Advertisement
HABERLER ABONE OL

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, piyasaların uygulamalara pozitif tepkiler verdiğini belirterek, "Para piyasalarında oynaklık azaldı, TL'nin değer kaybı durdu, en kötüyü dikkate alırsak değerlenme var. Enflasyonist bekleyişlerde bir düzelme var, faiz oranlarında aşağı yönlü bir seyir var. Türkiye'nin risk göstergesi düşüyor, düştü." dedi.

Aydın, Vodafone Türkiye'nin ana sponsorluğunda, Capital ve Ekonomist dergilerinin öncülüğünde gerçekleştirilen CEO Club Bankacılar Zirvesi'nin açılışında yaptığı konuşmada, dünya ekonomisinin oldukça karışık olduğunu ifade ederek, krizin bittiği ve eski büyüme dönemlerine dönüldüğüne yönelik beklentilerin hala zayıf olduğunu söyledi.

Güvenli davranmak isteyenlerin sayısının risk almak isteyenlere göre daha fazla olduğunu, bu durumun da ticaretin ve büyümenin gecikmeli olmasına yol açtığını belirten Aydın, "Toparlanma var. Büyüme hızı yüzde 1'ler düzeyinden yüzde 3,5 düzeyine çıktı ancak iki konu hala tartışmalıdır. Birincisi, büyümenin sürdürülebilir olup olmadığı, ikincisi neden yaygın değil, belli bölgelerle sınırlı kaldığıdır." şeklinde konuştu.

Bu tartışmaya neden olan başlıca gelişmelere değinen Aydın, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Uluslararası finansal piyasalarda imkanlar daha sınırlıdır. Bundan dolayı gelişmekte olan ülkelere giden sermaye miktarı doğal olarak azalıyor. Borçlanma faizleri yükseliyor, libor faizi 3 yıl içinde yüzde 0,60'tan yüzde 3'ü aşmış. Petrol fiyatları yükselen bir seyir izlemektedir. Petrol ithal eden ülkeler açısından bu maliyet artışı demektir. Uluslararası ticareti sınırlandıran korumacı ve yasaklayıcı yaklaşımlar tedirginliğe ve yönsüzlüğe neden olmaktadır. Bölgemizdeki jeopolitik riskler yüksek kalmaya devam etmektedir. Yine bölgemizdeki ülkelere yönelik yaptırımlar ticareti ve finansal hizmetleri olumsuz etkilemektedir."

Aydın, AB'nin küresel krizin zorluklarını yaşarken, Brexit gibi önemli bir mesele ile de uğraştığını, bundan dolayı dünya ekonomisinde kısa dönemde sürekli ve istikrarlı bir büyüme ve ticaret ortamı oluşmasının kolay görülmediğini söyledi.

"Piyasalar uygulamalara olumlu pozitif veriyor"

Hüseyin Aydın, dikkatli olmak gerektiğini vurgulayarak, "Disiplini elden bırakmadan, dengeleri sağlam kurmak ve sürdürmek, tüm zorluklara rağmen bir yandan Döviz gelirlerimizi bir yandan da iç tasarruflarımızı arttırmaya yönelik daha fazla çaba göstermek gerekiyor." dedi.

Böyle bir dönemde dış gelişmeler ve iç dinamikler dikkate alınarak hazırlanan ve uygulanan yeni bir ekonomi programı olduğunu hatırlatan Aydın, şunları kaydetti:

"Piyasalar, uygulamalara pozitif tepkiler veriyor. Para piyasalarında oynaklık azaldı, TL'nin değer kaybı durdu, en kötüyü dikkate alırsak değerlenme var. Enflasyonist bekleyişlerde bir düzelme var, faiz oranlarında aşağı yönlü bir seyir var. Türkiye'nin risk göstergesi düşüyor, düştü. Bankaların yurt dışı borçların çevrilmesindeki gayretleri önemli ölçüde başarılı oldu. Krediler ile mevduat arasındaki fark azalmaya başladı. Merkez Bankası rezervlerindeki düşüş önemli ölçüde yavaşladı. Uluslararası ilişkilerde de olumlu gelişmeler var. ABD ile daha yapıcı bir iletişim görüyoruz. AB ile ilişkiler yeniden rasyonel bir yörüngeye oturdu. Özetle, bu gelişmeler piyasaların ateşini düşürüyor."

