Türkiye'de petrol bulmuş kadar sevinmeli miyiz?
2014 geride kalırken petrol fiyatlarında %40 oranında bir düşüşten söz konusu. Peki bu gidişat en azından bir süre daha devam ederse, Türkiye’ye nakit girişi (ihracat, turizm ve doğrudan yabancı yatırımlar) açısından etkileri nasıl olur? İthalatı nasıl etkiler? Türkiye’nin ihraç pazarları açısından farklı senaryolar gerçekleşir. Bunu irdelemeden önce en büyük alıcılarımıza bir göz atalım. 1 Ocak – 30 Kasım 2014 verilerine göre ülkemizin ihracatının yaklaşık olarak:
• Yüzde 45’i Avrupa Birliğine,
• Yüzde 19’u Ortadoğu Ülkelerine,
• Yüzde 11’i de Bağımsız Devletler Topluluğu Ülkelerine
Yani üç ana grubun toplam dış satışlarımızdaki payı %75. Şimdi tek tek bu pazarları inceleyelim.
-Avrupa Birliği
Türkiye’nin ana ithalatçılarının başında gelen Avrupa Birliği ülkelerine ihracatımız artar. Petrol açısından neredeyse tamamen dışa bağımlı olan Avrupa ülkelerinde maliyetler ciddi şekilde düşer, işsizlik azalır, bunlar doğrudan tüketimi tetikler, Türkiye de haliyle daha fazla ihraç eder. Mesela tekstil sektörümüzün; gıda ihracatçılarımızın yüzleri güler. Konaklama ve seyahat harcamaları da artacağından, zaten ucuz olan Türkiye’ye 2015’te Avrupa’dan daha fazla turist gelir. Tabii birçok ülke gözlerini Avrupa pazarına çevireceğinden, aslan payını kapmak adına gelişmekte olan ülkeler arasında kıyasıya bir fiyat rekabeti de yaşanacak; Avrupalılar da bunu değerlendirecekler. Firmalarımız bu konuda dikkatli olmalı. Hepimizin bu pazarı dikkatle izlemesi gerekiyor, çünkü ilginç şeyler oluyor: Avrupa sıfır enflasyona koşuyor. Avrupa Merkez Bankası için bu ciddi bir sorun. Şu anda işler böyle devam ederse, beklenti Euro Bölgesi için deflasyon. Doğrudan yabancı yatırımlar konusunda çok aceleci davranacaklarını sanmıyorum. Biraz bekle-gör yapmaları olası. Şirket karlılıklarına düşen enerji maliyetleri ciddi oranda olumlu şekilde yansıyacak ancak bunun yatırımlara kanalize olması adına yeterli fonlar oluşturması bir zaman meselesi. Ayrıca şu anda tam bir istikrarsızlık coğrafyası arasına sıkışmış olduğumuz için daha temkinli davranılması da hesaba katılmalı.
