Advertisement

İngiltere dünyanın en büyük altıncı ekonomisi olarak 2016’da ilk beşe girmeyi hedefliyor. İngiltere, büyümesini yaratıcılık ve Ar-Ge’ye ağırlık vererek daha hızlandırma derdinde. İşte bu yüzden iş dünyası ve hükümet projesi olarak başlatılan “GREAT Kampanyası”nı devam ettirme kararı alınmış. İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore, 20-22 Mayıs’ta ilk kez İstanbul’da Sabancı Müzesi’nde düzenlenecek “GREAT Festivali”ne neden bu kadar önem verdiklerini anlatmak için medya temsilcileriyle İstanbul’da buluştu. Konservatifliği ile tanınan İngiliz yönetiminin GREAT kampanyasını olimpiyatlardan bu yana aktif pazarlıyor olması dikkatlerden kaçmamıştı. İngiltere’nin olimpiyatlardan sonra en büyük rekabet avantajının yaratıcılık olduğuna karar verilmiş. İstanbul’dan başlayacak “GREAT Yaratıcılık Festivali” Doğu’da yükselen yeni pazarlara, sırasıyla Hong Kong ve Şanghay’a gidecek. Pek çok ünlü İngiliz marka ve konuşmacının katılacağı festivalde; iş dünyasında yaratıcılık, kaliteli eski tarz, yemek ve moda gibi alanlarda markalar kendini nasıl farklılaştırabilir, İngiliz şirketleri ile nasıl işbirliği yapılabilir tartışılacak. Moore,”GREAT Yaratıcılık Festivali, İngiltere Başbakanı Cameron’a bağlı bir etkinlik. İlk İstanbul’dan yola çıkacak festivalin başarılı bir örnek olması çok önemli. İngiltere’de bu konuda biraz tedirginlik var” diyor.

NASIL FARK YARATILIR?
Yaratıcılık ile fark yaratabilen markalar dünya devi oluyor. İngilizlerin bu yaratıcılık konusuna neden bu kadar önem verdiklerini 7. İstanbul Moda Konferansı’nda konuştuğum Japonya’nın Zara’sı Uniqlo’nun Üretimden Sorumlu Başkan Yardımcısı Yoshihiro Kunii’den Uniqlo’nun marka yolculuğunu dinleyince anladım. Lüks markalar satış yapıyor, orta fiyatlı markalar satışta zorlanıyor. Zara, H&M, Uniqlo gibi uygun fiyatlı markalar da tüketiciyi ikna etmek için fiyatın yanı sıra farklılaşmak zorunda kalıyor. Bunun yolu da yaratıcılık ve Ar-Ge’den geçiyor. Kunii, “Müşterilerin evi zaten çok fazla ürünle dolu, yeni bir ürüne ihtiyaç duymaları için farklılık sunabilmemiz lazım” diyor. Beş yıl öncesine kadar yerel bir marka olan Uniqlo Japonya dışında ilk mağazasını Londra’da açarak bunu başarmış. Uniqlo, Zara, H&M’den sonra dünyanın 3. perakende devliğine yükselmiş durumda. Kunii’ye göre bu rekabette yerini sağlamlaştırmak ve üretimini 5 yılda 5 katına çıkarmak için, üretimini de global düzene geçirmek gerek. Uniqlo’nun seçtiği üretim merkezleri Çin, Hindistan, Güneydoğu Asya ve Türkiye imiş. Kunii’ye göre, Türk markaları global marka olma yolculuğunda üretimin geri dönüyor olmasını, İngiliz, İtalyan, Japon markalarla işbirliğine giderek fırsata çevirebilir. Kunii, “Hızlı, yeni ürün geliştirebiliyor ve lokasyon olarak Avrupa pazarına çok yakın olmanız en büyük avantajlarınız” diyor. Örneğin farklılaşmak için Ar-Ge’ye önem veren Uniqlo’nun kumaş departmanında sadece 150 kişi yeni kumaş yaratmak için çalışıyor.
Türkiye’nin 18 milyar dolar hazırgiyim ihracatına kıyasla 2013 yılı cirosu 14 milyar dolar olan Uniqlo’nun üretimini Türkiye’ye taşıyor olmasını Türk üreticisi fırsata çevirmeli. TGSD Başkanı Cem Negrin’e göre, Uniqlo Yeşim Tekstil, İmteks ve Tayeks ile tişört ve jean üretimi için anlaşmış. Negrin, “Uniqlo en büyük üreticilerle yola çıktı küçüklerle çalışması zor olacak ancak Zara halihazırda Türkiye’den 1 milyar doların üzerinde mal alıyor ilk etapta Uniqlo’ya 500 milyon dolarlık ürün satabiliriz. Bu adetleri geliştirmek için top artık biz Türk üreticilerinde. Türkiye’yi daha yakından tanıdıkça Uniqlo iki yıla kalmaz Türkiye’ye mağaza açmaya da gelir” diyor.