İngiltere'de seçimin gündemi ekonomi politikaları
İngiltere'de 12 Aralık Perşembe günü yapılacak erken seçim öncesi siyasi partiler ekonomik vaatlere odaklanıyor
İngiltere'de siyasi partiler, 12 Aralık Perşembe günü yapılacak erken seçim öncesi Avrupa Birliği'nden (AB) çıkış sürecinin yanı sıra halkın günlük hayatına doğrudan etkisi olacak ekonomik vaatlere odaklanıyor.
İngiltere'de Haziran 2016'da yapılan AB referandumundan ayrılık kararının çıkmasından bu yana ülkede, politik tartışmaların neredeyse tamamı Brexit ekseninde yaşanıyor.
Düşük büyüme, artan borçlanma ihtiyacı, yaklaşık 9 yıldır devam eden kemer sıkma politikaları, artan yoksulluk, azalan sosyal yardımlar ve aksayan sağlık hizmetleri İngiltere'nin temel sorunları olarak sıralanırken, söz konusu sorunların çözümü ise Brexit sürecindeki ertelemeler ve belirsizlikler nedeniyle "hep başka bahara" ertelendi.
2010 yılından bu yana uygulanan ağır kemer sıkma politikası, orta ve dar gelirlilerin günlük hayatında kendisini hissettiriyor. Bu politikaların uygulayıcısı Muhafazakar Partili siyasetçiler bile artık kemer gevşetmek zorunda olduklarını kabul ederken, muhalefet partileri, artık Brexit gündeminden bunalan ve hayatlarına dokunan ekonomik iyileşmeleri görmek isteyen halka daha fazla kamu yatırımı vadediyor.
Kemer sıkmanın acı faturası
Sosyal Ölçütler Komisyonu (SMC) verilerine göre, 66,4 milyon nüfuslu İngiltere'de yaklaşık 14,3 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Yoksulluk sınırının altında yaşayanların 4,6 milyonu çocuk, 1,3 milyonu ise yaşlılardan oluşuyor.
Joseph Rowntree Derneği verilere göre, ülkede çocuk yoksulluğu, son 5 yılda yarım milyondan fazla artarak 4,1 milyona ulaştı.
İngiliz yardım kuruluşu Homeless Link verilerine göre, ülke genelinde 2010 yılından bu yana sokakta gecelemek zorunda kalan evsizlerin sayısı yüzde 169 arttı. İngiliz yardım kuruluşu The Trusell Trust'ın verilerine göre, İngiltere'de Nisan 2018-Mart 2019 döneminde 1,6 milyon kişi gıda bankalarına başvurmak zorunda kaldı.
Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) bu yılın nisan ayında yayımlandığı verilere göre, dünyanın en büyük 5'inci ekonomisi durumunda olan İngiltere'de artan evsizlik ve yoksulluk, artık toplumun kanayan bir yarası durumunda.
Kemer sıkma politikalarının artık işe yaramayacağının farkında olan siyasi partiler, 12 Aralık'ta yapılacak erken genel seçimde seçmenin günlük hayatını etkileyecek ekonomi vaatlerini öne çıkarıyor.
Muhafazakarların vaadi Brexit sonrası refah
Yakın tarihinin en önemli seçimlerinden birine hazırlanan İngiltere'de, sadece gelecek 4-5 yıllık dönemde değil, 12 Aralık'ta aynı zamanda Brexit nedeniyle gelecek nesillerin yaşam standartları da oylanacak.
2010 yılından bu yana ama tek koalisyonla, ama tek başına, ama dışarıdan destekle iktidarını koruyan parti, yürüttüğü kemer sıkma politikaları ve kamu harcamalarındaki kesintiler nedeniyle eleştirilerin hedefinde bulunuyor. Son 10 yıllık dönemde ekonomide iyi ya da kötü giden her ne varsa tek müsebbibi iktidardaki Muhafazakar Parti olarak görülüyor.
Muhafazakar Parti, manifestosunda, İngiltere'de hızlı bir büyüme ve kemer sıkma politikalarından çıkışı vadediyor. Muhafazakar Parti, ekonomi politikalarının ilk sırasına ülkenin çökmek üzere olan ulusal sağlık sistemi (NHS) ve güvenlik hizmetlerine yapılacak yatırımları koyuyor.
Her fırsatta aksaklıklar karşısında Brexit'i işaret eden İngiltere Başbakanı Boris Johnson, kendisine yeterli çoğunluğun verilmesi halinde bu konunun halledileceğini ve hemen ardından hayati önemdeki diğer konulara eğileceğini belirtiyor.
