Advertisement

Bu haftanın sürprizlere açık bir görünümü var.
Bizde ve dışarıda birçok önemli veri açıklanacak. Kararlar alınacak. Bunlar arasında bizi şaşırtanlar ortaya çıkabilir.

BİZDE ENFLASYON VE SANAYİ ÜRETİMİ
Bugün Mart ayı enflasyon rakamlarını öğreneceğiz. Şubat ayında tüketici fiyatları bazında yıllık yüzde 4.2 gibi bir rekor düzeye inen enflasyonun Mart'ta artacağı beklentisi var.
Bunu sinyallerini geçtiğimiz dönemlerde üretici fiyatlarındaki artışlardan ve çekirdek enflasyondaki tırmanıştan aldık.
Mart ayında İstanbul Ticaret Odası tüketici fiyat artış oranının yüzde 0.83, geçen yıl TUİK'in tüketici fiyatlarının da 0.58 arttığını dikkate aldığımızda, bunların üzerindeki bir rakam bizi yüzde 5 yıllık enflasyona yönlendirecektir.
Bizdeki bir başka önemli veri ise Cuma günü açıklanacak olan sanayi üretimine ilişkin olacak. Giderek ısındığını gözlediğimiz ekonominin motoru olan imalat sanayiinin büyüme performansı bize bu ısınmanın derecesini gösterecek.

DIŞARIDA FAİZ KARARLARI
Dışarıda ise durum biraz sakin görünüyor.
Japonya stresi hafifledi.

ABD'de açıklanan tarım dışı istihdam verileri beklenenden de iyi geldi. İşsizlik oranının yüzde 8.8 e inmesi, ABD ekonomisinin konut sektörü dışında iyiye doğru gitmekte olduğunu işaret ediyor.
Avrupa ise sinirli. Geçen hafta Portekiz ve İrlanda nın kredi notlarındaki indirimler ve enflasyonun yıllık 2.6 gibi bir beklenmeyen bir düzeye çıkması faiz artırımı beklenen Avrupa Merkez Bankası'nı (AMB) da güç duruma soktu.
Bu haftanın en önemli olayı Perşembe günkü AMB'nın faiz kararı olacak. Güç bir karar olacağına kuşku yok.
Bir taraftan Banka yetkililerinin "faizi arttıracağız" söylemleri, diğer taraftan Euro Bölgesi'nde yaşanan olumsuzluklar kararın yönünün ne yana doğru olacağı konusundaki tahminleri zorlaştırıyor.
Beklentim 25 baz puan bir faiz artış kararının alınacağı yönünde.
Bu arada İngiltere Merkez Bankası ndan da sürpriz bir faiz yükseltme kararı çıkabilir.
Tüm bu gelişmeler ve sonuçları hiç kuşku yok ki bizim piyasaları da etkileyecek nitelikte.
Son zamanlardaki Merkez Bankası nın değişen para politikası nedeniyle dünya piyasalarından ayrışma sürecimizin sürüp sürmediğini de bu hafta test edeceğiz.

 

TEĞETİN MALİYETİ
Büyüme verileri açıklandıkça yaşadığımız küresel krizin maliyeti daha açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Bizi teğet geçen (!) krizin maliyetini de hesaplayabiliyoruz.
2008-2010 yıllarında milli gelirimizin dolar bazındaki büyüklükleri ve kişi başına düşen gelirlerimiz şöyle olmuş:
Tablodan iki sonuç çıkıyor.
Birincisi, krizin yoğun yaşandığı 2009 yılında milli gelirimiz 113,5 milyar dolar, kişi başına gelirimiz ise 1.879 dolar azalmış. Krizin bize yüklediği fatura bu.
2001 krizinin maliyeti 4050 milyar dolar olduğu yetkililerce açıklandığına göre "teğetin" değme noktalarını buyurun siz hesaplayın.
İkincisi, 2009 yılında ürettiğimiz mal ve hizmetlerin düzeyine 2010 yılında tekrar ulaşabilmişiz. Nasreddin Hoca hikâyesinde olduğu gibi, kaybettiğimiz merkebi iki yıl sonra bulmuşuz.
Buna da şükür diyoruz.