Advertisement

 Merkez Bankası’nın faiz aracını kullanmadan oluşturduğu yeni politika bileşiminde soru işaretleri giderek artıyor.

Öncelikli soru cari işlemler açığının geleceği ile ilgili.

Cuma günü yayınlanan 9,8 milyar dolarlık, cumhuriyet tarihinin “en çılgın ve rekor kıran” dış ticaret açığı, cari işlemler sorununun boyutlarını gösteren bir gelişmeyi işaret ediyor.

Özellikle enerji dışı ithalattaki artış dikkat çekici.

İkinci olarak da, Merkez Bankası’nın 2011 yılı için enflasyon beklentilerini kısa süre içinde değiştirmesine yönelik soruları içeriyor.

Kanımca Merkez Bankası doğrusunu yaptı. Yıllık yüzde 4 düzeyine inmiş tüketici fiyatları ile bu işin daha fazla sürdürülemeyeceğinin sinyalini vermesi gerekiyordu.

Öte yandan da iç talep yoluyla hızla ısınan ve enflasyonist bekleyişleri yüzde 7’lerde dolaşan bir ekonomide enflasyonun ciddiye alınacak bir olgu olduğuna vurgu yapılması gerekliydi.

Ne var ki kişisel olarak, orta dönemli bir enflasyon hedefi konusuna kilitlenerek politikaların bu şekilde oluşturulması görüşündeyim. Bu nedenle tahminlerin sık sık değiştirilmesine karşıyım.

Orta dönemli hedef değiştirmeden sık aralıklarla yıllara ilişkin tahminlerin orta noktasının ya da alt ve üst sınırlarının değiştirilmesi uzun dönemli enflasyon oranının çıpalanması çabalarına olumsuz etki yapıyor.

FAİZ BAŞBAKANDAN SORULUR

Zorunlu karşılıklar, likidite yönetimi, sermaye ve likidite yeterlilik oranlarına dayalı bu yeni para politikasında bir başka soru da, faiz aracının başbakanın blokajı ile yaklaşık altı aydır kullanılamamakta olması noktasında toplanıyor.

Bu noktada Merkez Bankası giderek sıkışıyor. Özellikle arzulanan sonuçların alınmasının gecikmesi Banka’yı da güç durumlara sokuyor. Oysa faiz silahını çekebilse hedeflediği konularda süratle yol alabilecek.

Başbakan Cuma günü TÜMSİAD toplantısında yaptığı konuşmada aynen şunları söylemiş: ''Enflasyon, faizin neticesidir. Hedef nedir? Hedef inşallah faizle enflasyonu aynı seviyeye getirmektir. Faizi sıfırlamak için bunu yapmaya mecburuz. Bu adımları atacağız. Türkiye ona doğru gidiyor.”

Başbakan’ın faiz konusuna bu yaklaşımı yeni değil. Ancak şimdi yeni atanmış Merkez Bankası başkanına ve piyasalara mesaj veriyor. Baskısını arttırıyor.

Faiz benden sorulur” diyor. Koşulunu da “ne kadar enflasyon, o kadar faiz” ya da “ne kadar faiz,o kadar enflasyon” şeklinde açıklıyor.

Bu siyasi ve inançsal yaklaşım ise enflasyon hedeflemesine dayalı para politikası uygulayan Merkez Bankası’nı, en önemli aracı olan faiz konusunda elini kolunu bağlıyor.

Büyük bir olasılıkla Başbakan’ın bu niyetini anlayan Merkez Bankası da enflasyon tahminini kısa sürede 1 puanın üzerinde arttırmayı uygun gördü anlaşılan.

Aksi taktirde başbakan yüzde 4 enflasyonu esas alırsa, “faizi de buraya indirin” diye tutturabilir. O zaman da Banka’nın kredibilitesi çok kötü sarsılabilir.

Kısa dönemde Merkez Bankası durumu idare edecek gibi görünüyor. Faize dokunmadan uygulamaya çalıştığı yeni politika bileşiminin sonuçlarını bekleyecek.

Daha sonra ise işlerin giderek zorlaşacağını zannediyorum. Başbakan’ın belirlediği faiz rejimine uyum sağlamak için büyük çaba sarf etmesi gerekecek.