Başbakan Yardımcısı Babacan, Bloomberg HT ile yaptığı söyleşide "Düşük enflasyonu garanti altına alana kadar Merkez Bankası'nın tek önceliğinin enflasyon olacağını" söyleyerek, "Enflasyon bir süre yüksek kalacak. 2012 sonunda % 5 lik hedefin patikasına girecek. Enflasyonu yükselten gelişmeler Merkez Bankası'nın kontrolünde" demiş.
Sayın Babacan'ın bu ifadesinden en fazla ben mutlu oldum.
Yüksek enflasyondan Türkiye'nin yıllarca neleri kaybettiğini artık daha iyi anlıyoruz.
Ne var ki Sayın Bakan'ın bu söylemi "malumun tekrarından" başka bir şey değil.
Merkez Bankası'nın tek önceliğinin fiyat istikrarı olduğu, yasasında açıkça belirtiliyor.
Enflasyonun gerek baz etkisi gerekse bekleyişlerin değişmesiyle Ekim 2012'ye kadar yüzde 10'ların üzerinde seyredeceği de şimdiden belli.
Gerçekler böyle olsa da, gerek Babacan'ın gerekse Başçı'nın son demeçlerinde enflasyonla mücadeleyi en öne koymaları önemli.
Bunun sözle yapılamayacağını hepimiz biliyoruz. Enflasyonla mücadelede olmazsa olmaz koşulların da bir arada uygulanması şart.
Bunları sıralayalım.
■ Merkez Bankası'nın bağımsızlığına özen gösterilmeli. Özellikle faiz politikasına siyasiler müdahaleden kaçınmalı.
■ İç tüketimin artmasındaki en önemli etken olan banka kredilerinin genişlemesinin önlenmesi görevini Merkez Bankası tek başına üstlenmemeli. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) daha yoğun ve direkt devreye girmeli.
■ Kur konusunda çeşitli lobilerin isteklerine kulak tıkayarak, Merkez Bankası'nın fiyat istikrarını hedefleyen bir kurum olduğunu hatırlatmalı.
■ Alkol ve tütün benzeri getirisi az, fakat enflasyonu ve bekleyişleri anında etkileyen ürünlere ilişkin kamu zamları üç kez düşünülerek yapılmalı.
■ Merkez Bankası'na fiyat istikrarını sağlama dışında başka görevler verilmemeli.
Bunlar gerçekleştirilebilirse bankanın temel amacı olan fiyat istikrarı sağlanır.
İstihdamda başarı
Eylül ayına ilişkin istihdam verileri iyi haberleri içeriyor.
■ Son bir yılda 1.8 milyon kişiye iş bulunmuş. Geçen yıl bu rakamın 953 bin kişi olduğu dikkate alınırsa büyümenin istihdamı ne derecede etkilediği ortaya çıkıyor.
■ Bir yılda yaratılan bu 1.8 milyon kişilik istihdamdan işgücü piyasasına yeni giren 1.1 milyon kişi ile mevcut işsizlerden 536 bin kişi yararlanmış. İş aramayıp çalışmaya hazır olanların sayısındaki 142 bin kişiye de iş olanağı yaratılmış.
■ En fazla istihdam, hizmetler sektöründe gerçekleşmiş.
■ İnşaat sektörünün katkısı da azımsanmayacak ölçüde.
Büyüme ile istihdam arasındaki ilişkiyi biliyoruz. Ne var ki yüksek hızla büyümenin cari açık ile enflasyon üzerindeki etkilerini de unutmamamız gerekiyor.