Advertisement

Bu haftanın en önemli verisi Perşembe günü açıklanacak. Türk ekonomisinin 4. çeyrek büyümesi ve bununla beraber 2008 yılının büyüme performansı belli olacak.

Beklentiler 2008 yılındaki büyümenin yüzde 8 ve yukarısında bir oranda gerçekleşeceği noktasında yoğunlaşmış bir durumda.

Geriye baktığımızda 2008 yılı büyüme açısından iyi bir yıl olarak akıllarda kalacak.

Bir taraftan 2009 yılından kaynaklanan baz etkisi, öte yandan kredi artışları ile körüklenen iç tüketim, ekonomik canlanmayı beklenenin de üzerine taşıdı. Dış talepteki azalışlar böylece telafi edildi.

Bu gelişmeler 2009 yılında mutlak değer olarak düşen milli gelir düzeyinin 2012 ya da 2013 tekrar yakalancağına ilişkin varsayımların da değiştirdi. Şimdi 2008 yılı milli gelir düzeyine 2011 yılında erişeceğimiz anlaşılıyor.

BU YILIN PERFORMANSI

Ekonominin öncü göstergeleri bu yılda da büyümenin yüksek bir hızla süregittiğine işaret ediyor.

Cuma günü açıklanan mart ayına ait kapasite kullanım oranı geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 5,9 puan , bir ay öncesine kıyasla ise yüzde 0,2 puan arttığını gösteriyor.

Halen 73,2 olan kapasite kullanım oranı geçen yılın ilk yarısına göre yüksek, ikinci yarısına göre ise düşük bir düzeyde bulunuyor.

Yine Cuma günü açıklanan mart ayı reel sektör güven endeksi bir önceki aya göre yüzde 3,4 puan yükseldi. Yılın ilk iki ayında gözlenen düşüş eğilimi, martta yerini yükselişe bıraktı.

Sanayi üretimi, yatırım harcamaları, cari işlemler açığı ve nihai içi talep eğrisi gibi diğer öncü göstergelere baktığımızda da aynı resim ortaya çıkıyor. 2011 yılı büyümesi 2010 kadar yüksek olmasa bile yüzde 6 civarlarında süre gidiyor.

Bu sürecin yılın tamamında devam edip etmeyeceği, seçim sonrası ortaya çıkacak ekonomik tabloya bağlı.

Eğer seçim sonrası mevcut dengesizlikler daha da artmışsa ve alınan önlemlerin sonuçları tatminkar değilse o zaman yapılacak iş, diğer makro ekonomi politikası araçları kullanarak büyümeyi yavaşlatmak olacaktır.

Seçimi kazanarak yeniden göreve gelmiş bir iktidar için ekonomiyi daraltıcı önlemler almanın daha kolay olduğunu hatırlamakta yarar var.

Bu varsayım gerçekleşirse Türkiye ekonomisi 2011 yılının ikinci yarısında bir daralma yaşayabilir.

 

IMF’nin geğişen işlevi

IMF’nin 1960’lardan sonra gelişmekte olan ülkelerin dış dengesizlikleri üzerine yoğunlaşan işlevleri artık yörünge değiştiriyor.

Küresel kriz sonucu IMF sanayileşmiş ülkeleri kurtarma görevini de üslenmek zorunda kaldı.

Son olarak Portekiz’i kurtarmak için hazırlanan kuruluş, bu hafta 580 milyar dolarlık bir kriz fonunu aktive edeceğini duyurdu.

Avrupa Birliği’nin beceriksiz ve başarısız liderleri geçen hafta yaptıkları toplantıda topu yine taca attılar. Nihai kararlarını haziran ayına ertelediler. Portekiz’i de Avrupa Konseyi ile IMF’ye havale ettiler.

Ne var ki Portekiz bankalarının likidite sıkıntısında kaynaklanacak ve başta İspanya olmak üzere Almanya ve diğer bazı Avrupa ülkelerinin bankalarına bulaşacak olumsuzluklardan korkan IMF hemen harekete geçti.

Şimdi Portekiz hükümetinden yardım talebi bekleniyor.

Portekiz için de nihai son İzlanda, Macaristan, Yunanistan ve İrlanda gibi IMF’de noktalanacak.