilde sürdürmesi gayet normal gözüküyor.

Konunun siyasi boyutu bu bültenin amacı dışında olduğundan dolayı ekonomik ve hukuki boyutlarına bir miktar değinmekte yarar görüyoruz zira bu gelişmelerin önümüzdeki dönemde piyasaları etkileme ihtimali bulunuyor.

Hükümet açık bir şekilde büyüme, istihdamı artırma unsurlarını ön plana çıkarmak istiyor. Bunu yapmanın yolu TCMB’nin yasasında revizyona gitmek suretiyle istihdam ya da büyüme unsurlarını da TCMB’nin hedefleri arasına sokmaktan geçiyor. Aslında, aralarında Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) da yer aldığı birçok merkez bankasının bu tarz ikili hedefleri bulunmaktadır.

AK Parti cephesinden gelen açıklamalarda da önümüzdeki dönemde bu yönde bir adım atılabileceğinin sinyalleri alınmaktadır. Bununla birlikte, orta ve uzun vadede %5 olarak belirlenen enflasyon hedefi de yukarı yönde güncellenebilir. Bu tarzda yapılacak bir tadilat, TCMB’nin kurumsal yapısını, bağımsızlık söylemini ve kredibilitesini zedelemeden orta bir yolun bulunmasına yardımcı olacaktır. Ancak, bunun dışında yapılacak herşey kredibilite kaybına yol açmak suretiyle Türkiye’nin risk priminde artışa yol açabilir. Son günlerde Türk mali piyasalarında yaşanan negatif ayrışma ya da önümüzdeki günlerde yaşanması muhtemel belirsizlikleri de bu kapsamda ön plana çıkarmakta yarar var. Üstelik de küresel bazda ortamın oldukça iyimser olduğu bir ortamda Türk mali piyasaları bu tür belirsizlikler nedeniyle olumsuz ayrışıyorsa ileride FED’in faiz artırımlarına başlayacağı dönemde çalkalanma daha da büyüyebilir. Bu da ekonomik faaliyetler ve istihdam üzerinde olumsuz etkilerde bulunabilir.

Günlük olaylara dönersek, yukarıda sıraladığımız nedenlerden ötürü Türk mali piyasaları dün olumsuz bir eğilim kaydetti. USDTRY kuru 2.10’lu seviyelere yükselirlen BİST-100 endeksi günü %1.4 oranında kayıpla tamamladı. Türkiye’nin 5 yıllık CDS primi yaklaşık 5 baz puanlık artışla 186’ya geldi. USDTRY 1 ay vadeli ATM volatilite yarım puanlık artışla %9.5’e geldi. Risk priminde gözlenen bu artışın kısa vadede korunacağından endişe ediyoruz. Bu kapsamda TCMB Başkanı Başçı’nın önümüzdeki hafta Bakanlar Kurulu’na yapması beklenen sunumun önemli olduğu kanaatindeyiz (resmi bir açıklama olmasa da sunumun Pazartesi olacağına ilişkin bazı haberler var). Yurtdışında ABD’den gelen olumlu makro ekonomik veriler ve Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) haftaya düzenleyeceği toplantıdan genişleme yönünde karar alabileceğine ilişkin kuvvetli beklentiler nedeniyle olumlu hava korunuyor. Bugün yurtdışı gündeminde önemli bir madde bulunmuyor. İç tarafta ise para politikası uygulamasına ilişkin haber ve gelişmeler izlenecektir.

Not: 29-30 Mayıs tarihlerinde izinli olacağımdan dolayı bültenleri yayımlayamayacağım.




Uyarı Notu:
----------------------------------------------------------------------------------
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.  Yatırım danışmanlığı hizmeti, yetkili kuruluşlar tarafından kişilerin risk ve getiri tercihleri dikkate alınarak kişiye özel sunulmaktadır.  Burada yer alan yorum ve tavsiyeler ise genel niteliktedir.

Bu tavsiyeler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. HSBC bu dokümanda yer alan menkul kıymetler, finansal enstrümanlar veya benzeri bir yatırım enstrümanının kendi adına ve hesabına ticari amaçla alım/satımını yapabilir; son 36 ay içerisinde bu enstrümanları satın almayı taahhüt etmiş olabilir; veya yöneticiler ile çalışanlarla birlikte alış ya da satış yönünde bir pozisyon almış bulunabilir. Bu dokümanda yer alan menkul kıymetler veya finansal enstrümanların tamamı veya bir kısmının alış/satışından doğan komisyon veya masraflar HSBC tarafından veya onun adına görevli şahıslar tarafından alınabilir.

HSBC bu dokümanı, güvenilir olduğunu düşündüğü fakat bağımsız olarak doğrulanmamış kaynaklardan alınan bilgilere dayandırmaktadır.  İfade edilen fikirler ve tahminler istendiği anda bildirim yapılmaksızın değiştirilebilir. Sunulan göstergesel alım/satım bilgilerini, gerçekte HSBC'nin alım/satım yaptığı/yapabileceği alım/satım bilgileri olarak yorumlanmamalıdır. Sunulan tüm tablo ve grafikler halka açık kaynaklardan ya da kurumumuzca hazırlanmış tablolardan alınmıştır. Bu dokümanda yer alan rakamlar geçmiş performansla ya da modellenmiş geçmiş performansla ilişkili olabilir. Geçmiş performans gelecek performansın güvenilir bir göstergesi değildir.

Bu dokümanın tamamen veya kısmen çoğaltılması ya da içeriğinin HSBC'nin önceden izni olmaksızın ifşa edilmesi  kesinlikle yasaktır.

Bu doküman, dağıtımının hukuka ve ilgili mevzuata aykırı olan herhangi bir ülkedeki herhangi bir kişi veya kuruma dağıtılmak ya da bunlar tarafından kullanılmak amacıyla oluşturulmamıştır.Bu dokümanda atıfta bulunulan ürünler, yatırımlar ve işlemlerle ilgili bağımsız bir değerlendirmede bulunmak ya da araştırma yapmak tamamen kullanıcının sorumluluğunda olup, bu dokümandaki herhangi bir bilginin yatırım tavsiyesi teşkil ettiği düşünülmemelidir. HSBC size yasal, vergiyle ilgili ya da diğer uzman tavsiyeler sağlamaktan sorumlu değildir. HSBC ya da herhangi bir HSBC görevlisi, yöneticisi, çalışanı ya da acentesi işbu dokümanın tamamen ya da kısmen kullanılmasından doğan herhangi bir kayıp ya da zararla ilgili yükümlülük kabul etmez.