Advertisement

G-20 maliye bakanları ve merkez bankası başkanlarının hafta sonu Meksika'da yaptıkları toplantının bildirgesinde üç nokta dikkatimi çekti.
Birincisi, "Krizin sonuna gelindi ama riskler hâlâ sürüyor" mesajı bu kez daha yumuşak bir biçimde veriliyor. Yunanistan ve diğer sorunlu Avrupa ekonomilerinde atılan adımlardan duyulan memnuniyetin bu toplantıya yansıması da doğal.
İkinci olarak, G-20 ülkelerinin Avrupa'ya yardım etmeleri için, Almanların kurtarma fonlarına daha fazla yardım etmeleri gerekiyor. Bunu yapmayıp, dışarıdan yardım beklenirse, Avrupa dışındaki G-20 ülkeleri bugüne kadar sürdürdükleri "gözetleme" görevine devam edecekler. Para da vermeyecekler.
G-20'ler IMF'nin kaynaklarını artırması konusuna da bu şekilde yaklaşıyorlar. Özellikle Japonlar, Çinliler ve Amerikalılar Avrupalılara "Önce siz elinizden geleni yapın, sonra biz katkıda bulunuruz" diyorlar.

DÜZENİ İYİLEŞTİRMEK
Üçüncü dikkatimi çeken nokta ise G-20'lerin kriz ortamı yumuşadıkça esas fonksiyonlarına dönme çabaları oldu.
Dünya ekonomilerinin yönünü ve yapısını yeni bir yörüngeye oturtmak istedikleri izlenimini veriyorlar.
Bu son noktaya örnekler şöyle:
■ Yeni istihdam olanakları yaratmanın en önemli görevleri olduğunun altını çiziyorlar. Bugüne kadar güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümeyi temel amaç olarak almalarına karşı, bu kez istihdam ve onun sosyal yansımalarına daha fazla vurgu yapıyorlar.
■ IMF'nin kotaya dayalı bir kurum olarak süreceğini kabul etmekle birlikte, kısa dönemde ortaya çıkan finansman gereksinimlerinin üye ülkelerle yapacağı ikili borç anlaşmaları ile temin edeceği konusunda görüş birliğine vardıkları vurgulanıyor. Böylece IMF sadece sermayeye dayalı bir kurum olmaktan çıkarılıyor. Krizler karşısında hızla hareket etme olanağına kavuşuyor.
■ İleride ortaya çıkabilecek sistemik risklerden kaçınmak için yeni bazı mekanizmaların kurulması çabaları sürüyor.
■ Finansal eğitime, tüketicilerin korunmasına, şeffaflığa, bilgi paylaşımına ve kara para aklanmasına karşı eylem planları hazırlıyorlar.
■ Dünya ticaretine konu olan mallardaki fiyat oynaklıklarına karşı alınacak önlemleri ve uygulanacak politikaları da masaya yatırıyorlar.
■ "Yeşil büyüme" diye adlandırılan çevreye ve doğal kaynaklara duyarlı kalkınma modelini benimsiyorlar.

KRİZLER ÖNLENEBİLECEK Mİ?
Gerçekte biraz lüks görünse bile, G-20'lerin bu vizyon ve tutumları dünya ekonomilerinin çalışma düzenini değiştirme yolunda atılmış önemli adımlar olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca seçilen konu başlıklarının uygulaması süratli ve zamanında yapılabilirse, kriz sonrası daha düzgün ve sosyal amaçları güçlü bir dünya düzeni ile karşılaşabileceğiz. Finansal krizler ise piyasa sisteminin bir yan ürünü. Yapılacak olan krizlerin olumsuz etkilerini en aza indirebilmek. G-20'ler de bunu gerçekleştirmeye çalışıyor.