Advertisement

Piyasa sistemi ile çalışan bir ekonominin en önemli gereksinimlerinden birisi güvendir.
Güveni sarsıcı işlem ya da davranışlar sistemin işleyişini bozar. Gerek borç verenlerin gerekse borç alanların finansal geçmişlerinin temiz olması güven unsurunun olmazsa olmaz bir koşuludur.
Bu nedenle ülkeler risk merkezleri kurup kişilerin geçmişlerine ait veri tabanı oluştururlar. Finansal işlemlerinin şeceresini tutarlar. Borçlarını zamanında ödemeyenlere ilişkin bilgileri finans sisteminin kullanımına sunarlar.
Finansal kurumlar ise gerek kamunun gerekse piyasaların sıkı denetimine tabidir. Ödemelerindeki bir aksaklık bu kurumların sonu olabilir.

60 YILLIK SİSTEM
Türkiye'de kişilerin finansal geçmişlerini sorgulayan sistem 1951 yılında Merkez Bankası bünyesinde kuruldu. Çek, senet ve poliçe ödemelerini zamanında yerine getirmeyenlerin kaydı burada tutulmaya başlandı.
Finans sistemi derinleştikçe ve işlem hacmi arttıkça bu bilgilerin önemi daha da belirginleşti. Geçmişinde borcunu zamanında ödemeyen kişilerle bankalar ya da diğer finans kurumları kredi ilişkisine girmekten kaçındılar.
Tabii ki bunun siyasi sonuçları da hemen ortaya çıktı. Borcunu ödeyemeyip kayıt altına alınanlar, siyasileri harekete geçirerek Merkez Bankası üzerinde yoğun bir baskı oluşturdular.
Merkez Bankası bu baskıdan "ben 5 yıllık kayıtları tutuyorum" diyerek kurtulmaya çalıştı. Biliyordu ki çok uzun yıllar biriktirilen veri seti zaten bankaların elindeydi. "Gidin işinizi bankalarla çözün" diye baskıyı hafiflettiyse de bu yetmedi.

YENİ DÜZEN
Şimdi mevcut sistem genişletilerek ve Bankalar Birliği çatısına taşınarak daha etkin hale getiriliyor.
BDDK Başkanı Tevfik Bilgin'in Bankalar Birliği Genel Kurulu'ndaki açıklamalarından anlıyoruz ki kişilerin finansal geçmişlerine ilişkin verilerin kapsamı genişletilecek. Sicili temiz olanlara ise bazı olanaklar sağlanacak.
Habere sevindim. "İyilerin cezalandırılıp, kötülerin kazandığı bir ülkede hiç olmazsa bu konuda bir ilk yaşanabilir" diye düşündüm.
Dürüst hareket eden, borcunu zamanında ödeyen ve bu konuda gri alanı olmayanların ödüllendirilmesinin, piyasa sisteminin daha etkin çalışmasına olumlu katkı yapacağına inanıyorum.
Ancak iki şartım var.
Birincisi, çıkarılan her mali af ya da benzer uygulamalar finans ahlakını bozuyor. Kötü niyetlileri teşvik ediyor. Bundan kaçınmak lazım.
Geçmiş sicili temiz olmayanlar bir fırsat bularak siyasilere baskı yapıp, tüm kayıtların silinmesini ve kendileri için temiz bir sayfa açılmasını isteyebilirler. Bu konuda dikkatli olmak gerekir. Aksi halde iyiden kötüyü ayırmak uzun yıllar alır.
İkincisi, kişilerin finans sicilini piyasa sistemi mantığı içine temizleyen kurumların oluşturulması şarttır.
Örneğin kredi kartı borcunu ödememekten sicili bozulanlara ikinci bir şans vermek amacı ile bir sistem kurulabilir. Alınacak teminatlarla verilecek yeni kredi kartlarını sorunsuz bir biçimde 3 ya da 5 yıl kullananların, geçmişteki kayıtlarının silinmesi gibi işlev gören sistemler yürürlüğe sokulabilir.
Bu iki şart gerçekleştirilebilirse finans sicili sistemi arzulanan sonuçları verebilir.