Advertisement

Döndük, dolaştık. Yine aynı konuya geldik. Ne olacak bu doların hali diye sormaya başladık.
Yanıtlarda bir değişiklik yok. Ancak önlemler konusunda bu kez başka bir ortam var.
Dolayısıyla da TL'nin diğer paralara karşı değer yitirmesinin görünümü alışmadığımız bir süreç içinde gidiyor.

NEDENLER
TL'nin değer yitirmesindeki etkenler bildik konular.
■ Uygulanan döviz kuru rejimi tam dalgalı olmasa bile arz ve talep şartlarını yansıtıyor. Döviz talebi, arzından az olunca TL değer kaybediyor.
■ Cari işlemler açığının yarattığı borçlanma gereksinimi aylık bazda 5 ile 8 milyar dolar civarında devam ediyor. Döviz talebi de buradan kaynaklanıyor.
■ Avrupa kökenli kaotik durumda iyileşme yok. Tam tersine beklentiler aşağı yöne.
■ Gelişen piyasalara karşı risk iştahı azalmış durumda.
Bu tür gelişmelerle Türkiye defalarca karşı karşıya kaldı. Ancak bu kez Merkez Bankası'nın politikalarının değiştiği bir dönemde bu olayları yaşıyoruz.
Merkez Bankası faizleri hükümetin arzusu çerçevesinde düşürdüğü, şimdi de yükseltemediği ve böylesi durumlarda etkisi sınırlı olan zorunlu karşılıklar üzerine politika inşa ettiği için iki gelişme TL'nin değer yitirmesini önleyemiyor.
Bunlar, kısa vadeli döviz likiditesi yaratan sıcak paranın yeterince gelmemesi ve yurtiçinde yerleşiklerin döviz tevdiat hesaplarını geçmişteki gibi bozdurmamaları.
Her iki eğilimin kaynağı ise TL faiz düzeyinin bu para akımlarını yönlendirmedeki etkisizliği.
Durum böyle olunca ve TL de her gün değer kaybedince bu kez bekleyişler uyarılıyor. Sürecin devam edeceği yönünde düşünceler piyasalara hâkim olmaya başlıyor.
Bu faktörlere bankaların bilanço altı swap işlemleri yoluyla açtıkları pozisyonları kapatmaları ve spekülatörlerin TL'nin daha da değer yitireceği yönünde pozisyon almaları da eklenince TL'nin sepete, dolara ve Euro'ya karşı dayanma gücü kalmıyor.

DÖVİZ MÜDAHALELERİ
Genel kural, döviz kurunu etkileyen temel nedenler ortadan kalkmadıkça merkez bankalarının dövize müdahalelerinin, geçici bir olumlu etki sonrası ters etki yapacağı şeklindedir. Bu kuralın küresel kriz sonrası da değiştiğini sanmıyorum.
Hele bu müdahaleler "kirli", belirsiz ve düzensiz yapılırsa ters etki daha da güçlenir. 2001 krizi sırasında 26 milyar dolar dövizi olan Merkez Bankası'nın, döviz taleplerini karşılayacak düzeydeyken kamu finansman açıkları ve bankacılık sektörünün kırılganlıkları nedeniyle TL'nin değer yitirmesine mâni olamadığını hatırlayalım. Bu iki konu çözümlendikten sonra döviz rezervleri anlamlı hale geldi.
Şimdi ise,
■ Aylık 5 ile 8 milyar dolar civarında döviz gereksinimi azaltılmadığı,
■ Dünya konjonktürü değişmediği,
■ Türkiye'ye karşı risk iştahı artmadığı ve
■ Arap dostlardan yüklü bir para gelmediği sürece TL'nin değer yitirmesini durdurmanın güç olduğunu düşünüyorum.
Faizin işlev görmediği bu dönemde böyle bir sonucu da doğal karşılamak gerekir.