Advertisement

Bakanlıkları yeniden yapılandıran kanun hükmündeki kararnamenin fazla bir yenilik getirmediğini dün yazmıştım. Buna karşı bakan yardımcılığı şeklinde yeni oluşturulan makamın bürokrasinin çalışmasını siyasallaştıracağına ve ekonomi ile ilgili sayısı artan bakanlıklar arasındaki koordinasyonundaki zorluklara değinmiştim. Bu konuları biraz daha detaylandırmak istedim.

BAKAN YARDIMCILIĞI SORUNU
Bürokrasiyi tanımayan, devletin işleyiş tarzını bilmeyen ve yasaların getirdiği kısıtlamaları bürokratik engel olarak nitelendiren kişilerin bakan yardımcısı olarak atanmasının birçok sakıncaları beraberinde getireceğine inanıyorum. Kuşkusuz ülkeyi idare eden siyasiler verdikleri kararların süratle uygulanmasını ve halkın dileklerinin yerine getirilmesini isterler. Bu doğaldır. Ne var ki bu isteklerin yerine gelmesi için iki şart öne çıkar. Birincisi uygulayıcı nitelikte görev yapan devlet görevlilerinin kaliteli, iyi eğitimli ve ekonomik açıdan kendilerine yeterli olmaları şarttır. Bunu dikkate almadan “bürokrasi engelliyor” ya da “bürokratlar laf anlamıyor” gibi eleştiriler bir anlam ifade etmez. İkincisi ise dilek, istek ve politik arzuların yürürlükteki yasalara uyumu olmazsa olmaz bir koşuldur. Yasalara aykırı işlem yapmaması nedeniyle bürokrasinin suçlanması “abesle iştigalden” başka bir şey değildir. Bu iki noktayı dikkate almadan eğitim düzeyi yetersiz ve yetkisiz kişilerce bürokrasiyi çalıştırmaya zorlamak her şeyden önce ülkeyi yöneten iktidara zarar verir. Hele bu uygulamalar koordinasyonsuzluk içinde ve sübjektif kıstaslara göre yapılırsa fatura ağır olur.

İŞBİRLİĞİNİ SAĞLAMAK
Devlet yönetiminde koordinasyonu sağlamak önemlidir. Bununla ilgili olarak bakanlıkları yeniden yapılandıran kanun hükmündeki kararnamede bu iki nokta dikkatimi çekti. Birincisi, deneyimlerim bana sadece komite kurarak ya da yapı değiştirerek işbirliğini etkili hale getirmenin mümkün olmadığını gösterdi. Bakanlıkları yeniden yapılandıran kanun hükmündeki kararnamede öngörülen Finansal İstikrar Komitesi’ni de bu açıdan değerlendiriyorum. Global kriz sonrası en moda yaklaşımlardan birisinin finansal istikrarı korumak olduğuna kuşku yok. “Finansal istikrar makro ve mikro önlemlerle ve basiretli biçimde nasıl sürdürülür” konusunda oldukça fazla fikir üretildi. Finansal istikrar kuşkusuz önemli. Ne var ki, finansal istikrarın evrensel bir tanımı da yok. “Konunun ilgisine binaen” diyerek Komite üyesi kuruluşların yanına diğer bağımsız kurulları da çağırıp, işbirliği adı altında “siyasi direktifler” verilirse o tadtirde “bağımsızlık” tartışılır hale gelir. Dikkatimi çeken ikinci nokta, yeni düzenleme ile birlikte ekonomi ile doğrudan ilgili bakanlık sayısının 7’ye çıkması. Bunlar Hazine Müsteşarlığı’nın bağlı bulunduğu Başbakan Yardımcılığı, Maliye Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Avrupa Birliği Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı. Bu kadar çok sayıda bakanlık arasında koordinasyonu sağlamak kolay değil. Ekonomi ile ilgili bakanlık sayısı 2 ya da 3’e düşürülebilseydi, etkinliğin ve verimliliğin artma olasılığı daha yüksek olacaktı.