Advertisement

Merkez Bankası Başkanı Başçı bir söyleşisinde yastık altında bulunan altınların Türkiye'nin gizli serveti olduğunu belirterek, "Yastık altındaki altınların banka mevduatına dönüşmesi, vatandaşların gelir elde etmesi yönünde adımlar atabiliriz" yorumunda bulunmuş.
Sayın Başçı'nın bu konudaki dileğine katılmamak elde değil. Üretime bir yararı olmayan yastık altındaki altınların bankacılık sistemine çekilerek reel sektöre kaynak sağlayacak şekilde kullanımından herkesin faydalanacağı şüphe götürmez.
Dünya'nın önemli altın ithalatçılarından ve altınlarını yastık altında saklayan ülkelerinden birisinin Türkiye olduğu kesin. Bu durumda elimizde gerçekten önemli bir kaynak mevcut.

YAPABİLİR MİYİZ?
Bu konuda geçmişte radikal adımlar atılmaya çalışıldı, ancak başarılı olunamadı.
Bunlardan bir tanesini 1978 yılında yaşadık. Altını değerlendirmek ve ithalatına ödenen dövizi azaltabilmek amacıyla benim kaleme aldığım 14 ayarın üzerinde altın alımını ve satımını yasaklayan bir Türk Parası Kıymetini Koruma Tebliği'ni Ecevit hükümeti yürürlüğe koydu.
Koydu ama anında da kıyamet koptu. Ne kadar kuyumcu varsa bir anda ayaklandı. Baskılara dayanamayan hükümet, tebliği geri çekti.
Oysa önerilen sistemde altınların Ziraat Bankası'nda muhafaza edilmesi, buna karşı mudilerine faiz ya da nema verilmesi gibi unsurlar da vardı. Kimse buna dikkat etmedi.
Zaman geçtikten ve ekonomiyi daha iyi tanıdıktan sonra kayıtdışı ekonominin, elde ettiği gelirleri saklayabileceği kaynaklarından birisi olarak altını kullandığını gözlemledim.
Bu şekilde, merdiven altı ticaretin ve üretimin kayıtdışılığına yardımcı olan altın gibi güvenilir bir parasal aracın sistemden yok olamayacağına karar verdim.
Tek yapılabilecek, Altın Borsası'nı kurarak, altın işlemlerinin bir kısmının bu kanalla şeffaflığını sağlamaktı. O da yapıldı.

VADELİ ÇEK DE AYNI
Vadeli çek uygulamasının altındaki nedenlere inildiğinde temel noktanın kayıtdışı işlemler olduğu gözlenecektir.
Karşılıksız çıktığı takdirde hapis cezası içeren bir çek, defalarca arkasına kayıt düşülerek ciro edilebilme niteliğine sahiptir. Çek sahibi bankalar aracılığıyla kayıt içine girse bile, çekin arkasında ticari işlem yaparak ciro edenlerin hiçbirisinin kaydına rastlanamaz.
Sadece çekin üzerindeki tutarlarını ya da sayılarını toplayarak, ne kadar işlem yapıldığı da kesin olarak saptanamaz.
Bu durumda çekin para benzeri bir ödeme aracı olması kayıtdışı piyasanın olmazsa olmaz koşullarından birisidir.
Bu yollarla vergiden kaçınmak ve ödenecek vergilerle ekonominin üretken alanlarına kaynak aktarmanın önlenmesi işlemi ise altından farklıdır.
Altında tasarrufların saklanması ve karşılığının ise yurtdışından ithal edilen altın ödemelerine gitmesi gibi bir durum vardır. Bunun ekonomiye katkısı negatiftir.
Karşılıksız çekte ise kayda girmediği için ödenmeyen vergiler altına yatırılmadığı takdirde tekrar üretimde ya da yatırımlarda kullanılabilir.
Her iki durumda da başrol oyuncusu kayıtdışı ekonomidir. Hükümet bu tür bir yapılanmayla radikal bir mücadeleye kesin karar vermeden altının da, vadeli çekin de sistemden çıkarılması güçtür.