Yeniden iktidara gelmesi halinde 50 bin yeni hemşirenin işe alınacağı vaadinde bulunan Muhafazakar Parti, yıllık sağlık sistemi bütçesinin 2023-2024 dönemine kadar 149 milyar sterline çıkarılmasını hedefliyor. İngiltere'de halihazırda sağlık sisteminin yıllık bütçesi 120 milyar sterlin seviyesinde bulunuyor.
Özellikle son dönemde Londra'da artan bıçaklı saldırılar ve terör olaylarına cevap verilebilmesi amacıyla 20 bin polisin daha istihdam edileceğini vadeden Muhafazakar Parti'nin bir diğer vaadi ise göçmenlik sisteminin değiştirilmesi oldu. Parti, uzun zamandır ülkede tartışılan göçmenlik sisteminde Avustralya'yı örnek alarak vasıflara ve yeteneklere göre puanlamanın yapıldığı yeni bir sisteme geçmek istiyor.
İşçi partisinin vaadi NHS, kamulaştırma ve gelir adaleti
İngiltere'de ana muhalefet konumunda olan İşçi Partisi'nin lideri Jeremy Corbyn, uzun yıllardır "halkçı ve adil ekonomi" söylemi ile biliniyor.
12 Aralık'taki seçim kampanyasının merkezine Brexit'ten ziyade son 10 yıldır devam eden kemer sıkma politikalarını koymayı tercih eden Corbyn, ülkede sosyal yardımlar ve kamu harcamalarının azaltılmasının sağlık ve güvenlik alanında büyük bir yıkıma neden olduğunu savunuyor. Bu kapsamda İşçi Partisi'nin ilk ve en önemli vaadi, ülkenin sağlık bütçesinin 34 milyar sterlin artırılarak 155 milyar sterlin seviyesine çıkarılması oldu.
İngiltere'nin İşçi Partili Gölge Maliye Bakanı John McDonell, toplumun zengin kesiminden alınacak vergilerle sağlık sisteminin finanse edilebileceğini savunuyor.
İşçi Partisi, Brexit konusunda AB ile yeni bir anlaşmanın 3 ay içerisinde müzakere edilmesini ve 6 ay içerisinde bu anlaşmanın AB'de kalma seçeneği ile birlikte referanduma sunulmasını planlıyor. Partinin bir diğer planı ise ülkede saatlik asgari ücretin 8,21 sterlinden 10 sterline çıkarılması oldu. İşçi Partisi, 2030 yılına kadar ülkede karbon emisyonunun ise sıfır seviyesine indirilmesini amaçlıyor.
Öte yandan, İşçi Partisi, ülkedeki 6 büyük elektrik üretim ve dağıtım şirketi, su şirketleri, raylı ulaşım şirketleri ve posta şirketi Royal Mail'in kamulaştırılmasını planlıyor. Parti, aynı zamanda iktidara gelmesi halinde telekomünikasyon şirketi British Telecom'un internet hizmetlerinin de kamulaştırmadan sonra tüm halka ücretsiz verilmesi vaadinde bulunuyor. Partinin bir diğer dikkati çeken vaadi ise yılda 100 bin sosyal konutun inşa edilerek dar gelirlilerin konut ihtiyacının sağlanması oldu.
Liberallerin vaadi Brexit'i durdurmak
İngiltere'de siyasi partiler içerisinde ülkenin AB'den çıkışının durdurulmasını vadeden Liberal Demokrat Parti'nin sloganı "Brexit'i durduralım, daha parlak bir gelecek inşa edelim" olurken, partinin lideri Jo Swinson, iktidara gelmesi halinde 50. maddeyi yürürlükten kaldıracağını ve Brexit sürecini sonlandıracağını taahhüt ediyor.
Liberal Demokrat Parti, iktidara gelmesi halinde AB'den çıkışın durdurulmasıyla ülkede büyümenin artacağını, bununla orantılı olarak vergi gelirlerinin 50 milyar sterlin artacağını, bunun da kamu yatırımlarında kullanılabileceğini savunuyor. Parti, Brexit'in durdurulması halinde 39 milyar sterlin seviyesindeki boşanma tazminatının da ödenmesine gerek kalmayacağını vurguluyor.
Liberal Demokrat Parti de diğer partiler gibi ülkenin sorunlu sağlık sistemine yapılacak yatırımların artırılacağını belirtiyor. Bu kapsamda NHS'ye yapılan yıllık yatırımların, gelecek 5 yıl boyunca toplam 35 milyar sterlin artırılması hedefleniyor. Ülkenin elektrik üretiminin yüzde 80'inin 2030 yılında kadar yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmesi vaadinde bulunan parti, 20 bin öğretmenin istihdam edilmesini ve haşhaşın (cannabis) yasalaştırılmasını planlıyor.
Parti, aynı zamanda dar gelirlilerin konut sahibi yapılması için yılda 300 bin konutun inşa edilmesi vaadinde bulunuyor.