"Kredi kanallarını açık tutmaya, vade ve fiyatlamalarda esneklik sağlamaya gayret ediyoruz"

TBB Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Aydın, para ve sermaye piyasalarındaki normalleşmeye bağlı olarak risklerin makul düzeylere gerilediğini, öngörülebilirliğin arttığını belirterek, "Bu sayede kısa vadeli olsa yurt dışı kaynak girişinin yeniden artması, ticari ilişkilerin normalleşmesi ve likidite baskısının azalmasını bekliyoruz." dedi.

Bunlar olduktan sonra sıranın üretim, yatırım ve ticari alanlarda toparlanmaya geldiğini aktaran Aydın, bu çerçevede, bankacılık sektörü olarak yaptıkları çalışmaları şöyle özetledi:

"Dış kaynak girişinin sürmesi için olup bitenlerin banka bilançolarına etkileri ve Yeni Ekonomi Programı hakkında muhabirlerimizle, yurt dışı kreditörlerle ve yatırımcılarla görüşmeye devam ediyoruz. Kaynakların ekonomi için en doğru alanlarda ve miktarlarda kullanılması için öncelikleri belirliyoruz. Bu nokta önemli. Bu bağlamda, kredilerin çevrilmesi için bankalar olarak tek tek veya birlikte müşterilerimiz ile sürekli iletişim içindeyiz. Tüm çabamızla ve samimiyetimizle kredi kanallarını açık tutmaya, vade ve fiyatlamalarda esneklik sağlamaya gayret ediyoruz."

"Türkiye ekonomisi sağlam ve güçlü bir yapıda"

Hüseyin Aydın, bu aşamada herkesin dikkat etmesi gereken konunun, ekonominin şoklara karşı direncinin yüksek kalması olduğunu, bu nedenle makro dengeleri daha sağlam kurmayı amaçlayan programın uygulanmasına tüm sektörler olarak destek vermeleri gerektiğini söyledi.

Olup bitenleri doğru anlamaları gerektiğini vurgulayan Aydın, "Esas olan Türkiye ekonomisinin sağlıklı büyümesidir. Zor dönemlerde her birimizin kendimiz için en iyisini yapıyor olmak makroekonomi için doğru olmayabilir. Kişisel veya sektörel sorunlarımızı ülke sorunu haline getirmemeliyiz. Talep ve önerilerimizi oluştururken rasyonel olmalıyız. En iyi yaptığımız işe odaklanıp daha iyisini yapmalıyız." şeklinde konuştu.

Aydın, dönemin, "birbirlerini anlama, birbirlerine destek olma, yardım etme, iş birliği ve güç birliği yapma dönemi" olduğunu belirterek, konularının yönetilebilir ölçekte olduğunu aktardı.

Türkiye ekonomisinin sağlam bir bünyeye sahip ve güçlü bir yapıda olduğunu belirten Aydın, "Yeni Ekonomi Programı'nın beklentileri iyileştireceğine ve öngörülebilirliği artıracağına inanıyorum." dedi.

VakıfBank Genel Müdürü Mehmet Emin Özcan, yaşanan ekonomik saldırılar karşısında bankacılık sektörünün dik durduğunu ve hükümetin aldığı seri tedbirlerle süreci çok iyi yönettiğini belirterek, artık normalleşme sürecine girildiğini söyledi.

Özcan, "Kurlarda istikrar oluştu, faiz oranlarında da artık bir düzelme var. Mesela biz şu anda faizlerle ilgili kredilerde artık yüzde 30'ları konuşuyoruz." dedi.

Vodafone Türkiye'nin ana sponsorluğunda Capital ve Ekonomist dergilerinin öncülüğünde "CEO Club Bankacılar Zirvesi" gerçekleştirildi.

Zirve kapsamında gerçekleştirilen CEO Panel'de konuşan Özcan, İstanbul Havalimanı'nın Türk bankacılık sisteminin desteğiyle ortaya çıktığını kaydederek, bundan gurur duyduğunu bildirdi.