-Ortadoğu
Gelelim, Ortadoğu’ya… İhraç pazarlarımızı çeşitlendirme politikalarımız sonucunda gittikçe dış ticaretimizde ağırlığı artan Ortadoğu ülkelerinin önemli bir kısmı zaten OPEC üyeleri. Şu anda da kimse bu ülkelerin yerinde olmak istemez. Bu grupta Suudi Arabistan’ın başı çektiği küçük bir grup fiyatları tekrar yukarıya doğru çekmek için uzun süredir bir gayret içerisinde. Herkes arzı düşürme konusunda gelir seviyesi düşük OPEC üyelerinin gönülsüzlüğünden bahsediyor. Peki sonunda onlar da “tamam” derler mi? Dememelerinin iki bariz bir sebebi var: Birincisi tabii ki bu paraya ihtiyaçları olması. İkincisi ise bu ülkelerde ciddi siyasi ve sosyal istikrarsızlık var, para muslukları kesilirse toplumsal patlamalar olabilir. Kısa vadeli huzur, uzun vadeli refahın önüne geçiyor. Avrupa için geçerli olan senaryonun burası için de tersini düşünebiliriz. Yani bu ülkelere olan ihracatımız düşecektir. Ancak bu düşüş ne kadar keskin olur tartışılır. Zira özellikle Arap ülkelerindeki zenginlik ve tüketim alışkanlıkları dünyanın diğer coğrafyalarından farklı. Bu coğrafyaya ihracatımızda bir düşüş şaşırtıcı olmaz, gene de çok sert bir düşüş olacağını ummuyorum. Türk turizmi açısından bakarsak; son 3-4 senede Arap ülkelerinin artan payı çok dikkat çekici. Bu artış hızı düşebilir, hatta belki bir miktar azalış da olabilir. Bir başka kritik nokta ise körfez fonlarının Türkiye’ye akmaya devam edip etmeyeceği. Yatırım miktarları düşebilir ama ilginin azalmayacağını düşünüyorum. Tüm bu resmi farklı bir boyuta taşıyabilecek etken, bölgedeki kaos ve çatışma ortamının devamı hatta kötüleşmesi. İşte o zaman bir önceki etkenle birleşip “fırtına” etkisi de yaratabilir.
-Bağımsız Devletler Topluluğu
BDT coğrafyasında kuşkusuz bizim için en kritik ülke Rusya. Türkiye’nin en önemli ihracat pazarlarından ve dış turizmimizin Almanya ile birlikte can damarı olan bu ülkede resim biraz daha karmaşık. Çünkü oradaki gelişmeleri sadece enerji piyasalarındaki hareketlilik ile açıklamak kafi olmaz. Herkes yokuş aşağı giden Ruble’yi konuşadursun; ülkeye uygulanan ekonomik yaptırımların etkisi de unutulmamalı. Zaten Rus resmi makamları da açıklamalarında bunu belirtiyorlar. Rusların kemer sıkıp, tüketimde frene basacakları aşikar. Bu ülkeye olan ihracatımız da, bize yolladıkları turist sayısı da 2014’te önemli bir düşüş trendine geçti. 2015’te böyle devam etmesi şaşırtıcı olmaz. Ama yakın zamanda en üst seviyede bir araya gelinerek verilen işbirliği mesajları ve imzalanan sözleşmeleri de dikkate almalıyız. Türkiye en önemli enerji tedarikçilerinden olan Rusya’dan daha uygun maliyetlerle alım yapacak. Ukrayna da bizim için önemli ve yükselen bir pazardı. Oradaki komplikasyon bildiğiniz üzere daha çok iç çatışma. Önümüzdeki sene, bunun dış ticaret ve turizm alanındaki işbirliğimizde yarattığı negatif etkilerin sürmesini bekleyebiliriz.
-Peki ya ithalat?
Türkiye’nin dış ticaret açığına enerji ithalatının önemli katkısı var. Ayrıca petrokimya ürünleri ve bu ürünlerin hammadde olarak kullanıldığı sektörlerin de. Ve tabii ki özellikle imalat sektöründe enerji giderlerinin toplam maliyetlerde önemli payı olduğu da dikkate alınırsa, bu alanda da büyük bir ithalatçı olan Türkiye’nin toplam ithalat harcamalarının kayda değer bir düşüş göstermesi gerekir. Son açıklanan enflasyon, işsizlik, büyüme rakamları ve TL’deki değer kaybından sonra; burada daha pozitif bir pencere açılıyor olabilir. Tabii ki petrol fiyatlarını kontrol edemeyiz ama farklı senaryolara göre oluşabilecek etkileri ekonomik çıkarlarımız doğrultusunda iyi yönetebiliriz.
Ajda Pekkan 1980 yılında “Petrol” isimli şarkısı ile Eurovizyon’a katıldığında petrol fiyatların zirve yaptığı dönemdi.
Nereden nereye…
Herkese mutlu ve güzel bir 2015 dilerim.