Advertisement


Geçen haftayı gerek Avrupa gerekse ABD sakin geçirdi. Belki tatil havası, belki de veri trafiğinin yoğun olmaması bu sakinliğin nedeniydi.

Ne var ki bu durum bana fırtına öncesi bir sakinlik gibi geliyor.

Avrupa’nın ekonomik gidişatına iki konu ağırlığını koyuyor.
Birincisi,
Almanya’nın Euro Bölgesi’nin sorunlu ülkeleri konusunda bir türlü karar verememesinin faturası giderek yükselmeye başladı. Yunanistan ve Portekiz’in maliyetinin gün geçtikçe artması başka arayışları da beraberinde getiriyor.
İkincisi,
Yunanistan’ın bu kadar miktardaki borcu ödeyemeyeceğini herkes kabul etmeye başladı. Mevcut borçlara “saç tıraşı” diye isimlendirilen ve bir kısmının silinmesi anlamına gelen işlem yapılmazsa sorun sonsuza kadar süregidecek.
Bu işin başka yolu yok.
Almanların ortaya attığı
“isteğe bağlı olarak borçları yeniden yapılandırma formülünün” de çalışmayacağı artık iyice anlaşıldı. Zira Yunanistan likidite buluyor ve borçlarını ödüyor. Bu durumda hiç kimse alacaklarının yeniden yapılandırılmasına yanaşmıyor. Parasını alıp, çıkıp gidiyor.
Bu bağlamda 2013 yılında yürürlüğe girecek ve Avrupa’nın uzun vadeli koruma sistemini oluşturacak Avrupa İstikrar Mekanizması ile ilgili Parlamento onayını Almanlar geriye bıraktılar. Durumu tekrar masaya yatırdılar.

Avrupa Merkez Bankası’nın enflasyon korkusu ise hala sürüyor. Haksız da değiller. 25 baz puanlık faiz artırımı ile sinyali verse de fiyat istikrarının bozulma riski ortada.

ABD VERİ BEKLİYOR

ABD’nin temel sorunu istihdam yaratan büyümeyi bir türlü gerçekleştirememeleri. Tam aksine veriler büyümenin yavaşladığına işaret ediyor.

Perşembe günü ABD’nin 1. Çeyrek milli gelir rakamları göre açıklanacak.

Beklentiler büyüme ivmesinin azaldığı noktasında yoğunlaşıyor. Her ne kadar ABD’nin büyüme oranı Avrupa’nın iki misline yakın fazla olmasına karşın gidişatı iyi değil.

Bunun da ötesinde benzin fiyatlarında gözlenen hızlı artışlar bireylerin tüketimini ve tasarrufunu azaltıyor. Bu da büyümeyi olumsuz etkiliyor.

Perşembe günü ABD Merkez Bankası Başkanı’nın faiz toplantısı sonrası yapacağı basın toplantısı bu açılardan önem kazanacak. Özellikle ilk kez yapılacak bu tür bir toplantıya neden gerek görüldüğü de tartışmalı bir konu.

BİZDE İSE HAREKET FAZLA

Seçim sath-ı mahaline girilince bizde hareket arttı. Geçen hafta açıklanan seçim beyannameleri, yerini söz düalolarına bıraktı.

Seçime kadar epey yorulacağız ve negatif elektrik alacağız herhalde. Hakaretler, ağıza alınmayacak sözler, rakamları değişik bir biçimde yorumlayarak gerçek dışı saptamalar ve popülist uygulamalar için söz vermeler gençlere örnek olacak davranışları içermiyor. Bizlerin ise içi kararıyor.

Sakin günlerin özlemini epey çekeceğimiz anlaşılıyor.

 

Nobelliler hep aynı

Orhan Pamuk “1,5 milyon Ermeni’yi öldürdük” dedi. Nobel ödülünü aldı.

Obama ise Nobel’i kazandıktan sonra "1915 yılında, Osmanlı İmparatorluğu'nun son günlerinde 1,5 milyon Ermeni'nin katledildiğini veya ölüme yürüdüğünü" söyledi.

Bu Nobellilerde bir hoşluk var. Hep tek taraflı düşünüyorlar.