Türkiye'nin son yıllarda atlattığı olumsuz gelişmelerden ve badirelerden bahseden Özcan, Türkiye'nin tüm sıkıntıların üzerinden başarıyla geldiğini anlattı.

Özcan, özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişe daire referandum sonrası Türkiye'nin yurt dışı kaynaklı ekonomik saldırılara maruz kaldığından bahsederek, daha Avrupa ve ABD Borsaları kapalıyken, Asya borsalarından alımların gerçekleştirildiğini aktardı.

"2019'da son derece ümitliyim"

Özcan, Türk Lirası'nda hızlı bir şekilde değer kaybı yaşandığını, bunun hiçbir ekonomik gerekçeyle anlatılamayacağını kaydederek, şu ifadeleri kullandı:

"Ancak bankacılık sektörümüz dik durdu, hükümetimiz aldığı seri tedbirlerle bu süreci çok iyi yönetti. Normalleşme sürecine girdik, siyasi kriz büyük ölçüde sona erdi. Gerek ABD gerekse Avrupa ile olan ilişkilerimizde cüzi bir normalleşme süreci başladı. Kurlarda istikrar oluştu, faiz oranlarında da artık bir düzelme var. Mesela biz şu anda faizlerle ilgili kredilerde artık yüzde 30'ları konuşuyoruz. Faiz oranları yüzde 30'lara kadar indi kredilerde. Mevduatta da yüzde 25'ler seviyesinde yani TCMB'nin ilan ettiği faizler civarında şu anda mevduat faizleri. Dolayısıyla yıl sonuna kadar ben olumlu sürecin devam edeceğine inanıyorum. 2019 yılından da son derece ümitiliyim. Ekonomide aktörlerin geleceğe dair beklentileri olumluya dönerse her şey güzel hale geliyor, normalleşiyor."

Özcan, 2019'da ihracat ve turizmde ciddi fırsatlar gördüğünü belirterek, aynı zamanda uzun yıllardır ihmal edilen imalat sanayisinde de güzel gelişmeler yaşanacağını, cari açığın giderek düzeleceğini anlattı.

"TL kredilerinde büyüme tek hanede veya yüzde 10'lar civarında olacak"

Garanti Bankası Genel Müdürü Fuat Erbil, "2018 yılı enteresan bir seneydi ilk ve ikinci yarı arasında farklar siyah beyaz derecesindeydi." dedi.

Türkiye'deki toplam borcun yönetilebilir seviyede olduğunu belirten Erbil, "Şu anda İtalya'nın kamu kesim borcu Türkiye'nin toplam borcundan daha fazla. Milli gelire rasyo anlamında söylüyorum." şeklinde konuştu.

Fuat Erbil, şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye'nin son 8 senesine baktığımız zaman Türkiye çok ciddi bir yatırım süreci yaşadı. Enerjide, altyapıda, kamu-özel sektör paylaşım projlerinde vs, bizler bankalar olarak bunları finanse ettik. Kredi büyümesi yavaşladı. Özellikle yılın ilk yarısındaki hızımızı kestik sektör anlamında. Türk Lirası kredilerinde büyümenin tek hanede veya yüzde 10'lar civarında olacağını düşünüyorum. 

Mevduatta yaşanan volatilite sonrası Türk Lirasına geçiş başladı ve hala devam ediyor. Önemli bir dengelenme süreci ekonomide başladı. Marjinal kredi getirileri Türk Lirası'nda yüzde 30 civarında seyrediyor. 2019'da göreceli anlamda kredi tarafında bir büyüme, mevduat tarafında iyileşme devam edecek. 2019'un en önemli değişkeni bizler için aktif kalitesindeki etki."

Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, "Özellikle kurumsal tarafta, özellikle yabancı para kredi talepleri Türkiye’de düştü. Ben bunu olumlu anlamda söylüyorum. Bu aslında ekonomi açısından sağlıklı bir şey." dedi.

Vodafone Türkiye'nin ana sponsorluğunda, Capital ve Ekonomist dergilerinin öncülüğünde gerçekleştirilen "CEO Club Bankacılar Zirvesi" kapsamında "CEO Panel" yapıldı.

