Advertisement

Almanya'nın küresel kriz süresince Avrupa Birliği üyesi ülkelere ve özellikle Euro Bölgesi ülkelerine kabul ettirmeye çalıştığı kimi kararlar öyle noktalara geldi ki, çözüm olarak önerilen adımların kendisi, küresel krizden daha büyük, daha ağır krizlere sebep olmaya başladı. Uzmanların çoğu, Avrupa Birliği liderlerinin, AB bankacılığının küresel krizden dolayı maruz kaldığı kredibilite sorunu açısından, akla gelen çözümlerin kredibiliteyi daha da zora sokacak noktalara dönüştüğünü vurguluyorlar.
Başta Yunanistan olmak üzere, Euro Bölgesi'nin güney kanadını oluşturan 4 ülkenin 2-3 senedir yürüttükleri ekonomik reform ve yeniden yapılanma müzakerelerinde hiç gündeme gelmemiş bir adımın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) vatandaşlarının başına gelmesi ayrı bir trajik durum. Ülkelerin seçimle iktidara gelmiş hükümetlerinin düşürülmesi, teknokrat başbakanların atanması, Yunanistan'da kamu gelir ve harcamalarını kontrol eden Düyun-u Umumiye tarzı bir troyka ataması, antidemokratik her uygulamanın var olduğu bir süreç gözlemledik. Almanya'nın sebep olduğu bu antidemokratik uygulamaların tümü, İtalyanlarca "Alman bankalarının haklarını korumasından" başka bir işe yaramadığı konuşulan Mario Monti'ye ciddi toplumsal tepki, Euro Bölgesi'nin küresel krizi atlatma sürecini daha da zora sokmuş durumda.

HİÇBİR KRİZDEN ÇIKIŞ YOLU KAMUOYU DESTEĞİ OLMADAN YÜRÜMEZ
Başbakan Yardımcısı Babacan'ın defalarca dile getirdiği ve kuvvetle muhtemel, gerek G-20 toplantılarında gerekse AB yetkililerinin de katıldığı toplantılarda vurguladığı kritik bir husus olarak, bir ülkeyi veya coğrafik alanı ekonomik krizden kurtaracak olan çözüm süreci, bu süreç için gerekli olan reformlar, kamuoyu desteği olmadan başarılı olamaz. 2001 krizi sonrasında, o zamanki Devlet Bakanı Kemal Derviş'in programına Türk halkının desteği olmasa idi, Türk ekonomisi bu ağır krizi atlatamazdı.
AK Parti'nin ekonomi alanındaki başarılı dönüşüm ve yeniden yapılandırma süreci de yine iş dünyası ve kamuoyu desteğiyle sonuç verdi. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ndeki bankalarda hesabı olanlara kesilen bu beklenmedik vergi ise, tüm AB genelinde ve özellikle başı hâlâ tam beladan kurtulmamış güney kanadı ülkeleri açısından, İtalya'daki seçim belirsizliği devam ederken, ortalığı alevlendirecek bir konu. Tepkileri dikkate alan AB tarafı ise 5.8 milyar Euro'luk vergiyi bulabilmek adına, küçük mevduat sahiplerinin yükünü hafifletmek istiyorsa GKRY'nin başka sektörleri de vergi salma kapsamına alabileceğini belirtti.

MEVDUATA VERGİ ULUSLARARASI POLİTİKAYI DA KARIŞTIRDI
Tepkiler sadece GKRY halkıyla sınırlı da değil. Söz konusu mevduatlara yönelik veri operasyonu sonucunda, 3 milyar Euro'yu aşan bir vergi yüküyle karşı karşıya kalan Ruslar nedeniyle, Rusya Devlet Başkanı Putin de söz konusu çözümün kabul edilemez olduğu yönünde açıklamada bulundu. Bu noktada, AB tarafının yıllardır, başta Ruslar olmak üzere kimi ülkelerin vatandaşları açısından bir vergi ve kara para aklama cennetine dönüşmüş olan GKRY'nin bu durumunu AB standartlarına rağmen görmezlikten gelmiş olmaları da ayrı bir skandal konusu.
Tüm bu gelişmeler, AB çapında başka ülkelerde de benzer kararların alınabileceğine dair kaygıları tetiklerse, AB üyesi ülkelerin halklarının banka kapılarına dayanması, üstesinden gelinemeyecek bir güvensizlik girdabına dönüşebilir. Bu nedenle, Türkiye'nin ekonomi yönetiminin, BDDK'nın bu dakikadan itibaren, bölgedeki bu tablonun Türk bankacılık sektörüne sirayet etmemesi adına, süreci çok iyi takip etmesi gerekecek. GKR bankalarının perşembe gününe kadar kapalı kalması, sadece gerginliği daha da artırmış olacak.