23 Mart’taki Merkez Bankası Para Politikası Toplantısı’ndan çıkacak karar bu hafta piyasaların izlediği en önemli veri olacak. Tüm dünyada olduğu gibi para politikasının bir miktar eksen değiştirdiği bir döneme girmeyi bekliyoruz. Daha açık bir ifade ile finansal istikrar vurgusunun tamamen ortadan kalkması beklenmese de, enflasyona dair risklerin biraz daha ön plana çıkarılması bekleniyor. Diğer bir deyişle son global krizden para politikasının edindiği en önemli ders finansal istikrarın uzun dönemli ekonomik istikrar için önemli olduğu, dolayısıyla bu vurgunun ortadan kalkması beklenmemeli. Ama para politikasında finansal istikrar amacının fiyat istikrarına eklenmesi ile birlikte artan araç çeşitliliği (Tinbergen kuralı – her amaç için ayrı bir araç gerekir) sonrasında bir deneme yanılma döneminde olduğumuz kesin. Alınan farklı önlemlerin hem finansal hem de fiyat istikrarı üzerinde etkisi oluyor ve ince ayarlar ancak zaman içinde netlik kazanıyor olabilir.
Nitekim son iki aydır bizi şaşırtan tüketici güveni verilerine biraz bakacak olursak, Merkez Bankası her ne kadar Kasım ayından bu yana bir “parasal sıkılaştırma” uyguladığını belirtiyor olsa da, “algının” bu yönde oluştuğunu söylemek zor. TCMB ve TÜİK tarafından açıklanan Tüketici Güven Endeksi (TGE) verilerine göre Ekim 2010 sonu ile Şubat 2011 sonu arasında (yani karşılık oranlarının ortalama %3.4 puan artırıldığı ve TL’nin hem nominal hem de reel bazda %10-11 değer kaybettiği bir dönemde) TGE’nin %5 arttığı görülüyor. 2010’un tamamında TGE’nin %15 arttığı düşünülecek olursa iç talep tarafında henüz belirgin bir yavaşlama sinyali olduğunu TGE’ye bakarak söylemek zor.
TGE’nin alt kalemlerine baktığımızda ise Ekim sonundan bu yana en güçlü artışın konut harcamalarına dair beklentilerde yaşandığı görülüyor: Gelecek 12 aylık dönemde konut satın alma ve inşa ettirme ihtimaline dair endeks %21 artarken, gelecek 6 aylık dönemde konut tamiratına para harcama ihtimaline dair endeks %48 yükselmiş. Mevcut dönem ve gelecek dönem dayanıklı tüketim malı satın alma uygunluğu ve ihtimallerine dair endekslerde ise sırasıyla %7 ve %13’lük artışlar var. Mevcut dönem ve gelecek dönem genel ekonomik durum değerlendirme ve beklentisinde de sırasıyla %3 ve %4’lük bir yükseliş görülüyor. Fiyatların değişim yönüne dair endekste de aynı dönemde %8 artış gerçekleşmiş. Dolayısıyla TGE’nin seyri para politikasında araç çeşitliğinin hedeflere ulaşma konusunda beklentilerin yönetiminin önemini biraz daha arttırdığına işaret ediyor. Yükselen kur ve faizlerdeki artış beklentisi tüketimin biraz öne çekilmesine neden olmuş olabilir ancak beklentilerdeki güçlü seyri açıklamak kolay değil. Merkez bankacılığın sanat yönü her zaman önemli oldu ve sanırım söylem lerin öneminin biraz daha arttığı bir dönemdeyiz artık. Araç çeşitliliğin (farklı iki amaca ulaşmanın) pratikte zor olduğu görülüyor dolayısıyla ince ayarlar yakından izleniyor olacak.