Advertisement

Türk şirketlerinin kurumsallaşma karnesini dünyanın en büyük danışmanlık şirketlerinden biri olan SpencerStuart Yönetim Kurulu Başkanı Edward Speed, CEO’su Kevin M. Conelly ve Türkiye Ülke Müdürü Kaan Okurer ile buluşmamızda öğrendik. SpencerStuart’ın 17 ayrı ülkede yaptığı Yönetim Kurulu Endeksleri’ni Türkiye’de de yapmaya CEO Conelly’den duyduğumuza göre İstanbul’da dünya toplantılarını yaptıklarında karar vermişler. İstanbul’dan çok etkilenen ekip, Türkiye’yi de dünyada çok ilgi gören Yönetim Kurulu Endeksi’ne katmak istemişler. Türkiye’nin en seçkin şirketlerinden oluşan BİST 30 şirketlerini baz alarak yapılan çalışmada Türk şirketlerinin Avrupa, Amerika ve Asya şirketleri ile nasıl kıyaslandığını görmek açısından sonuçlar oldukça enteresan.

3 ana başlıkta BİST 30 şirketleri sermayedar yapısı ve bağımsız üye konusunda dünya ile kıyaslandığında ortalamayı tuttururken, kadın konusunda sınıfta kalmışlar. BİST 30 şirketlerinin % 29’u ailenin ya da devletin kontrolünde değil. Okurer’e göre, bu oran dünya şirketleriyle kıyaslandığında düşük ama kötü değil çünkü aile şirketleri Fortune 500 şirketlerinde bile gelişmekte olan ülkelerin şirketleri listeye girince yüzde 18’e çıkmış.

Aile şirketi olup iyi ve kurumsal yönetilen şirketler de dünyada var. Bağımsız yönetim kurulu üyeliği konusuna gelince son konulan kota ile beraber Türk şirketlerinin yüzde 34’ünde bağımsız yönetim kurulu üyesi olduğunu görüyoruz. Bu da düşük ama ortalama bir oran.

Esas Türk şirketlerinin sınıfta kaldığı kadın konusuna gelince, Türk şirketlerinin yönetim kurullarının sadece yüzde 9’u kadın, bu kadınların yüzde 52’si de aileden geliyor. Oysaki yönetim kurullarında kadın üyede AB ortalaması yüzde 17.6, ABD ortalaması yüzde 18.6. AB’de kadın üye sayısı en yüksek olan ülke yüzde 39.6 ile Norveç. Bu oranın artmasında 2007’de koydukları kadın kotası etkili olmuş. Norveç’te kadınların sayısı yönetim kurullarında artarken üst düzey yönetici takımında kadın sayısı azalmış. Çünkü kadınlar esnek çalışma modelini ve birkaç yönetim kurulunda çalışmayı üst düzey yönetici olmaya seçer olmuşlar.

KADINA FIRSAT VERİLİNCE

Aslında tüm dünyada kadın üye sayısında kota koyup koymamak bir tartışma konusu. Kota ilk başta bizim gibi kadın sayısı düşük ülkelerde etkili oluyor. Ancak kadınlar yönetim kurullarına kota yüzünden değil, hak ettikleri için atanmak istiyorlar. Bu da biraz jenerasyonlar arası bir yolculuk. Çünkü yönetim kurullarında ortalama yaş aralığı 51 ile 60 arasında. Bu jenerasyonda üst düzey kadın yönetici sayısı şu an her geçen gün artmakta olan üst düzey yönetici sayısına göre çok daha az.

O yüzden sayının doğal olarak artmasını beklemek biraz zaman alacak. Ancak kota koyunca % 40’lık oranı yakalayan Brezilya örneğinde olduğu gibi kota koyan ülkeler tabii ki daha hızlı ilerliyor. Kota karşıtları kadınların yönetim kurulu üyeliği ile ‘Yönetim kurulunun performansını olumlu etkilemiyor’ tezi savunula dursun, ben size ülkemizden bir örnek vermek istiyorum.

Ruken Mızraklı’nın Türk Deri Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanlığı’na geçmesi ile birlikte daha 2 yılı doldurmadan gündemden düşmekte olan erkek egemen deri sektörümüzün nasıl uluslararası gündeme taşındığını gördük. Gerek Ruken Mızraklı öncülüğünde Vogue İtalya’da Türk derisine ve Türk tasarımcılarına yer verilmesi, gerek Arzu Kaprol’un deri tasarımları ile ABD’nin ünlü mağaza zinciri Berdgoraf Goodman’a girmiş olması deri sektöründe 2023 ihracat hedefi olan 10 milyar doların kadınsız yakalanmayacağını bize gösteren bir örnek oldu.

O yüzden gelin biz de aynı İngilizlerin yaptığı gibi iş hayatında yönetim kurullarında kadın sayısını artırmak için kota koyamıyorsak en azından yüzde 25 hedefini koyalım. Yönetim kuruluna atanmak için aranan analitik, sosyal, duygusal zekâ, bağımsız bakış ve motivasyon konularında ben Türk kadınlarının başarılı olacağını düşünüyorum. Tek eksik onlara fırsat verme cesaretini gösterebilecek erkekler.