Advertisement

Bu hafta TCMB’nin (MB) yeni başkanı Sn. Erdem Başçı’nın bu görevde katılacağı ilk PPK toplantısını 21 Nisan’da izliyor olacağız. Mart’taki sürpriz ve daha da önemlisi agresif ve önden yüklemeli zorunlu karşılık artışının etkisinin ancak 25 Nisan’dan itibaren yayımlanacak verilerde görülecek olması bu ay MB’nin bir politika değişikliği yapması olasılığını ciddi anlamda azaltıyor. Ancak burada politika değişimi derken birçok farklı politika aracından bahsettiğimizi unutmamak gerekiyor. Zorunlu karşılık tarafında son alınan kararın etkilerini ancak ay sonuna doğru yayımlanacak verilerde görebileceğiz dolayısıyla yeni bir karar için bu ay erken olur. Ancak mevcut veriler önümüzdeki dönemde de zorunlu karşılık oranlarında yeni artışlar görebileceğimize işaret ediyor. (rahatlayan döviz likiditesi ile birlikte hem YP hem de TL tarafında bunu görebiliriz) MB’nin yeni politika bileşiminde hedeflediği önemli istikrar unsurları arasında yer alan kısa vadeli sermaye girişleri ve TL’nin aşırı değerlenmesi ile mücadele konusunda ise son veriler yeni bir politika arayışı olabileceğine işaret eder nitelikte. 15 Mart 2011 tarihli yurt dışı yerleşiklerin portföy hareketlerine ilişkin basın duyurusunda alınan önlemlerin kısa vadeli sermaye hareketlerine etkisi konusunda bankaların bilanço dışı YP net genel pozisyonu (yani swap ve benzeri işlemleri) referans gösterilerek dolaylı olarak 12 Kasım sonrasında belirgin bir kısa vadeli sermaye çıkışı olduğuna işaret edilmişti. Ancak veriler MB açıklamasında yer alan son tarihten sonra yani 4 Mart ile 1 Nisan arasında söz konusu pozisyonda 8.8 milyar dolarlık hızlı bir artış olduğunu gösteriyor. Diğer bir veri olarak baktığımız bankaların günlük ortalama döviz işlem hacimleri verisinde de ortalama swap işlem hacimlerinde Nisan ayının ilk günlerinde çok hızlı bir artış olduğu görülüyor. Daha açık bir ifade ile MB’nin izlediği kısa vadeli sermaye girişlerinde son dönemde belirgin bir hızlanma var. Dolayısıyla doğrudan swap işlemlerini hedefleyen veya gecelik faiz bandını biraz daha açmayı öngören vb yeni önlemler gündeme gelebilir gibi görünüyor.

Yazı başlığında yer alan ikinci konu ise cari açığın finansman kalitesinde yurtdışındaki tasarrufların ülkeye çekilmesi kanalıyla bir iyileşme yaratma olasılığı ile ilgili olarak gündeme girdi. Bunu düşünmemize neden olan şey ise Şubat ayı Ödemeler Dengesi istatistiklerinde Diğer Yatırımlar - Varlıklar - Efektif/Mevduat altında diğer sektörler kaleminde Şubat ayında görülen yaklaşık 6 milyar dolarlık döviz girişi. Ödemeler Dengesi’nde bu detay yeni başladığı için (veriler ancak Ocak 2008’den bu yana izlenebiliyor) gerçek bir analiz yapmak ve kesin bir sonuca ulaşmak zor ancak bu girişin şu an uygulamada olan kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması kapsamında yurtdışından getirilen kaynak olma olasılığı var. Nitekim elimizdeki kısa zaman verisine baktığımızda Kasım 2008’de yürürlüğe giren Varlık Barışı’ndan hemen önce Ekim 2008’de de yaklaşık 3.9 milyar dolarlık yüklü bir giriş olduğunu görüyoruz. Global kriz sonrasında vergi cennetlerine karşı alınan önlemler halen devam ediyor ve Türkiye ile İsviçre’nin Haziran 2010’da çifte vergilendirmeye karşı imzaladığı anlaşmanın İsviçre’de geçtiğimiz Ağustos ayında onaylanmasının ardından, Türkiye’de de yakın dönemde Meclis’te onaylanması bekleniyor (ilgili anlaşma şu anda Meclis gündeminde bulunuyor). Dolayısıyla alacakların yapılandırılması uygulamasının da desteğiyle bu tür kaynak girişinin önümüzdeki aylarda devam etmesi ve 2011 yılında cari açığın finansmanına katkı sağlaması mümkün olabilir.