Advertisement

MÜSİAD'ın toplantısında konuşan Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz Türkiye ekonomisinin geleceğine ilişkin önemli uyarılarda bulunmuş, risk doğurabilecek noktaların altını çizmiş.
Benim tespit ettiğim 4 önemli nokta şöyle:
Enflasyon artacak: Yeni bir fikir değil kuşkusuz. Dünyada petrol dahil mal fiyatları artarken, içeride ise ekonomi aşırı ısınmışken bu sonuç gayet doğal.
Ancak halen 4.2 oranında olan yıllık fiyat artışlarının yakın gelecekte yükseleceğini ve çekirdek enflasyonla birleşeceğini söyleyen Yılmaz, uzun zamandır unuttuğumuz enflasyonun tekrar canlanacağına işaret ediyor. Satır aralarında önlem alınmasının gereğine değiniyor.
2- Cari açık sorunu sürecek: Türk ekonomisinin yumuşak karnı olan cari işlemler açığının artış hızı düşse dahi süreceğini belirten Yılmaz, bu olumsuzluğun işsizlik oranındaki yükseklikle birleşince sorunların odağı haline geleceğini tekrarlıyor.
3- Torba Yasa'dan sağlanacak gelirlerin kamu borç stokunda kullanılmasının gereği: Bütçeye önümüzdeki iki yılda yaklaşık 40-50 milyar TL katkı yapması beklenen af sonucunda toplanacak paraların, kamu borçlarının azaltılmasında kullanılmasının doğru bir yaklaşım olacağı kuşkusuz.
Bu yıl sonunda yüzde 40'ın altında gerçekleşmesi beklenen kamu borcu/milli gelir oranının daha da aşağıya indirilmesi, gerek faizlerin yönüne, gerekse Türk ekonomisinin algılanmasına olumlu katkı yapacaktır.
4- Kredi artışlarının sınırlandırılması: Giderek ısınan ve faydasından çok risk yaratmaya başlayan ekonomik büyüme hızının asgari iki puan düşürülmesi önemli bir konu. Halen yıllık artış hızı yüzde 35'lerde dolaşan banka kredileri ile bu amacın gerçekleşmeyeceği de açık.
Görev süresi 17 Nisan'da sona erecek Yılmaz'ın bu ikazları umarım seçim sonrasında dikkate alınır. Riskler daha fazla büyümeden önlenir.

GÖZDEN KAÇANLAR
Ne var ki burada gözden kaçan iki nokta var.
Birincisi, büyümenin ve giderek cari işlemler açığının azaltılmasına yönelik alınan önlemler yetersiz. Ne sonuç vereceği de halen bilinmiyor. Faizi düşürerek kredilerdeki artış oranını istenen düzeye indirmek güç.
İkincisi, Ercan Kumcu'nun dün yazısında değindiği gibi Merkez Bankası'nın piyasaya verdiği para miktarı giderek artıyor.
Parasal tabanda şubat ayında yıllık yüzde 58.3 oranında yükseliş var. Açık piyasa işlemleri Kasım 2010'da 13.1 milyar TL iken, şimdi 21.3 milyar TL'ye çıkmış. Dar anlamlı para arzındaki artış oranı da yıllık bazda yüzde 30'larda.
Grafikten de izleneceği gibi Banka'nın piyasalara sağladığı likiditeyi gösteren parasal tabandaki yükseliş son aylarda dikkat çekici bir düzeye erişmiş.
Dolayısıyla burada soru "Merkez Bankası para politikasını sıkılaştırmaz ve likiditeyi kendisi kısmazken bankalardan kredi artışlarını sınırlandırmasını nasıl ister" noktasına odaklanıyor
Buradaki doğru yaklaşımın, parasal sıkılaştırmayı önce Merkez Bankası'nın yapması, daha sonra bankalardan kredi artış hızını azalmasını istemesi şeklinde olması gerekiyor.
Tabii büyüme gerçekten düşürülmek isteniyorsa.