Advertisement

Bu hafta dünya ekonomileri için bir dönüm noktası olabilecek gibi görünüyor.
Pazartesi günü Merkel - Sarkozy görüşmesi, daha sonra ABD Hazine Bakanı Geithner'in ziyaretleri ve nihayet 9 Aralık günü AB Liderler Zirvesi, Avrupa'da süregiden krizin yönünü belli edecek.
Aslında dönüm noktası bundan 10 gün önce Almanya'nın tahvillerinin satılamaması olayıyla başladı. Daha sonra altı sanayileşmiş ülkenin merkez bankalarının ortaklaşa hareketi ise işin artık uyandırma zilinden alarm ziline dönüştüğünün sinyallerini verdi.
Piyasalar ise coşku ile korkuyu birbirine karıştırdıkları bir döneme girdiler. Biliyorlar ki AB liderleri cuma günü sakinleştirici kararlar alamazlarsa bu iş kötü noktalanacak.
Bunu Merkel ve Sarkozy de fark ettiler. Şimdi ne önlemlerin alınacağı konusunda görüşmeler sürüyor. Çalışmalar kapalı kapılar arkasında yapılıyor.

GÜN DOĞMADAN ÖNCEKİ KARANLIK MI, YOKSA...
Bu hafta "fırtınadan önceki sessizlik mi, yoksa gün doğmadan önceki karanlık mı" sorusunun yanıtını bulacağız.
Piyasaların coşku içinde geçirdikleri geçen haftanın devamının korkuya dönüşüp dönüşmeyeceğini de göreceğiz.
Peki bu dönüm noktasının kilitleri nedir sorusuna yanıtlar şu anda iki noktada toplanıyor.
Birincisi, AB ya da Euro Bölgesi'nde yönetişim sorunları aşıldıktan sonra finansal bir birliğe giden adımların atılıp atılmayacağı, ikincisi ise Avrupa'nın sorunlu ülkelerinin bonolarının Avrupa Merkez Bankası (AMB) tarafından satın alınıp alınmayacağı ya da bunlara toplu garanti verilip verilmeyeceği.
Kanımca bu noktalarda çözüme yarı yarıya ulaşılacak.
Şöyle ki; belirli sayıda üyenin kararlarının geçerli olduğu ve mali disiplini sağlayan bir sistem değişikliğine gidilecek. Bonolara garanti verilmesi ya da AMB'nin tahvil alımları konusunda Almanya'nın haklı çekinceleri ise tahmin ediyorum kabul edilecek.
Merkel'in uzun vadeli bakış açısının, sadece kısa vadede krizin duraksatılmasını isteyen Sarkozy'ye galip geleceğini bekliyorum.
Toplantı öncesi ya da sırasında olumlu yönde ve şok bir biçimde sürpriz bir karar ya da sistem değişikliği açıklanmazsa piyasaların fazla coşkuya kapılacaklarını sanmıyorum. Bu durumda korkuları azalacak ancak kuşkuları sürecek.
Her şeyin olabileceği bu hafta da kemerleri sıkıca bağlayıp beklemekten başka yapabileceğimiz fazla bir şey yok.

***

Ya Merkel Sarkozy'ye anayasayı fırlatırsa...

Düşünün bu hafta yapılacak toplantı sırasında Merkel AB Anayasa'sını (Sözleşmesi'ni) Sarkozy'ye fırlatırsa ve Sarkozy de TV kameraları karşısına çıkıp olayı dramatize ederse neler olur?
İnsan düşünmek bile istemiyor. Şubat 2001 de bizim yaşadığımız olayları bu kez Avrupa için yaşayacağımızdan kuşkum yok.
2001 Şubat'ında bizdeki durum, Avrupa'nın şimdi içinde bulunduğu tabloya çok benziyor. Birikmiş sorunlar ve krize açık bir ortamda karar alamayan hükümetlere karşı her an fon akışını durduracak piyasaların tedirginliği.
Buna karşı bir anda havada uçuşan Anayasa kitapçığı.
Krizlerin büyüyüp kâbusa dönüşmesi, böyle, olayların bir anlık tetiklenmesiyle ortaya çıkar. Krizin nedeni değil, dibe vuruşun başlangıcıdır.
Umarım Merkel Türkiye'nin tarihinden ders alır, Anayasa filan fırlatmaya kalkmaz.