Advertisement

Başbakan Erdoğan'ın AK Parti 4. Olağan Kongresi'nde verdiği birbirinden önemli mesajlar arasında, 2013-2014 dönemi için yüzde 5'lik bir büyüme öngörüldüğü sözlerini, ekonomist olarak hemen kayda aldık. 1 7 Ekim'de Meclis'e takdim edilecek olan 2013 Bütçe Tasarısı ve hemen arkasından açıklanacak olan 2013-2015 Orta Vadeli Program öncesi, Başbakan Erdoğan, önümüzdeki 2 yılın büyüme öngörülerine yönelik önemli bir ipucu verdi.
Bununla birlikte, 2012 yılının bütünü için büyüme yüzde 4 iken, içinde bulunduğumuz son çeyrek itibarıyla, büyümeyi kısmen ihracat, kısmen de iç talep odaklı olarak hareketlendirip, sene sonunda yüzde 4'ü yakalayabilecek miyiz, bir miktar soru işaretli. TOBB'un Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nın (TEPAV) Finans Enstitüsü tarafından 2 ayda bir yayınlanan "Ekonomide Durum" başlıklı raporun 30 Eylül Pazar günü yayınladığı ikinci sayısında yer alan değerlendirmede, "2013 yılının ilk çeyreği de büyüme açısından zayıf geçecek" değerlendirmesi öne çıkmakta.

PARA VE MALİYE POLİTİKALARINDA HAREKET ALANI DAR
TEPAV Finans Enstitüsü'nün raporundaki satır başları açısından, düşük büyümeyi önlemeye çalışacak yönde bir ekonomi politikası tepkisinin verilmesinin zor göründüğünün altı çiziliyor. TEPAV uzmanlarının değerlendirmesine göre, maliye politikasında manevra alanı yok. Para politikası ise, uluslararası risk alma iştahındaki ve enflasyondaki gelişmelerle sınırlanabilir gözüküyor.
Raporda hem dış koşullardaki göreli iyileşmenin hem de TCMB'nin daha gevşek para politikasının büyüme üzerinde olumlu etkileri olması beklense de, bu etkiyi sınırlayacak nedenlere de yer verilmiş. Birinci neden, yurtdışı ile ilgili riskler. TEPAV uzmanları, özellikle ABD'ye ilişkin riskin önemli bir risk olduğuna ve bu riske bağlı olarak, dünyanın olumsuz bir şoka maruz kalıp kalmayacağının ancak 2013 içinde belli olacağına işaret ediyorlar.
Türk ekonomi yönetiminin ekonomiyi canlandırma tedbirlerinin zayıf kalmasına sebep olabilecek ikinci neden, TCMB'nin para politikasını hem daha fazla gevşetme hem de gevşek para politikasını uzun süre sürdürme olanağının sınırlı olması. Üçüncü neden olarak, maliye politikası bağlamında, büyüme oranının düşmesine paralel olarak vergi gelirlerinde erozyon sıkıntısı ile öne çıkıyor. Ayrıca, sürdürülmekte olan bazı kamu yatırım harcamaları, bütçe harcamalarını yükseltme eğilimi taşıyor. Dördüncü ve son neden ise, Avrupa'ya ilişkin büyük riskler kalksa bile, Avrupa ülkelerinin azımsanmayacak bir süre büyüme oranlarının düşük kalacağı gerçeği. Yani, Türkiye'nin AB'ye gerçekleştirdiği ihracattan da büyümeye katkı anlamında çok büyük beklenti içinde olunmaması gerekiyor.

BÜYÜMENİN MOTİFİNİ OVP'DE GÖRECEĞİZ
En geç kasım ayı başında yayınlanacağını umut ettiğimiz 2013-2015 Orta Vadeli Programı (OVP), 2013 ve 2014 döneminde Başbakan Erdoğan'ın ifade ettiği yüzde 5 ortalama büyümenin hangi alandan kaynaklandığı konusunda gereken ipucunu verecek. Hane halkı tüketim harcamaları ne ölçüde bir rol, özel sektör yatırım harcamaları ne ölçüde bir rol, kamu harcamaları ne ölçüde bir rol ve net ihracat ne ölçüde bir rol üstlenecek; göreceğiz.
Tabii, hangi alan daha fazla bir rol üstlenecek ise, buna göre faizler mi düşürülecek, sepet kurun mu belirli bir düzeyde tutulması gerekiyor, daha fazla vergi mi toplanacak, bazı mal ve hizmetlerin dolaylı vergileri mi düşürülecek, bunu hep birlikte 2012 sonu ve 2013 başı göreceğiz.