Gazi Erçel
gercel@htgazete.com.tr
Dominique Strauss-Kahn (DSK) olayı sonrası gözler IMF’ye yeni atanacak başkanın kim olacağına çevrildi.
İsimler havada uçuşuyor. Benim inancım Avrupalıların bu görevi kendilerinden başkasına bırakmayacağı yönünde.
1945 yılından bu yana IMF Başkanı Avrupa’dan, Dünya Bankası Başkanı ise ABD’den seçilir. Bunun istisnası yoktur.
Seçimde bu adaylar üzerinde konuşulur. İki tarafın onayı alınır. Sonra da bu isim İcra Direktörleri Kurulu’na bildirilir. Resmi seçim tamamlanır.
DSK ÖNCESİ
Dominique Strauss-Kahn’a gelinceye kadar IMF’ye atanan Avrupalı başkanların iki özelliği dikkati çekerdi.
Birincisi, atandıktan belirli bir süre sonra yeni başkan ABD’nin sözlerinden çıkmaz bir kişiliğe bürünür, Avrupalıları kızdırırdı.
İkincisi, IMF başkanları Avrupalı liderler yerine AB merkez bankası başkanları ile görüşüp politika oluştururlardı.
Dominique Strauss-Kahn bu süreci tersine çevirdi. Etkili bir politikacı gibi davrandı. Avrupalı liderlere sözlerini dinletebildi. ABD’yi de idare etti.
Şimdi bu nitelikte bir başkan bulmak zor.
ALMAN ADAY BULMAK
Zorluğun başka bir yönü de kararın Alman Şansölyesi Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy tarafından verilip, bunun ABD yetkililerince onaylanmasını sağlamaktan geçiyor.
Almanların bu kez de başkanın kendilerinden olması konusunda ısrar edeceklerini düşünüyorum. Avrupa Merkez Bankası Başkanlığı’nı İtalyanlara istemeyerek kaptıran Almanlar, bu kez gösterecekleri bir adayla bu görevin kendilerinde kalmasını sağlayacaktır.
Adaylarının da bulunduğunu sanıyorum. Alman Merkez Bankası’nın istifa eden Başkanı Axel Waber ve halen Deutsche Bank’ın başkanı Josef Ackermann ve yardımcısı eski maliye müsteşarı Caio Koch Weser bu isimler arasında sayılabilir.
Caio Koch Weser daha önce Alman yetkililer tarafından IMF Başkanlığı için önerilmiş ve fakat ABD tarafından fazla “bürokrat ve katı” olarak nitelendirilerek atamasına onay verilmemişti.
Uluslararası finans ve para piyasalarına yön verenlerin oluşturduğu topluluk küçüktür. Herkes birbirini tanır. Artısını, eksisini bilir. Zaten bu topluluk içinde olmayan ya da fazla bilinmeyen bir kişinin ne adaylığına ne de seçilebilmesine olanak vardır.
Yunanistan olayında olduğu gibi son kararın yine Merkel tarafından verileceği bu süreçte, yeni başkanın karizmasının ve kişiliğinin Dominique Strauss-Kahn’ın düzeyine erişeceğini sanmıyorum.
KENTLERİN DÖNÜŞÜMÜ
GYODER tarafından düzenlenen ve gayrimenkul sektörünün buluştuğu zirvede sektörün durumu ve sorunları konuşuldu.
Geniş bir konuşmacı ve katılımcı ile yapılan toplantıda, kentsel dönüşüm teması ilgimi en fazla çeken konu oldu.
GYODER Başkanı Işık Gökkaya’nın da altını çizdiği gibi gayrimenkul sektörünün büyümesi ve hızlı kentleşmenin ortaya çıkması birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Bu aşamada kentsel dönüşüm her şeyden fazla önem kazanıyor.
Toplantı sırasında dağıtılan David Thorns’un yazdığı “Kentlerin Dönüşümü” (*) başlığını taşıyan kitap kent teorisini ve kentsel yaşamı derin bir içerikle anlatıyor.
İstanbul için proje önerenlere bu kitabı okumalarını öneririm.
(*) Kentlerin Dönüşümü (The Transformation of Cities), David Thorns, Soyak Yayınları, 2010.