Panelde konuşan Binbaşgil, ağustos ayında yaşanan kur dalgalanmalarını gerek hükümetin gerekse finans kuruluşlarının başarılı bir "yangın söndürme harekatıyla" en iyi şekilde yönettiğini belirterek, pek çok bankanın üst düzey yöneticisinin finansal krizler konusunda tecrübeli olmasının da bu süreçte hasarı asgariye indirdiğini söyledi.

Binbaşgil, "Ağustostaki o haftayı hatırlıyoruz, hepimiz yaşadık. O haftayı iyi atlattık diye düşünüyorum. Bu tür durumlarda tabii bankaların ilk dikkat edecekleri konu; likidite, mevduat yönetimi... Yani oralarda o testi iyi geçtik diye düşünüyorum. O yangın söndükten sonra biraz da orta vadeli bazı planları ortaya koymak gerekiyordu, tekrar güven kazanmak gerekiyordu. Burada Yeni Ekonomi Programı’nın da buna çok önemli bir katkıda bulunduğunu düşünüyorum. Piyasalara bir güven verdiğini, gerçekçi bir program olduğunu düşünüyorum." ifadelerini kullandı.

"Dolar ilk defa o gün 6’nın altına düştü"


Hakan Binbaşgil, ağustosta yaşanan kur dalgalanmasından sonra likidite konusunda önemli kaygılar yaşandığını belirterek, Akbank’ın 27 Eylül’de uluslararası piyasalardan 980 milyon dolar karşılığı sağladığı sendikasyon kredisinin piyasalara moral aşıladığını söyledi.

Binbaşgil, süreci şöyle anlattı:

"O dalgalı dönemde tartışıldı. ‘Bankalar, acaba sendikasyon kredilerini çevirebilecek mi, çeviremeyecek mi’ sorusu en yaygın soruydu. Orada da ilk sırada bizim banka vardı. Herkes bize soruyor, ‘Hakan Bey bu olacak mı, olmayacak mı?’ Şimdi gerçekten o, pozitif anlamda bir kırılma noktası oldu. 980 milyon dolarlık bir şey... Bu bir test... Akbank’tan daha çok Türkiye’yle ilgili, sektörle ilgili bir test olarak algılayabiliriz. Bu testi de iyi geçtiğimizden dolayı hakikaten ben çok mutlu oldum. Bence bir kırılma noktasıydı. Hatırlıyorum, dolar ilk defa o gün 6’nın altına düştü. Ondan sonra tabii diğer sendikasyonlar, diğer bankalarımız, art arda güzel şeyler yaptık." 


"Mevduat faizleri inanılmaz derecede fırladı" 


Akbank Genel Müdürü Binbaşgil, Hazine'nin bu ay duyurduğu Eurobond ihracına 3 kat talep gelmesinin önemine işaret ederek, bu ihracın da piyasaların normale dönmesi yolunda önemli kırılma noktalarından biri olduğunu vurguladı.

Türk finans kuruluşlarının dünyanın çeşitli finans merkezlerinden gelen destekle moral bulduğunu, daha iyi bir döneme girildiğini ifade eden Binbaşgil, söz konusu dönemde para maliyetlerinin artması nedeniyle faizlerde artışa gidildiğini söyledi.

Binbaşgil, "Mevduat faizleri inanılmaz derecede fırladı. TL’de yüzde 30’ları gördük, dolarda iki haneleri gördüğümüz günler oldu. Bu tabii bankaların maliyetlerini birdenbire inanılmaz derecede fırlattı. Şimdi çok şükür bu biraz aşağı geliyor. Fakat şunu da söylemem lazım; bizim buradaki en büyük sıkıntılarımızdan bir tanesi, bugün birçok bankamızda vadeli mevduatın maliyeti kredi randımanlarının üzerine geçti. Negatifte aslına bakarsanız... Dolayısıyla bu tabii sürdürülebilir bir şey değil. Dolayısıyla faizlerin düşmesi, maliyetlerin düşmesi ileriye yönelik en önemli konulardan bir tanesi." şeklinde konuştu.

