Küresel belirsizliklerin giderek daha yoğunlaştığı ve ikinci bir resesyon dalgası ile 'mükemmel fırtına' tartışmalarının tırmandığı bir konjonktürde, Ekonomi Yönetimi ve Merkez Bankası açısından, aksiyon filmlerini anımsatan bir 'zaman' mücadelesi başladı. Adeta, büyük bir deprem sonrasında, kıyıları vuracak bir tsunami dalgasının kıyıya çarpma süresini hesap ederek, iki yönlü bir tedbir paketiyle uğraşıyoruz. A Planı, fiyat istikrarı ve finansal istikrarı belirli bir düzeye getirecek tedbirler serisi. Bu planın içerisinde, sıkı para politikası tedbirleri ile birlikte mali disiplinin devam ettirilmesi yer almakta.
Yıllıklandırılmış manşet enflasyonun yüzde 7 civarına çekilmesi ve cari açıkta da GSYH'ye oran olarak yüzde 88.5 bandına çekilmesi, yani 65 milyar dolarlık bir düzeye düşürülmesi, söz konusu A Planı'nın öncelikli hedefleri olarak vurgulanabilir. B Planı ise, gerçekleşme riski yükseltilmiş olan ikinci bir küresel resesyon dalgasına karşı, Türk ekonomisinin 2009'un üç çeyrek dönemindeki daralmayı bir kez daha yaşamaması adına alınacak tedbirler olarak özetlenebilir. Yunanistan'ın Euro Bölgesi'nden çıkışı, ABD ve Çin ekonomisine yönelik durgunluk belirtileri, küresel finans sistemi bünyesindeki sermaye akışkanlığında gözlenecek tıkanma, Türkiye'nin A Planı'ndan B Planı'na geçişini tahmin edilmeyecek ölçüde hızlandırabilir.
'YUMUŞAK İNİŞ'İN SONUÇLARI BELİRGİNLEŞİYOR
2010 yılı aralık ayından beri, etkisi kademeli olarak güçlendirilmek suretiyle, sürdürülmekte olan 'yumuşak iniş' operasyonu, 9 aylık dönem sonrasında sonuçlarını kısmen göstermeye başladı ve 12 aylık süreç aşıldıktan sonra, etkinin hızlandığını gözlemlemeye başladık.
Mayıs ayında İTO İstanbul Perakende Fiyat Endeksi yüzde 1.12 artarken, Türkiye genelinde TÜİK'in mayıs ayı TÜFE değişim oranının yüzde 0.21'lik gerilemeye işaret etmesi, hane halkı tüketim harcamalarındaki ivme kaybının, fiyatlar üzerinde beklenenden daha fazla etkili olduğunu gösteriyor.
Mart ayı sonu itibarıyla, yıllıklandırılmış cari açık, neredeyse bir ayda 4 milyar dolara yakın bir gerilemeyle, 71 milyar dolara yaklaştı. Merkez Bankası, kendisine yönelik yoğun eleştirilere göğüs germesinin bedeli olarak, ekonomi çevrelerine ve finans profesyonellerine raporlarında taahhüt ettiği sonuçları elde etmeye başladı. Fiyat istikrarı ve finansal istikrar noktasında, sonuçları daha da kalıcı hale getirmek için, bir süre daha A Planı'na muhakkak ki riayet edilecek. Ancak, uluslararası düzeyde dillendirilmekte olan 'kusursuz fırtına' riski, A Planı'nın sürdürülebileceği sürenin daralmakta olduğuna da işaret ediyor.
'SERT İNİŞ' RİSKİNİ GÜNDEMİMİZE ALALIM
Merkez Bankası'nın Reel Kesim Güven Endeksi göstergeleri, imalat sanayinin gelecek 3 ay için iç piyasa ve ihracat sipariş miktarı ile istihdama yönelik tedirginliklerini net olarak yansıtıyor. Bu nedenle, TCMB'nin anketine katılan seçkin imalat sanayi kuruluşları, gerek güven endeksi, gerekse de genel gidişat açısından mayıs ayında bir düşüşe işaret etmekteler.
AB pazarındaki ihracat bağlantı kayıplarının telafisi açısından, Ortadoğu ve Afrika pazarında (MENA) verilen mücadele takdire şayan. Ancak, yeni bir küresel resesyon riski ve 'kusursuz fırtına' değerlendirmeleri açısından, Türkiye'nin büyüme mekanizmasına yönelik değerlendirmelerini gündemine alması gerekiyor. Yani, B Planı, önümüzdeki dönem için küresel riskler artarken, Türkiye'ye nasıl bir büyüme mekanizması oluşturacağımızla doğrudan bağlantılı. Mevcut resimde, 'yumuşak iniş'i sonbahar, en geç ekim ayı başı terk edebiliriz. Çünkü A Planı ile çakışacak bir küresel resesyon dalgası, inişi 'yumuşak'tan, 'sert'e dönüştürebilir.