Advertisement

Uluslararası Para Fonu (IMF) son bir yıldır sıcak paranın olumsuz etkilerinin azaltılması üzerinde çalışıyordu.

Şimdi bu konuda hazırlanan bir raporun İcra Direktörleri Kurulu’nun 21 Mart tarihindeki toplantısında görüşüldüğünü öğreniyoruz. Kurul’un sermaye akımlarının sınırlı bir biçimde kontrol edilmesi fikrini desteklendiği de gelen bilgiler arasında yer alıyor.

IMF gerek piyasalardaki oluşumlardan, gerekse başkanının kişisel düşüncelerinden kaynaklanan nedenlerle sermaye akımlarının bazı ekonomilerde yaptığı hasarları görmezlikten gelmediğini de bize hatırlatıyor.

 

IMF YÖN DEĞİŞTİRİYOR

Toplantıda her ne kadar bir karar alınmasa bile, raporda yer alan prensipler ve kurallar sermaye akımlarının serbest olması konusunda IMF’nin Kuruluş Sözleşmesi’nden gelen ve kendisinin de benimsediği politikalardan sapma anlamını taşıyor.

Burada akla gelen iki soru var.

Birincisi, konulması düşünülen kurallar sıcak paranın tahribatını önler mi?

İkincisi, Türkiye’nin aldığı önlemler IMF yaklaşımı ile uyumlu mu?

Önce birinci soruya değinelim.

IMF’nin çalışmasında sermaye hareketlerinin kısıtlanmasını gerektirecek üç koşul şöyle sıralanmış:

  1. Ülkenin parasının değeri düşük olmayacak.

  2. Yeterli döviz rezervleri bulunacak.

3- Para ve maliye politikalarının sıcak paranın önlenmesi konusunda kullanımında kısıtlamalar ortaya çıkacak.

Bu koşullara IMF’ye üye ülkelerin 1/3’ünün uyduğu belirtiliyor. Türkiye de dahil bunlar arasında yer alıyor.

IMF bu koşullara uyan ülkelerin,

* Vergi,

* Bazı basiretli önlemler ve

* Kısıtlı sermaye kontrolleri ile kısa vadeli sermaye akımlarına mani olmalarını prensipte kabul ediyor.

Ne var ki, yapısal reformlara devam edilmesi, her ülkenin şartlarına göre alınacak önlemlerin doğru politikaların uygulanmasına mani olmaması ve başka ülkeleri rahatsız etmemesi gibi prensipler de IMF’nin önerileri şeklinde kayıtlara geçiyor.

İlginçtir, bu yaklaşıma ilk itiraz Brezilya’dan gelmiş. “IMF sıcak parayı kovmak için uyguladığımız politikalara kısıtlamalar getiriliyor, bu işe ne karışıyor?” diye söylenmeye başlamışlar.

BİZDE ALINAN ÖNLEMLER EKSİK Mİ?

Bizim durumumuza baktığımızda ise IMF’nin kısa vadeli sermaye kısıtlamaları konusunda düşündüğünden daha az önlem aldığımız gibi bir tablo ortaya çıkıyor.

Biz sıcak parayı kısıtlamak için vergi önlemlerine başvurmadık. Sermaye ek kontroller getirmedik. Sadece zorunlu karşılıklar ve Merkez Bankası’nın faiz indirimleri ile mücadele etmeye çalıştık.

Dolayısıyla alacağımız daha çok mesafe var gibi görünüyor.

IMF yaklaşımında dikkatimi çeken bir başka nokta da, ekonomi ısınmaya başladığında para ve maliye politikası önlemleri ile sermaye hareketlerinin kısıtlanması işlemlerinin çatışmaması gerektiği şeklindeki önerisi oldu.

Raporda, ısınan bir ekonomide faiz arttırarak buna mani olunması gerekirken, faizi düşürmenin basiretli bir politika olmadığı dolaylı şekilde dile getiriliyor.

Öneriler halen tartışma safhasında. Bir karara dönüşüp dönüşmeyeceğini önümüzdeki dönemde göreceğiz.

IMF önerilerinin Kuruluş Sözleşmesi’nin 8. Maddesine aykırı olup olmadığı konusu ise halen ortada duruyor. İstenirse Sözleşme’de değişiklik yapılarak sorun çözülebilir diye düşünüyorum.