"Türk lirası krediler yüzde 6 civarında büyümüş"

Hakan Binbaşgil, finansman ihtiyacı eğilimlerine değinirken, yabancı para cinsinden kredi talebinin azaldığını söyledi. Binbaşgil, şöyle devam etti: 

"Özellikle kurumsal tarafta, özellikle yabancı para kredi talepleri Türkiye’de düştü. Ben bunu olumlu anlamda söylüyorum. Bu aslında ekonomi açısından sağlıklı bir şey. Bugün baktığınız zaman, Türk lirası krediler yüzde 6 civarında büyümüş. Bu, Türkiye’nin bugüne kadar büyüme oranlarının çok altında bir rakam ama bunun tekrar sağlıklı olduğunu vurgulamaya çalışıyorum. Yabancı para tarafında da aşağı yukarı yüzde 4 gibi bir küçülme var. İleriye yönelik ben biraz daha olumlu bakıyorum. En zor günleri geride bıraktığımızı düşünüyorum."

2019'un, belli zorlukların yaşanacağı ve 2018’e kıyasla daha iyi bir yıl olacağını düşündüğünü ifade eden Binbaşgil, 70. kuruluş yıl dönümünü kutlayan Akbank’ın, müşterileriyle uzun vadeli ilişkiler tesis etme politikasını sürdüreceğini kaydetti.

"Kısa vadede çok büyük bir problemimiz yok"

Türk Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürü Ümit Leblebici de realite ve algı arasında fark olduğunu belirterek, 2017'deki yabancı raporlarda, Türkiye büyümesinin düşük olacağının iddia edildiğini ancak raporların aksine Türkiye'nin beklenenin üzerinde büyüme kaydettiğini söyledi. 

Leblebici, "Türkiye'de kamunun borç çevirme oranı çok sağlam. Deniliyor ki 'Özel sektör çok borçlu.' Doğru da, özel sektörün borcunun büyük kısmı vadeye yayılmış durumda. Kısa vadedeki borçluluğuna baktığınızda, aslında özel sektör, borçlarını ödeyebilecek durumda. Hatta belirli bir yabancı parayı da cebinde tutmuş durumda. Dolayısıyla kısa vadede çok büyük bir problemimiz yok." diye konuştu.

Hükümetin ekonomiye ilişkin attığı adımların son derece tutarlı olduğunu ifade eden Leblebici, Yeni Ekonomi Programı'nın (YEP) yabancı yatırımcıyı çekebilecek nitelikte olduğunu vurguladı. 

Leblebici, yapılandırma gereken yerlerde yapılandırma yapılması gerektiğini belirterek, "Doğru firmalarla yapılandırma yapabilmeliyiz ki hem ekonominin verimli olarak büyümesine yardımcı olabilelim hem de dışarıdan kaynak geliştirmeye devam edelim." dedi.

"Kamu bankaları ile ilgili endişelenecek hiçbir şey yok"

Ümit Leblebici, bankaların aktif kalitesinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi gerektiğine işaret ederek, yabancı sermayenin giriş kapısının bankalar olduğunu vurguladı. 

Leblebici, şunları kaydetti:

"Türk bankacılık sisteminin aktif kalitesinde çok endişe edilecek bir şey yok. Doğal olarak bu kadar yüksek dalgalanma yaşadığımız yerde birtakım göstergelerde negatif gidiş olacaktır, olmaması mümkün değil. Doğal olarak tahsili gecikmiş alacaklarda birtakım artışlar olacaktır ama bunlar dramatik artışlar olmayacak.

Bir sürü yabancı bankalar var. Bizde olan dalgalanma, yurt dışındaki yabancı bankaların hisse senetlerini de etkiledi. Şu anda Türk bankacılık sektörünün ne olduğu üç aşağı beş yukarı belli... Kamu bankaları ile ilgili endişelenecek hiçbir şey yok. Sermayeleri tekrar güçlendirildi. Her anlamda tekrar kuvvetli bir yapıya dönmüş durumdalar."

Citibank Türkiye Genel Müdürü Serra Akçaoğlu ise finans öğretiminde uygulanan en olağan dışı stres testlerinin dahi Türkiye’de görüldüğünü, finans sektörünün her şeye rağmen hasarı en aza indirmeyi başardığını söyledi.